31.05.2012 Perşembe
Mahaçkale otogarında bir taksici otele götürmek üzere eşyalarımı aldı. Merkezdeki otelleri aramaya başladı. Fiyatlar 800-1000 ruple arasıydı. Otobüsten indiğimiz yerde 500 rupleye vardı ama merkeze çok uzaktı. Buradan Hazar görünmüyordu bile. Çaresiz kabul edip merkeze gittik.
Beş altı kilometre gittikten sonra dağın Hazara bakan yüzüne döndük. Burada Dağ ile deniz arasında dağa daha yakın bir ana cadde var. Mahaçkale merkezi bu ana cadde ile Hazar Denizi arasında kalıyordu.
Ana cadde üzerinde bir otele girdik. Düzgün temiz bir otele benziyordu. Resepsiyonda birkaç kadın sohbet ediyordu. Taksici durumu anlattı, turist kabul etmiyorlarmış, bir bina ötedeki otele gönderdi. Orası da günlük yedi yüz artı 250 Ruble giriş ücreti istedi. Zaman kaybetmemek için kabul edip 950 Ruble verdim. Yarın için de 700 verecektim. Hemen çıkıp eşyaları bırakıp dışarı çıktım.
![]() |
Dağın eteğinde ana cadde |
50 metre kadar ilerde anayolu kesen ve denize giden bir ana cadde daha vardı. Hemen oradan aşağıya denize doğru yol almaya başladım. Karşıma çıkan ilk dövizcide yüz dolar bozdurdum. Bu 3250 Ruple verdi. Oradan aşağı resim çekerek, çevreyi inceleyerek iniyorum. Cadde göründüğünden çok daha uzunmuş.
Bir ara sokakta Türkiye City tabelasını görünce oraya girdim. Ama Türkçe bilen yoktu. Az ilerde bir konfeksiyon mağazasını gösterdiler. Oraya gittim. Tezgahtaki bayan telefon etti ve telefonu bana verdi. Kendimi tanıtım görüşmek istediğimi söyledim. “Ben bu binanın en üst katındayım. Çocuk uyuyor onun için aşağı inemiyorum. Sen buyur” dedi. “Rahatsız etmeyeyim, daha üç gün buradayım, sonra uğrarım” dediysem de ısrar etti; yukarı çıktım.
İlyas Coşkun Ankaralıydı. Önce burayla ticaret yapıyor, derken sonra buradan evlenmiş ve burada mağaza açmışlar. Yedi aydır buradayım dedi. Gezilecek görülecek yerler olarak fazla bilmiyorum, hanıma sorduktan sonra sana telefon ederim dedi.
Bildiğim kadarıyla içerde senin otelin önünden geçen ana cadde, oradan aşağıya geldiğin 26. Cadde ve bir de bunun paraleli Dahadeyava caddesi ile bu iki caddeyi keserek denize paralel olarak uzanan Lenina bulvarı var dedi. Dağıstan’da 40’tan fazla etnik grup bulunduğunu, çoğunluğun Avarlar olduğunu söyledi.
“Avarlar Türkçe bilir, onlar Türk” dedim. “Hayır, onlar Türklüğü kabul etmez ve Türkçe de bilmez” dedi.
![]() |
Dağın Hazar’a bakan yüzü |
Türkçeyi Kumuklar bilir dedi. Burada Avarlardan sonra en çok Kumuklar ve lezginler vardır. Azeriler de bilir Türkçeyi ama onlar Azerbaycan sınırında Derbent taraflarındadır. Burada azdır dedi.
“Geçim standardı yüksek mi? Çünkü her şey çok pahalı” dedim. “Fena değil. Tarım ve hayvancılık yaygın” dedi. “Aylık bir memur ne alır” dedim; “Öğretmen 5000 Ruple alır” dedi. “Meyve ve sebzelerin asgari fiyatı 100 Ruple olan bir yerde çok az değil mi? Nihayeti 200 dolar bile değil.”
“Olaya öyle bakmamak gerekir” dedi. “Bir kere elektrik, su, gaz bedava. Benzin çok ucuz. Ayrıca başka gelirleri de vardır. Bir öğretmen öğretmenliğin dışında birkaç işte daha çalışır” dedi.
“Yevmiye ne kadardır, bir amale, işçi vs.”
