5-TÜRKİYENİN GARANTÖRLÜĞÜNDE BİRLEŞİK BAĞIMSIZ KIBRIS
Sayın Onar, Türkiye’nin garantörlüğünde birleşik ve bağımsız Kıbrıs kulağa da hoş geliyor. Fakat yarım asıra yakın bir süre ayrı kaldıktan ve bunca husumet ve düşmanca söylemlerden sonra birleşme gerçekleşse bile, sancısız olacağını düşünüyor musunuz?
“Birleşme anında büyük sorunlar yaşanacağını sanmıyorum. Fakat iki taraftan da milliyetçiler birliği baltalamaya çalışabilir. Garantörlükler sürdüğü takdirde bunlar aşılır.”
![]() |
Onar Otelin sahibi Abdullah Onar |
Abdullah Bey, birlik için bu denli olumlu düşünmenize neden olan şeyler nelerdir? Örneğin Rumlarla birlikte yaşamak sizi ürkütmüyor mu?
“Hayır… Çünkü biz tarih boyunca bu adada Rumlarla beraber yaşadık.”
Peki, Rumlarla hiçbir sorun yaşamadınız mı?
“Yaşamadım. Milliyetçiler ve dış güçler bu olayları çıkarmasa hiçbir sorun yaşanmadan devam da edebilirdik. Bu yüzden zaten sorun hiçbir zaman için, burada yaşayan Rumlarla Türklerin sorunu olmamıştır.”
Yani biz anlaşırız, bizim çok büyük sorunlarımız olmaz. Fakat sorun dünyanın önemli aktörlerinin bölgesel çıkarlarıyla ilgilidir demek istiyorsunuz.
“Evet… Çünkü ben bir Rum ile daha iyi anlaşırım. Rumcam da, Türkçemden daha iyidir. Fakat son aşamada Rum’a güvenemiyorum. Bu güven bunalımı aşıldığı takdirde bizim dünyada en iyi anlaşabileceğimiz insan Kıbrıs Rumlarıdır. Bu durum Kıbrıs Rumları için de aynen geçerlidir.”
Abdullah Bey, şimdi bu sözlerinizden sonra, Türkiye’den gelen Türklerle olan ilişkilerinize geçebiliriz. Adalı Türklerle, Türkiye’den gelen Türkler arasında da sorunlar yaşandığını hep duyuyoruz. Görüşebildiğim bazı Türkiye doğumlu Türkler, yerlilerin kendilerini dışladıklarını söylediler.
“Bunları kabul etmiyorum. Fakat Türkiye’den gelenlerle nedense bir Rum kadar ortak alanımız yok. Belki bu yüzden daha sıcak ilişkiler kuramıyoruz. Ve onlar da dışladıklarını sanıyor olabilir. Ben her ne kadar bir Rum’la daha iyi anlaşırım desem de, bir Rum’a değil buradaki Türklere güvenirim.”
![]() |
Abdullah Onar ve geri planda Girne sahili |
Fakat yine de yerlilerin, Türkiye’den gelenlerden rahatsız olduğuna dair söylemler hep olmuştur. Öyle değil mi? Zaten siz de bir Rum ile daha iyi anlaşırım demediniz mi?
“Türkiye’den gelenlerden duyulan rahatsızlık bunların geneli için geçerli değildir. Hatta bu rahatsızlığı yaratanlar oldukça küçük bir gruptur. Rahatsızlık da şudur ki: biz eskiden hiç kapı kilitlemezdik. Rumlarla aynı köylerde birlikte yaşarken bile kapılarımız hep açık olur, fakat hiçbir şeyimiz kaybolmazdı. Barış Hareketinden sonra hırsızlık olayları çoğaldı. Fakat dediğim gibi bunu yapanlar, çok küçük bir gruptur. Bu yüzden Türkiye’den gelen Türkleri suçlamak büyük haksızlık olur.”
