Öğretim yılı başındaki bu imam hatip dayatması, tamamen art niyetli bir girişimdi. Çünkü bu acele spor liseleri için, güzel sanatlar liseleri için ve gerçekten çocuğun küçük yaşta yeteneğini geliştirmesi gereken liseler için, sanat eğitimi için yapılsaydı, bunda hiç kimse bir art niyet arayamazdı.
Çocuğun beynini daha iyi yıkamak hatta beynine bundan başka hiç bir şey sokmamak amaçlanmıyorsa bu acelenin nedeni nedir? Kapatıldığını iddia ettikleri imam hatiplerin orta kısmına bile çocuklar 12 yaşında geliyordu. Eğer çocukları daha iyi ve daha gözü kara bir militan olarak yetiştirmek değilse amaçları, zaten mevcut sistemde de, 13 yaşında yine çocuklar imam hatip liselerine gelebilecekti.
Yani kusura bakmasınlar, ama bu millet enayi değildir. Yapılanlar, PKK’nın canlı bomba yetiştirme acelesinin ya da Hasan Sabbah’ın fedai eğitimi titizliğinin birebir göstergesidir. Yapılanlar, kin ve nefret yüklemesini yükselterek, kutuplaşmayı keskinleştirerek, milleti birbirine kırdırmaktan başka bir işe yaramayacak şeylerdir.
Parti içindeki tek adamlığı zaten hiç tartışılmadan ve güçlenerek gelen R. T. Erdoğan, devleti tüm kurumlarıyla ele geçirdikten sonra, partiyi de, danışılacak veya paylaşılacak bir gurup olmaktan çok, söylenenleri sorgusuz, yargısız yerine getirecek yandaş bir kurum olarak görmeye başladı.
Tüm bakanların valilerin veya belediye başkanlarının görev alanlarını kullanıyor, onlar onaylamak zorunda kalıyordu. Örneğin İstanbul’da Taksim’e topçu kışlası mı yapılacak, bunun muhatabı ve İstanbul Belediye Başkanı Başbakan Erdoğan’dır. Çamlıca’ya cami mi yapılacak, muhatabı mimarı Başbakan Erdoğan’dır. Halk topçu kışlasına karşı çıktı, gezi parkında eylem mi yapıyor, polise saldırı emrini veren iç işleri bakanı Başbakan Erdoğan’dır. Yani bakanlıklar, valilikler, başkanlıklar, müdürlükler hepsi Başbakan Erdoğan’a ait olup, bu makamlardakiler göstermelik kukla makamların temsilcisi olmaktan öte bir anlam taşımıyordu.
Ayrıca parti içinde tam anlamıyla ilahlaşmış olduğundan, değil bir şeye itiraz etmek, teklif etmek bile saygısızlık olarak algılanıyordu. Bu yüzden yapacağı, yapmayı düşündüğü hiçbir şeye kimse itiraz edemiyor, engelleyemiyordu. Tasdik etmek ve her duruş, düşünce ve davranışını onaylamak zorunda kalıyorlardı. Hatta bununla da kalmayarak başbakanın yanlış davranışlarına bile övgüler düzüyorlardı.
Bu durum tarihi ve sosyolojik bir gerçekliktir. Böylesi tek adamlara kimse itiraz edemez. Stalin’e, Hitler’e, Saddam’a, Kral Faysal’a, Şah Rıza Pehlevi’ye, Ferdinand Markos’a ve benzerlerine kimse itiraz edememiştir. Örneğin Stalin’e itiraz eden polit büro üyeleri hayatını kaybettiğinden, polit büronun diğer üyeleri yanlışı fark ettiği halde, 30-40 milyon insanı sürgüne tabi tutulmasına ve 10 milyona yakın insanın ölümüne kimse itiraz edememiş, ancak seyirci kalmıştır. Nitekim bu diktatör öldükten sonra düzeltmeler yapılabilmiştir. Faşizm böyle bir şeydir.
Faşizmin ve Stalin’in AKP ile ne ilgisi vardır derseniz, soruyorum size, Sayın Erdoğan’ın parti üzerindeki etkinliği bunların daha gerisinde midir? Parti içinde kendisini frenleyebilecek bir babayiğit var mıdır? Üstelik böyle birisi çıksa, Stalin dönemi gibi öldürülmeyecek, yalnızca partiden atılacaktır. Ama bu yürekliliği bile gösterecek üç kişi bulunamamaktadır.
Örneğin gezi parkı eyleminde eylemcileri anlamaya çalışanlar, aşağıdan alanlar, liderlerinin paylamasından sonra çark etmek zorunda kalmıştır. Çünkü Faşist bir diktatörlük sürekli yalan ve provokasyonlarla düşmanlığı büyütmek ve nefreti beslemekten geçmektedir. Hatta Hitler: “Yalan ne kadar büyük olursa inanı o kadar çok olur” demektedir.
Yani kısacası Başbakanımız: yalan, istismar ve iftira üçlüsünü, arsız ve sorumsuzca kullanarak, sürekli ve bilinçli olarak provokasyonların da baş provokatörü olmuştur. Gezi Parkı eyleminden önceki en büyük provokasyonları, 1 Mayıs olayları ve “İki ayyaş” söylemi olup, Topçu Kışlası dayatması bardağı taşıran son damla oldu.
nazmioner@mynet.com
Evet, basbakan tam bir Provakator gibi davraniyor, yalniz bu hallar de degil her Alanayni seyi yapar... çok kötü davranislarla halki kiskirtarak ikilik yaratmaktadir, böyle bir zattin basbakan olmasi Türkiye için bir talihsizliktir bence.... Anasi gitti kendiside gitsin..