29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

Masal

Not: Sevgili okuyucularım. Bu günkü makalem şiir şeklinde olup, 21. Yüzyıl Patagonya’sında yaşayan, fakat yaşadığı çağı hazmedemediğinden Ortaçağa dönmeye çalışan bir masal kahramanına aittir.

Evvel zaman içinde
Taşı toprağı, taş toprak olan
Ağacı ağaç, ormanı orman
Bir yirmi birinci yüzyıl ülkesinde
Halkın içinden bir yiğit
Halktan görev istedi.
Yer Patagonya Cumhuriyeti
Tarih 2002’ydi
“Beni seçerseniz
Taşı toprağı, altın edeceğim” dedi.

Muhalefet sert çıktı…
“Atma Recep din kardeşiyiz
Biz seni dincilik günlerinden biliriz.
Düne kadar üstünde
Milli görüş gömleği vardı.
Her şey bir anda nasıl değişti?
Yemezler, yedirmeyiz” dedi.

Çünkü zaten
O üçüncü dünya ülkesinde
Bürokrasiyle ordu
Sermayeyle feodalite
Hep birlikte el ele
Seçilmişler onların kulu
Geçinip gidiyor
Değişiklik istemiyordu.
Egemenler:
“Yemezler, sen kimsin ki” diyordu.

Dalkavuklar ise, yiğidin
Yüzüne bile bakmadan
Gülüp geçti.
Güç olmayana dalkavukluk
Yandaşlık ve yalakalık
Dalkavukluğun kitabına tersti.
Ama ilerde güç olursa
Elbette işler anında değişirdi.

Mağduru oynayan yiğit
Tarih boyunca
Devlet mağduru olan halka
Halktan biri gibi seslendi.
Ben Keloğlanım, sizden biriyim
İndireceğim tahtından padişahı
Padişah siz olacaksınız” dedi;
Halk ümitlendi.
Ve zaten, yoktu alternatifi.

Yiğit, iyice acite ederek
Nutkuna şöyle devam etti.
“Ey halk bu devlet sizin.
Zevki ihtişamı egemenlerin
Baskısı zulmü bizim.
Onu kraldan alıp
Size teslim edeceğim” dedi.
Çocuklar ise, çocuktu
Parkalara oyun alanlarına
Girilmedikçe
Çocuklar sessiz
Etliye sütlüye karışmıyordu.

İçerde herkes kraldan kralcı
Milli irade militarist
Sivil toplum ondan da devletçi
Sıradan insan sahipsizdi.
Mağdur yiğit
Dışarıdan yardım istedi.

Kendini çağdaşlaşmanın
Demokrasinin arkasında
Çok güzel gizledi.
Savaş açtı Donkişot gibi
Yel değirmenlerine
Şans bu ya
Bir anda rüzgar durdu
Değirmenin çarkından
Kazasız belasız geçti, gitti.
Kahramanımız bu arada
Bir yandan doldururken cebini
Öte yandan da
Kaf Dağını aşmak için
Savuruyordu devletin bütçesini.
Nihayet geçip Kaf Dağını
Dize getirip egemen güçleri
Çekip alarak
Cebine koydu milli iradeyi.
Şimdi kendisi
Ülkenin tek ve mutlak hakimi.

Derseniz ki
Buralara nasıl gelindi?
Aslında ne denli zorluk çekse de
Sonucu muhalefetin desteği belirledi.
Baktı ki muhalefet bir boğa
Hemen saldırıyor her kırmızıya
Yeni egemeni milletimizin
Başladı bir matadoru oynamaya.

Önce laikliği boyadı kırmızıya
Sonra cumhuriyeti, kitleri
Yetmedi Atatürk’ü, milliyetçiliği…
Nihayet bir yerden sonra
Kırmızıdan başka hiçbir şey görmez oldu
Boğanın gözleri.
Matador bunu fark edince
Halkı, demokrasiyi
Batılılaşmayı sürdü önüne
Boğa bunlara da saldırıyordu.

Boğalar saldırırken kırmızılara
O, adım adım devleti ele geçiriyordu.
Muhalifler temizleniyor
Ordu, yargı ve milli irade
Cebine giriyordu.
Yetmedi dalkavukları da
Bir koro halinde
Her gün onu biraz daha
Putlaştırıp, Tanrılaştırıyordu.

Kaldıramazdı elbette insanoğlu
Bunca sorumluluk, bunca güç
Bunca devasa bir büyüklük
Ve böylesi bir başarının sarhoşluğunu.
Kaldıramazdı bu kadar ağır yükü
Zirve yaptı kibiri gururu
Artık kendini tanrı gibi görüyordu.
Bu yüzden putlaştırılıp
Mutlak yetkiler öngörülen
Kutsal başbakanımızın
Ruh sağlığı bozuldu.

