29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

Kürtlere Uygulanan Asimilasyon ve Sonuçları (13)

13-YASAKLARIN KALDIRILMASI YÖNÜNDEKİ ÇALIŞMALAR

Tabii ki, bu anlamsız inkârcılığın faydadan çok zarar getirdiğini görenler de vardı. Özellikle pek çok vatandaş olayın farkında olsa da, vatandaşın devlet politikasına karşı çıkma şansı yoktu. Olayın tartışılması bir tarafa, adını anmak bile tabuydu. Bu konularda görüş belirtmek isteyenler ancak resmi devlet görüşünü destekler mahiyette görüşler açıklayabilirdi. Bu yüzden üst düzey yöneticiler bile, asimilasyon politikalarını istemeseler de desteklemek zorunda kalıyordu.

Turgut Özal’ın, 1990’lı yıllarda Kürt sözcüğünü telaffuz etme cesaretini göstermesi, sorunun çözümü için olumlu adımlar atılmasının da başlangıcı oldu. Özal Kürtçe konuşma ve yayın yasağını kısman de olsa kaldırdı. Yaşadığı sürece de Kürt sorununun çözümü için değişik alternatifler sunmaya çalıştı.

Yasakların kaldırılması 2000’li yıllarda kademeli olarak devam etti. Özellikle AB ile müzakerelerin başlamasından sonra, Kopenhag Kriterlerinin kısmen yaşama geçirilmesiyle, TC Devletinin hem AB adaylığını sürdürmesi ve hem de asimilasyon politikası izlemesinin mümkün olmayacağı ve izlenen bu politikaların son otuz yılı kaybettirdiği anlaşılmıştır.

Adı PKK veya Doğu sorunu olarak da gündeme gelse, sorunun kabulünden sonra atılan adımları Sabah Gazetesindeki köşesinde Erdal Şafak şöyle sıralamaktadır.

Dersim adının kullanılması yasağının 7 yıl önce kaldırılması gibi, tıpkı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nün Güneydoğu'daki köylerin Kürtçe isimlerini de resmi belgelere işlemesi gibi, Kürt enstitüleri, dernekleri, vakıfları kurulması çok yıllar önce serbest bırakılmadı mı? Örneklerle hatırlatalım:

"Kürt Dilini Araştırma ve Geliştirme Derneği" (Kurdi Der) adında da belirtildiği gibi yıllardır Kürt dilinin yayılması ve geliştirilmesi için çalışıyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun neredeyse tüm kentlerinde şubeler açacak kadar iyi örgütlendi. Hatta üç yıl önce 15 Mayıs tarihini "Kürt Dil Bayramı" ilan etti. Her yıl o tarihte kutlamalar düzenliyor. Sadece Güneydoğu'da değil, Mersin'de, İzmir'de, İstanbul'da da. Kimsenin de gıkı çıkmıyor. Hatta bu yıl kutlamalar çerçevesinde "Vatandaş Kürtçe konuş" kampanyası bile yürüttü!

"İstanbul Kürt Enstitüsü" 17 yıldır faaliyet gösteriyor. 18 Nisan 1992 tarihinde faaliyete geçen ve kurucuları arasında Musa Anter, Yaşar Kaya, İsmail Beşikçi gibi simge isimlerin de bulunduğu enstitü Kürtçe-Türkçe ve Türkçe-Kürtçe sözlükler başta olmak üzere Kürt dili ve edebiyatının daha geniş kitlelerce tanınması için birçok kitap ve dergi bastı, basmaya da devam ediyor.”

Daha "Yukarı Mezopotamya Kültür Merkezi" var, Kürt yazarların kurduğu "Kürt-PEN" var, "Kürdistan Dernekleri Birliği" (Kom-Ker) var...

Eh, YÖK'ün girişimiyle önümüzdeki öğretim yılında başta Mardin'deki Artuklu Üniversitesi başta olmak üzere bazı yüksek öğretim kurumlarında "Kürt dili ve edebiyatı" bölümleri açılacak ya da açılması için ilk adımlar atılacak.

Kürt siyasileri ve aydınları "Kürt dili ve kültürünün geliştirilmesi" talebiyle, bunların dışında neler istediklerini veya devletten neler beklediklerini açıklamak zorundalar.”
25.08.2009 Erdal Şafak Sabah

Elbette ki, Erdal Şafak’ın verilen haklarla ilgili bu saydıkları, azımsanacak şeyler değildir. Ama içleri ne kadar doludur, ne kadar kullanılabilmiştir, burası da önemlidir. Yukarda adı geçen yazarların bildiğim kadarıyla her söyledikleri söz mahkemelik olmuştur. Örneğin İsmail Beşikçi diye google’a girdiğinizde çıkan biyografiden bir paragraf şöyledir.