“Burada yevmiye olamaz. Yevmiye adamı batırır. Şu karşı binanın tuğla kaplaması başlayalı iki ayı geçti ve daha işte o kadar yapabildiler. Türkiye’de olsa bir haftada bunun tamamını bitirirler. Onun için burada her iş götürüdür. İşçilik de malzeme parası kadardır. Örneğin bu kaplama işine ne kadar malzeme gidiyorsa işçiliği de o kadardır.”
İlyas’la telefonlarımızı alıp vedalaştık. Dil açısından veya başka yönden ihtiyaç duyduğumda kendisini arayacaktım. Ben 26. Caddede sahile doğru yürüyüşümü sürdürürken bir internet kafe görür müyüm diye de bakıyorum. Sahile inmişken Tren vakzalını da aramalıydım.
Nihayet Lenina’ya indim. Önce sağa doğru yürüdüm. İlerde bir üst geçit var. Oraya kadar gidip geçidin üstünden fotoğraflar çektim. Sonra geri dönüp, Leningrad otelinde fiyatları sordum. O da 700 Ruple idi, ama onda da internet yoktu. Gösterişli gökdelen gibi devasa bir bina ama içinde küf ve rutubet kokusu…
![]() |
Mahaçkale’de Hazar kıyısı |
26. caddenin Leninayı kesip sahile devam eden bölümünü izleyerek Hazar kıyısına vardım. Burada kıyı boyunca uzanan güzel bir park vardı. Baku’nun hazar kıyısındaki parkına göre çok bakımsız, köhne bir yerdi.
Ama ağaçlar ve bitkiler oradakilerin aksine çok canlı ve gürdü. Zaten geldiğim cadde boyunca da gördüğüm kadarıyla Mahaçkale dökülüyordu. Hiç bakım ve temizlik yok ama komünizmin simgesi devasa binalar çoktu. Oysa birazcık bir çeki düzen verilse şahane bir şehir olacaktı. Çünkü iklim ve bitki örtüsü müsait, deniz, dağ, ova ne istersen vardı.
İlyas ben Ankara’dayken belediye yiyor diye kızardım ama şimdi taktir ediyorum. Çünkü Türkiye’deki belediyeler yese de yine, iş de yapıyordu. Burada hiç iş yapan yok, hepsini yerel hükümet yiyor demişti. Ama her ne kadar belediye veya hükümet hiçbir şey yapmasa da, Mahaçkale’nin doğası çok güzel. Hazar doğudan sımsıkı sarıyor. Kıyıda balıkçılar, gençler ve ileride plajlar ve daha uzakta liman. Açıkta bir gemi var. Parkta insanlar cıvıl cıvıl.
Burada çekimler yaptıktan sonra Leninaya geri dönerek bu kez ters yönde ilerledim. Lenina ortası park olan geniş bir bulvar. Yanlardaki geniş kaldırımlardan başka ortadaki parkın ortasından da yayalar yürüyor. Ve burada oturmak için banklar var.
Lenina’nın sonunda çok büyük bir meydan’a vardım, meydana bakan devasa binalar parlamento vs olmalı ki silahlı asker ve polisler var. Bunların karşısında ve meydanın ortalarında bir yerde devasa bir heykel var.
Meydanın sonuna kadar gidince sağda çok büyük ve çok güzel bir park var. Parkta yağmur ormanlarını andıran devasa ağaçlar. Aslında burada da bir bakım ve düzen olmasa da, doğalığıyla bile çok şahane bir parktı. Müslüman bir ülke olmasına rağmen, insanların giyim kuşamı, modern bir Avrupa kenti gibi.
![]() |
Büyük ve güzel bir park |
Buradan yine leninaya, oradan da 26. Caddenin pareleli olan Dahadeyava caddesine geçtim. Şimdi burada 26. Caddeden indiğim yolu geri dönüyordum. Saat 19.30 olmuş ve beş buçuk saattir yürüyordum. Çok yorulduğumu hissettim ama artık buralarda oturacak bir yer de yoktu. Bir an önce otele varıp bir duş alıp uzanmayı hayal ediyordum. 20.30’ da otele vardım.
Merhaba yazınız için teşekkürler, bu yaz kısmetse gitmeyi düşünüyoruz . Yazınızda bahsettiğiniz İlyas Coşkun'un iletişim bilgilerini almam mümkün mü? Teşekkür ederim