Ve o günlerde çocuklar
Çıkmış gezi parkına
Kimi çiçek topluyor
Kimi ağaçlarla konuşuyor
Kimi misket oynuyordu.
Ruh sağlığı bozuk Başbakan
Ve kin kusan müstakbel başkan
Oradan geçiyordu.
Gurur ve kibirin ağırlığı altında ezik
Çatacak yer arıyordu
Çocuklara öfkeyle sordu:

“Benim iznim olmadan
Bu ağaçlar niye burada duruyordu?
Kuşlar dallara niçin konuyordu?
Güneş neden Kuzeyden doğmuyordu?
Ben dünyanın tek hakimiyim
Bunlar bunu bilmiyor muydu?”

Çocuklar şaşkın:
“Valla amca biz çocuğuz” dediler.
“Biz insanız
Biz oyunuz.
Biz sizi tanıyamadık
Siz tanrı mısınız, uzaylı mısınız?
Belli ki buralara yabancısınız.
Ama biz ancak
İnsanlarla konuşup anlaşabiliyoruz.
Tanrılarla ve uzaylılarla konuşamayız.
Keşke insan olsanız
Hem sizi anlarız
Ve hem de anamız
Babamız gibi kucaklarız” dediler.

Tanrısal yeteneklerle donatılmış
Kutsal başbakan
Ki o, aynı zamanda müstakbel bir başkan
Bu çocuklara sinirlenip
Küplere binmez mi?
Ve işte o anda kutsal başbakan
Bir öfke heykeli kesilip
Tüm hiddetiyle bağırdı çocuklara:
“İnsan olmak ha!
Hem de halktan ve de sıradan.
İnsan olmak ha!
Yani insan
Yani sizin gibi…
Ben sizin tanrınızım
Kutsal ve tanrısal başbakan
Tanımadınız mı beni?”

Parktaki çocuklar
“Amca kafayı yemiş galiba” dediler
Gülüp geçtiler.

Adam kudurdu, küplere bindi.
Frenleyemiyordu öfkesini.
Şimdi yüzlerce tomada
Matkap gibi delici
Tonlarca basınçlı su öfkesi…
Artık öfke küpüydü
Keskin sirke küpüydü
Zehirli gaz tüpüydü…
Yığma doldurmuş küpünü
Ve padişah olmuş
Kopmuş halktan
Küçümsüyordu Türkü…
Dönmeliydi ülke padişahlığa, şahlığa
TC bu halka çok lükstü.

Çünkü on binlerce biber gazının
Gölgesinde kalmış beyni.
Ah, heyhat! Şimdi…
Küpünü çatlatacak sirkesi.
Çocuklarsa çocuk
Saklambaç oynuyorlar yine parkta
Aldırmadan biber gazına, tomalara
Çocuklar sevgi
Tanımıyorlar kini nefreti
Çocuklara attığı her taş
Gelip buluyor kendini.
 


nazmioner@mynet.com
 

Yayın Tarihi : 18 Ağustos 2013 Pazar 10:15:40
Güncelleme :19 Ağustos 2013 Pazartesi 10:32:13


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
erdem yücel IP: 88.244.148.xxx Tarih : 16.08.2013 11:44:25

tek kelime harika dize...Kutlarım


hasan arıkan IP: 217.131.200.xxx Tarih : 18.08.2013 11:03:18

 Nazmi abi tek kelime ile harika  şiirsel bir yazı.ağzına yüreğine beynine sağlık. Ayrıca dr.sa'nın yorumları da  çok güzel.


Dr. S. A. IP: 95.15.65.xxx Tarih : 17.08.2013 20:30:44

Sayın Nazmi Öner; Şevk-ı dil (*) ile okuduğum sunumunuz bende de ilham uyandırdı. Naçizane olarak "şiirsel bir masal" yazmak hevesine kapıldım; affınıza sığınırım.

tokluktan içi geçmiş, uykuya dalmış
rüya bu ya, gûya çok önemli bir zatmış
adı, herhalde oniki aylardan biri olan bu şaban
gitmiş amerika'ya, nutkunda atıyor havadan, sudan;
"- biz.., siz..., bizden size..., sizden bize...;
- ha siz, ha biz, müşterekiz herşeyimizle...
- insanlık, demokrasi, hürriyet belli ki bizlere mahsus
-dolar ve siz mi ?, asla; bunlar sizlere ait bir husus"
bu nutuk üzerine bir alkış kopmuş şaban'a
sam amca bile dona kalmış ayakta
sonra başlamış bir geçit töreni;
en başta amerikalıların "silâhsız kuvvetleri"
selamlayıp, izlerken bu töreni,şaban'ın ağzının suyu akmış
amerikalılar da takdir etmiş; 'demek ki böylesi de varmış'
meçhul çalar saatin zili çalınca, şaban dimdik hazır vaziyette ayakta
kendini bu rüyadan uyandıran aslında kimdir acaba ?

(*) gönülden sevinç duymak

(bu yazımı Aziz Ruhunu saygıyla andığımız Aziz Nesin'in "Bir Amerikan Rüyası" adlı hikayesinden esinlenerek ve adapte ederek sundum)


Nazmi Öner IP: 178.233.89.xxx Tarih : 17.08.2013 22:57:32

Sayın Yücel ve Sayın Dr. S.A. yorumlarınız için teşekkür ederim. Bu arada Sayın S.A.'nın Şiirsel yorumu gerçekten çok güzel olmuş. Kutlarım