20
Mayıs
2025
Salı
ANASAYFA

Kıbrıs Sorunu ve Rauf Denktaş ile söyleşi (2)

2-KIBRIS TÜRKİYE’NİN KAMBURU MU?

Türkiye’nin uluslararası arenada elini kolunu bağlayan, her zaman her alanda kazanabileceklerini kayba dönüştüren ve Türkiye’yi dünyada yalnızlaştıran bir sorun, elbette ki kamburdur. Türkiye Batının askeri, siyasi ve ekonomik tüm kurumlarının üyesi olduğu halde AB’nin dışındadır. Ve bunun için de yine Kıbrıs sorunu öne sürülmektedir.

2004’te Kıbrıs üzerinden bazı tavizler verilerek başlatılan AB ile müzakereler, pek çok müzakere başlığının Kıbrıs sorunundaki ilerlemelere endekslenmesi yüzünden, 2010 yılında müzakereler tıkanma noktasına gelmiştir.

Müzakerelerin en masraflı, en uzun süreli ve en zor başlığı olduğu için, üye ülkelerin genelde en sona koyduğu “ÇEVRE” başlığını Türkiye, müzakere edebileceği başka bir başlık kalmadığı için, kabul etmek zorunda kalmıştır.

Ülkelerle ikili ilişkilerinde Türkiye, çıkarları gereği ilişkileri biraz gerilse, karşı taraf Kıbrıs olayını Türkiye’ye karşı koz olarak kullanmaktadır. En son İsrail örneğinde olduğu gibi, Türkiye ile ilişkisi bozulan bir ülke, Rum kesimine yakınlaşarak, Türkiye’ye karşı ittifak içine girmektedir.

İşin mali bilançosuna baktığımız zaman ise, kambur iyice büyümektedir. KKTC ekonomik ve mali açıdan tamamen Türkiye’ye bağımlı olarak varlığını sürdürmektedir.

Türkiye’nin dış güvenlik sorunlarının da, önemli bir bölümü Kıbrıs sorunundan kaynaklandığı için, savunma harcamalarını büyütmektedir.

Bunlar olayın bu taraftan görünen yüzü. Elbette ki madalyonun öteki yüzüne de bakacağız. O taraftan bakınca da bu kadar açık ve net haklılıklar bulacağız. Fakat öteki yüzüne geçmeden önce “Kıbrıs’ın, Türkiye için önemi nedir” sorusuna, birlikte yanıt arayalım isterseniz.

Toprak olarak bakarsak, Anadolu’ya göre çok ufak, erozyonla kaybettiklerimiz kadar bile değil. Nüfusu desen kimi ilçelerimizden bile küçük. Ekonomisi, geliri: karşılayamıyor giderini. Öyleyse bunun neyi önemli?

Gerçi Kıbrıs’ın Türkiye için önemine değinen hemen herkes, Türkiye’nin güvenliği için Kıbrıs’ın çok önemli olduğundan söz ederler. Hatta güvenlik sorununu getirip birinci sıraya yerleştirirler.

Kusura bakmasınlar, ben asker veya strateji uzmanı falan değilim, ama Türkiye için Kıbrıs’ın önemi sıralamasında güvenlik, bence en son sırada gelmelidir. Çünkü tarihsel açıdan baktığımda Anadolu’ya Kıbrıs’tan gelen, kayda değer önemli bir saldırı yoktur. Coğrafyaya baktığım zaman gördüklerimse, Anadolu’nun giriş ve çıkışları Doğu-Batı ve Kuzeybatı-Güneydoğu ya da Kuzey doğu yönlerinde bulunmaktadır.

Yani Anadolu’nun giriş ve çıkışları, Ege ve İran’dır; Suriye ve Mezopotamya’dır; Balkanlar ve Kafkaslardır. Güneyi gibi Kuzeyinde de güvenlik ve savunma açısından önemli bir zafiyeti yoktur.

Örneğin Kıbrıs’tan Anadolu’ya bir saldırı söz konusu olsa, bu zaten Rumların veya Yunanistan’ın içinde bulunacağı bir saldırı olacaktır ki; bu durumda insanlar niye Rodos, Meis, Sakız, Sisam, Midilli gibi daha yakın adalar varken Kıbrıs’tan saldırsın. Ya da karadan Trakya’ya girmek varken.