Rum ile anlaşma olayına gelince, bu bir kültür meselesidir. Yani Kıbrıs yüzyılı aşkın bir süredir İngiliz Kültürünün hakimiyeti altındadır. Bu yüzden gerek Rumlar gerek adalı Türklere egemen olan kültür İngiliz kültürüdür. O yüzden biz kolay anlaşırız. Tıpkı Şark kültürüne sahip bir Anadolu Türkü ile Yunanistan Rum’unun kolay anlaşması gibi. Fakat önceki sorunuzu yanıtlarken de belirttiğim gibi ben Türk’e güvenirim ve hiçbir biçimde onların varlığından da rahatsız değilim. Ayrıca ada Rum’u da bizimle anlaştığı kadar, Yunanistan Rum’u ile anlaşamaz.”
Sayın Onar, yarım yüzyılı aşkın bir süredir, Kıbrıs’ta bu olaylar zaman zaman savaş boyutuna kadar uzanarak sürüp gidiyor. Fakat görüyorum ki her şeye rağmen siz tüm yatırımlarınızı buraya yapıyorsunuz. Şimdi olmasa bile geçmişin zor günlerinde hiç çıkıp gitmeyi düşündüğünüz anlar oldu mu? Örneğin çoğu Kıbrıslılar İngiltere ve Avustralya’ya gitmişler. Türkiye’ye gelenler de var.
“Ben hayatımın hiçbir anında, Kıbrıs’ın dışında bir yerde yaşamayı düşünmedim. Hatta öyle ki, ben İngiltere’den buraya savaşın ortasında geldim. Dört buçuk sene mücahitliğim vardır. Oysa mimarlık gibi geçerli bir mesleğim vardı. Bu meslekle Avrupa’nın her ülkesinde rahat iş bulabilirdim. Ve istesem İngiltere’de kalabilirdim. Fakat ben Kıbrıs’ı tercih ettim. Bunun dışında hiçbir seçenek aklımın ucuna bile gelmedi.”
Peki, Sayın Onar… İlginize çok teşekkür ederim.
Hakkı bey,Hakan görüşlerinizi gönderdi.
Görüşlerinize katılıyorum.Sizin de belirttiğiniz gibi Kıbrıs'ta
yaşayan insanlar açısından sorun
çözülmüştür. Fakat garantör devletler ve uluslararası camiada
sorun çözülmeyince, Kuzey Kıbrıs Türkiye dışında hiç
bir ülke ile ilişki kuramıyor, havaalanları,
limanları kapalı, ürettiğini dünyaya pazarlayamıyor,
ihtiyacını dünya pazarlarından alamıyor. Her
şeyiniTürkiye üzerinden yapmak zorunda kalınca da
üretimi bitmiş durumda. Güneyi dünya tanıdığı için
onların böyle bir sorunu yok. Bu arada dünyanın
egemen güçleri ve çıkar savaşları konusundaki
görüşlerinize de katılıyorum. Zaten yazıların
devamında röpörtajlarda bunlara değiniliyor.
Görüşlerinizi yorum olarak eklerseniz yazıları tamamlayıcı ve
açıklayıcı olması bakımından faydalı
olur düşüncesindeyim. Çünkü ben Kıbrıs konusunda
uzman değilim. Fazla bir şeyde bilmiyorum. Ben
gördüklerimi ve görüştüğüm insanların
görüşlerini aktarıyorum. Olaya bir de orada yaşayan
insan grupları açısından bakılmasını sağlamaya
çalışıyorum. Çünkü orada yaşayan insanlar da tek
tip bir görüşe sahip değil. Adalı ile Türkiyeden
gelen Türklerin sorunları var. Esnafın sorunları daha
farklı. Üretimin bitmiş olması ayrı bir sorun vs.
İlerleyen bölümlerde bunları işlemeye çalışacağım. Bu konuda Hakkı
Beysiz de katkı sağlarsanız sevinirim. Selamlar