29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

Mağdur Başkan, Provokatör Erdoğan (1)

Mağdur başbakanımızın, mağrur bir diktatör olmasının aşamalarını anlatmaya çalıştığım yazılarımdan sonra, derseniz ki: iplerin koptuğu nokta neresidir? Üç dörtlük eğitim sistemidir derim. Devletin bütün güçleri ele geçirilip, rakipler temizlenip, tüm engeller ortadan kaldırıldıktan sonra, 2012-2013 Öğretim Yılı başında, dörder yıllık üç kademeli eğitim sisteminde bundan sonrasının programı ortaya çıktı.

Neler vardı programda? Tarihler 1997’lere dek geri çekilerek, milli görüş gömleği yeniden giyilecek. Ordudan alınan milli irade halka verilmeyecek. 1924’te alındığı yere, camiye verilecek. 1997’den 2011’e yaşananların hesabı sorulacak ve intikamı en acı biçimde alınacak. Artık kimseye eyvallah yok. Bunun için tüm yasal yetkiler ve tüm güçler elde olup, halkı kışkırtmak, için de, tehdit, yalan, iftira, istismar, orantısız güç kullanımı vs her yola başvurulacak.

Daha önceki dönemlerde arada bir, aykırı sesler gibi dile gelen radikal arzular artık başbakanın ağzından, öğretim yılı başında gerçek arzular olarak dökülmeye başladı. Bunu o zaman, bu sütunlarda uzun uzadıya yazmış ve “Talibanlaşmanın ayak sesleri” olarak nitelemiştim. Bunlar kenthaber.com köşe arşivimden izlenebilir.

Çünkü artık bu noktadan sonra Başbakan takiyeye veya gizlemeye falan başvurmadan açıkça ve rest çekercesine, laik, demokratik ve çağdaş bir cumhuriyetten yana olmadığını, ülkede İslami bir düzen kurmak istediğini, taraftarlarına ve karşıtlarına meydan okuyarak açıklamıştır.

AB ve demokratlık tasladığı günlere ayıp olmasın diye de, bunu yalanlara dayalı olarak, tahrik ve kışkırtmalarla yapacağını, 17 Eylül 2013 Pazartesi günü Denizli İmam Hatip Okulunun açılışında yaptığı konuşmayla ortaya koymuştur. Konuşması açık ve aleni yalanlar, iftiralarla, kin ve nefret içeren, tahrik ve kışkırtmalarla doluydu.

“Türkiye genelinde millet artık imam hatip okullarıyla kucaklaşıyor. Bu okullarla hasret bugün sona eriyor.”

“İmam hatipleri neden kapattınız? (İmam hatip liseleri hiçbir zaman için kapatılmamıştı) İmam hatip okullarından terörist yetişmediği için mi imam hatip okullarını kapattınız? (Madımak otelini yakanlar, Maraş’ta Alevileri doğrayanlar unutulmuş olmalı) Anarşistler yetişmediği için mi imam hatip okullarını kapattınız?” derken, söylediği her sözcük yalan ve iftira içermesinin ötesinde, kendi kesiminin yaraları üzerine kendisi tarafından, kaşıma veya tırnak çakmanın ötesinde, yaraya sıkılmış kurşunlar olup, bunu rakiplerin sıktığını söyleyecek kadar da, gözü dönmüşlük sergiliyordu.

Aslında Başbakan bu konuşmasıyla ülkenin imam hatip dışında tüm okullarını terörist ve anarşist yetiştirmekle suçlamış, bunları okuldan saymamıştır. Burada imam hatip dışındaki tüm eğitim kurumlarına yapmış olduğu haksızlığı, hakareti, dışlama ve karalamayı düşman bir devletin başbakanı yapsa, “van minut” diye ayağa kalkardı sanırım. Bu konuşmayı imam hatipleri mağdur pozisyonuna sokmak için yaptığı kadar, taraftarlarına kin, nefret yükleyerek, karşıya düşmanlığı beslemek, rakiplere rest çekerek gerilim yaratmak ve kutuplaşmayı yükseltmek faşizmi şaha kaldırmak için yapmaktadır. Çünkü konuşmanın içeriği boş ve asılsızdı. Bu tür konuşmalar genelde Hitler, Stalin, Saddam ve benzerleri faşist diktatörlerin konuşmasından kopyalanmış gibidir.

Çünkü insanları Madımak Oteline kapatarak topluca yakmak, ya da Maraş’ta, Çorum’da ve daha pek çok yerde insanları, kadın erkek, bebek demeden ayrımsız satırla boğazlamak biçiminde terörün en adi ve en vahşi biçimlerine bu kesimlerde rastlanıyordu. İmam hatiplerin kapatıldığı da gerçek değildi. Temel eğitimin 8 yıla çıkarılması nedeniyle tüm meslek liselerinin orta kısımları temel eğitime dahil edilmişti.

Başbakanın bunu sadece imam hatiplere özgü kasıtlı bir davranış gibi göstermesi, istismarın, saptırmanın, yalanın yani provokasyonun doruk noktası olup, ne denli gözü dönmüş bir ruh hastasının elinde olduğumuzun da göstergesidir. Bunlar, Matador başbakanımızın artık, ülkenin bir numaralı provokatörü olma yolunda da dev adımlarla ilerlediğini gösteriyordu.

Ülkeyi tümüyle ele geçirmiş, taraftarlarını kemikleştirmek için, milletin bir kesimini düşman ilan etmek ve bu düşmanlığı besleyerek diktatörlüğünü gerçekleştirmek istiyordu. Bütün faşist diktatörler böyledir. Önce bir düşman yaratırlar ve o düşmanlığı körükleyerek ülkeye nefreti hakim kılarlar.

Örneğin düşman Hitlerde Yahudilerdir, Stalin’de karşı devrimciler veya kapitalistler, Saddam’da önce İran, sonra ABD, Kaddafi’de ABD ile Batı vs. Düşmanlıklarla sevgi ve güven ortadan kaldırılıp nefret egemen kılındığı anda artık faşizm tesis edilmiştir. Faşist diktatörünüzden farklı bir şey yapamazsınız, hatta düşünemezsiniz ve ona tapınmanız gerekir. Çünkü ülkenin tek egemeni, tek hakimidir, her şeyi o bilir.

Başbakanımızın öğretim yılı başındaki demeç ve davranışları aynen böyledir. Örneğin çocukların okula başlama yaşını 5’e çekerek, 9 yaşında İmam hatip okuluna gelmesi için dayatmalar ileri sürüyordu. Kendisi tam yetkili milli eğitim bakanıydı. Çünkü bu ülke, bu devlet ve üstünde yaşayan insanları gibi, çocuklar da onundu. Velinin söz hakkı olamazdı. Diktatörlük işte aynen böyle bir sahiplik duygusu olup, kendisini her şeyin sahibi sanmak, tüm diktatörlerin ortak özelliğidir.

SÜRECEK

nazmioner@mynet.com
 

Yayın Tarihi : 2 Temmuz 2013 Salı 16:30:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?