"Kürt sorunu üzerine araştırmaları ve yazılarıyla tanınan Beşikçi, sekiz kez cezaevine girip çıktı ve yaşamının 17 yılı cezaevinde geçti. "Tek kişilik gizli örgüt" kurmakla suçlanan ilk kişilerdendir. 12 Eylül askeri darbesinden önce 1979'da cezaevine girer ve 1987'de serbest bırakılır ancak davalar bir türlü peşini bırakmaz bu davalardan giydiği hükümlerle 1999'a kadar tutuklu kalır. 1999 yılında yapılan sınırlı yasal düzenleme sonucu tahliye olduğunda hakkında toplam 100 yıl hapis ve 10 milyar lira para cezası verilmiştir. İsmail Beşikçi'nin 36 kitabından 32'si yasaklandı. “ google

Görüldüğü gibi Kürt sorunu dile getirilmese de, AB ile ilişkilerin gelişmesine paralel olarak, Kürtlere verilen haklar artırılmış, ama uygulamada mümkün olduğu kadar görmezlikten gelinerek, içinin doldurulmasından kaçınılmıştır.

Fakat bu durumu gizlemek mümkün olmamıştır. Gerek İnsan Hakları Mahkemesine başvurular, gerekse müzakerelerde bu durum görülerek AB yolunda tıkanıklıklara neden olunca, sorunun çözümü yönünde daha somut söylemler, özellikle de iktidar partisinden gelmeye başlayınca, halkta yeni bir umut belirmiştir.

Çünkü bu sorunun olumsuz sonuçlarına yalnızca Kürt halkı değil, tüm Türkiye halkı katlanmaktadır. Sorunun ülkede yaşayan her insana: huzur ve güvenlik, adalet, hak ve özgürlük ve ekonomik olarak olumsuz etkileri vardır.

Savaşın devamını savunanların ise yukarda sayılan sorunlarla yakından uzaktan bir ilgisi olmayıp, bütün millet onların güvenliğine ve ekonomik ihtiyaçlarının teminine çalışmaktadır. Şehitler de halkın çocuklarıdır. Onların çocukları ya hiç askerlik yapmıyor, ya kısa devre yapmakta, ya da Bodrum’daki barlarda askerlik yapmaktadır.

Onun için halk çözümden yanaydı. Ayrıca Kürtler bizim halkımızdı. Bize karşı kendi halkımızın haklarını AB’nin savunması, bizim ayıbımızdı. Bu ayıbın temizlenmesinde yukarda sayılan gelişmelerden sonraki en önemli gelişmelerden birisi de, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ilk kez Ağustos 2005’te sorunun “Kürt Sorunu” olduğunu söyleme cesaretini göstermiş olması ve Ocak 2009’da da, Kürtçe yayın yapan TRT6’yı açmış olması önemli dönüm noktalarıdır. Tüm bu gelişmelerden sonradır ki, Kürt sorunu vatandaşlar arasında tartışılabilir duruma gelmiştir.

Ve şimdide işte bu noktadan sonra da, soruna nihai ve kesin çözümün sağlanması için Kürt açılımı başlatılmıştır. Umarım ve dilerim hükümet şov yapmamaktadır ve isteklerinde samimidir. Ve dilerim herkes bu samimiyete güvenip, ülke çıkarını gözetip, açılımı sahiplenip, çözüme samimi katkı ve destek sağlar.

Çünkü sorun giderek daha da ağırlaşmakta ve Türkiye’nin taşıma kapasitesini aşmaktadır. Türkiye taşıma kapasitesini böylesi sorunların taşınmasında değil, insanlarına refah ve umutların taşınmasında kullanmalıdır.
 

Yayın Tarihi : 23 Ocak 2010 Cumartesi 12:58:43


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
devlet yıldız IP: 212.174.13.xxx Tarih : 23.01.2010 20:23:49

 2003 senesinde Abdullah Gül ile Colin Powell arasında yapılan 9 başlık altındaki gizli anlaşmanın içeriğindeki maddeler bugüne kadar akp hükümeti tarafından başarı ile uygulanmıştır. Sonunun bağımsız kürdistana doğru uzandığı bu yolda, bilinçli ya da bilinçsiz olarak akp ye oy veren halk tabakası da destek vermektedir. Siz köşe yazarları da bilinçli ya da bilinçsiz bu oyuna alet olmaktasınız.