Üstelik buralardan giren kuvvetler Anadolu’nun önemli merkezlerine, Örneğin İstanbul, İzmir ve Bursa’ya, önemli zararlar verebileceği gibi, buralarda tutunmaları da olanaklıdır. Oysa Torosların güneyinden içerlere ilerlemesi ve tutunması zordur. Bu yüzden Türkiye’nin güvenliği için Kıbrıs’ın önemi, Ege’deki herhangi bir adanın yarısı kadar bile değildir.

Ayrıca ülkelerin kendilerini güvenli hissetmekleri için arada dağların, denizlerin veya başka doğal sınırların olması da şart değildir. Olursa iyidir; ama her yerde olacaktır, ya da şu kadar olması gerekir diye bir koşul yoktur. Bu gün dünya devletlerinden bazılarını rakiplerinden ayıran okyanuslar olduğu gibi, bazı sınırlarda bir ırmak bir çay bile yoktur. Bazılarının sınırlarını yüksek dağların su bölümü çizgileri belirlerken, bazılarının sınırları cetvelle çizilmiştir.

Örneğin Macaristan’ın hiçbir deniz sınırı olmadığı gibi, sınırlarını belirleyen yüksek sıra dağlar falan da yoktur. Ortadoğu ve Afrika’daki birçok devletin sınırları ise cetvelle çizilmiştir. Oysa Türkiye’nin mevcut sınırları, Güneydeki kara sınırlarındaki bazı bölümler dışında hemen hemen tamamen doğal sınırlardır.

Bunlar da göstermektedir ki, Türkiye’nin güvenliği açısından Kıbrıs’ın kayda değer bir önemi yoktur. Türkiye’ye saldırmak isteyen düşman bir kuvvet, Kıbrıs yerine daha yakın adaları kullanabileceği gibi, zaten bugünkü uçak gemileri de, yüzen birer ada gibidir.

Öyleyse Kıbrıs’ın Türkiye için önemi nedir derseniz: Kıbrıs’ın asıl önemi, orada yaşayan Türklerdir. 1570’lerden beri süregelen Türk tarih ve kültürüdür. Ve Taş devrinden buyana süregelen Anadolu ile coğrafi bütünlüğüdür. Belki de bunların dışında ve ikinci derecede, karasuları meselesi de gündeme gelebilir.

Kıbrıs tarih boyunca, Anadolu’nun Mısır ve Mezopotamya kültürleriyle, sonradan da Ortadoğu kültürlerinin Ege ve Roma kültürleri arasında bir köprü olmuştur.

Bu yüzden Kıbrıs bir yönüyle Mısır ve Mezopotamya’dır. Bir yönüyle Ege ve Roma’dır. Fakat en çok da Anadolu’dur. Ta İsa’dan önce, Hititler döneminden beri, Anadolu’nun güneyindeki Kilikya’dan, Pamfilya’dan, Pisidya’dan insanlar Kıbrıs’a yerleştiği gibi, Osmanlı döneminde de, Türkler yerleşmiştir.

İşte bu yüzden Kıbrıs, Türkiye’nin üzerinden bir heybe gibi, bir sırt çantası benzeri, kolayca çıkarıp atabileceği bir kambur veya bir kalkan değildir. Bedenin bir parçasıdır, omuriliğin bir halkasıdır. Bence Kıbrıs’ın Türkiye için önemi burada yatmaktadır.

Fakat en güzeli ve en doğrusu, Kıbrıs’ın bir bütün olarak kalması ve barış içinde bir birlik oluşturmasıdır. Türkiye’nin Kıbrıs’ta en büyük çıkarı, buradan elde edeceği bir toprak parçası değil, burada yaşayan Türklerin mutlu olmasıdır. Şu anda Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlık nedeni de, bilindiği gibi Türkiye’nin güvenliği veya toprak talepleri değil, orada yaşayan Türk nüfusun can güvenliğini ve tek taraflı bir ilhakı önlemek içindir.

Bu aslında emperyalist bir yaklaşım değil, emperyalizme karşı Atatürk’ün ortaya koyduğu “Yurtta barış, dünyada barış” politikasının tam karşılığıdır.

Örneğin Birinci Dünya Savaşı sonrasında dünyanın güçlü devletleri Kerkük ve Musul petrolleri için amansız bir kavgaya girdikleri zaman, Atatürk’ün Musul’da ısrarı, ne toprak ne de petrol için değil, buradaki Türk ve Müslüman nüfus için olmuştur.
 

Yayın Tarihi : 28 Mart 2011 Pazartesi 12:37:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?