Akşam yemekti, duştu, çamaşırdı ve telefon kartı derken saat 24’ü geçtiğinden, yazmaya vakit kalmamıştı. Onun için sabah 07.00’de kalkıp, bir gün öncesinin gezi notlarını saat 09.00’a dek yazdım.
Saat 09.00’da öteki arkadaşlar da uyandı. Dünden bugün için beraber Kandovan’a gitmeyi kararlaştırmıştık. Fakat Rauf Türkiye’ye gidemeyince İran da iş aramaya karar vermiş.
“Neden burada iş arıyorsun” diyorum? “Aynı işe verilen ücret burada biraz daha fazla” diyor. Ama asıl önemlisi ücret aynı olsa bile, Bakü buradan iki üç misli daha pahalıydı.
O zaman günü yeniden planlamak gerekiyordu. Daha doğrusu benim planım Türkiye’de yapılmıştı ve bugün Kandovan’a gidecektim. Ama Azeri arkadaşlarımdan benimle gelecek var mıydı ve saat kaçta yola çıkacaktık? Bunları konuştuk. Anar benimle gelmeyi kabul etti. Rauf ise “Ben burada gömlek ve tişörtleri satmaya çalışacağım” dedi.
![]() |
Büyük Pazarda bir kervansarayın avlusu |
Tebriz’de ilk kez şehir dışına kırsala çıkacaktım. Ama çıkmadan önce bir de Büyük Pazara uğramam gerekiyordu. Çünkü dün burada dolaşırken, Tayyip adında bir genç, yarın sabah dokuzda gel, buradaki kervansarayları gezdireyim demişti. Kendisiyle yukarıdaki fotoğrafta görülen kervansarayın avlusunda buluşacaktık.
Anar’a: “Ben hemen pazara gidip Tayyip’le buluşacağım. En geç 11.00’e kadar dönerim” dedim. “Kahvaltı yapmayacak mısın?” dedi. “Hayır yollarda bisküvi, kraker gibi bir şeyler atıştırırım; şimdi kahvaltıyla zaman kaybetmeyeyim” dedim ve çıktım.
![]() |
Meşrutiyet müzesiyle Pazar arasında Tebriz Mescidi |
Buluşacağımız yerde Tayyip de yoktu. Kervansarayın avlusundan pazara dönerken karşı sokağın çıkışındaki eski ve estetik işlemeler dikkatimi çekince buraya da bir girip çıkıvereyim dedim.
Fakat sokakta büyük ve muhteşem bir camiyle karşılaşınca, bununla ilgili sorular yönelttiğim gençler, cami ile ilgili yazılara bakarak ve çevredekilere sorarak topladıkları bilgileri bana anlattıktan sonra: “Biraz ilerde Meşrufe evi var. Orayı da görmelisiniz” dediler.
![]() |
Meşrutiyet Müzesinin girişinde rehberlik eden gençler |
“Nerede, uzakta mı” dedim. “Hayır hemen caminin arkasındaki yolun üstünde; ben sizi götürürüm” dedi Areş. Öteki iki genç de Areş’le birlikte önüme düştüler ve Meşrutiyet Müzesine vardık. Areş’e “Adın efsanevi İran Kahramanı Areş’ten mi geliyor?” dedim, doğruladı.
Meşrutiyet Müzesi benim programımda yoktu. Fakat mademki pazarda Tayyip’le buluşamadım ve 11.00’e kadar zamanım var. Hızla gezip çıkarım diye düşündüm.
![]() |
Meşrutiyetin kahramanı Settar hanın heykeli |
Üç gençle birlikte Meşrufe evine girdik. Burası İran’da Meşrutiyet mücadelesinin yürütüldüğü bir bina olup, bu gün de, o döneme ait belgelerin sergilendiği bir müze.
İki katlı olan bina 1868 yılında Tebrizli tüccarlardan Hacı Mehdi Koozekonani tarafından Hacı Vali Mimar Tebrizi’ye inşa ettirilmiş. Kaçar dönemi mimarisinin güzel bir örneği olan binanın sahibi Koozekonani, 1905 yılında İran’da ilk Anayasa’nın ilan edildiği Meşrutiyet Devrimi’nin mali destekçileri arasında yer almış.
![]() |
Mehdi Kuzakanani |
Meşrutiyet Devrimi sırasında, Settar Han, Bagır Han, Sigat-ül İslam Tebrizî ve Hacı Mirza Ağa Farisi gibi devrim liderlerinin ve sempatizanların toplanma yeri bu bina olmuş.
İran’da 1906 yılında ilan edilen l. Meşrutiyet, 1907 yılında Rusların desteklediği Mehmet Ali Şah tarafından kaldırır. Tebriz halkı ayaklanarak, Sedder Han öncülüğünde iki yıl mücadeleden sonra, 1909’da meşrutiyeti ikinci kez ilan ettirir. Fakat Ruslar çok zulüm ve kıyım yapar.
Meşrutiyet önderlerinden Sigat-ül İslam Tebrizi, 7 oğluyla birlikte asılır. Devrimcilere büyük işkenceler uygulanır, hatta birisinin iç organları çıkarılır.
![]() |
Sigat-ül İslam Tebrizi |
Bunları müzenin rehberi olan hanım anlatıyordu. Geçmişte birkaç yıl Türkiye’de de bulunduğu için Türkçesi çok güzeldi. Her resmin, her heykel veya büstün önünde durup ayrıntılı bilgi veriyordu. Günde kim bilir kaç kişiye kaç kez yinelediği bu bilgileri, sanki bana daha bir coşkuyla anlatıyor gibi geldi. Neden derseniz, çünkü ben bizim meşrutiyet mücadelemizle ilişkilendirerek sürekli sorular yöneltiyordum.
Müze de oldukça zengin olup iki katın tamamı hiç boşluk bırakmamacasına değerlendirilmiş. Settar Han, Bağıır Han ve diğer liderlerin resim, heykel, ve meşrutiyet meclisi ile ilgili belgeler var.
![]() |
Müzeyi gezdiren bayan görevli |
İran anayasal devriminin simge ismi ve ulusal kahramanı olan Sedder Han’ın hayatının ilk yıllarına ait fazla bir bilgi yokmuş. Fakat 1906 Anayasal devriminde Tebriz halkını harekete geçirerek, Meşrutiyetin yeniden ilan edilmesini sağlamış ulusal bir kahraman olarak kabul ediliyor.
Biz dünyanın bizimle ilgili bölümüne öylesine odaklanmışız ki, dünyada olup biten başka şeylerle hiç ilgilenmemişiz. Oysa burada bu bayan görevlinin İran için anlattığı hiçbir şeyden haberim yoktu. Fakat anlatılanlar bana hiç de yabancı gelmiyor.
Hani bir ara “Dur, bu anlattıklarınız bizim meşrutiyetimiz… Settar ve Bağır Han dedikleriniz, Enver ve Talat Paşalar” dememek için kendimi zor tutuyordum.
![]() |
İran’da Meşrutiyetçiler |
Örneğin yukarıdaki resimdeki meşrutiyetçileri görünce doğrudan bizim Genç Osmanlılar veya İttihatçıları hatırladım. Neden bu kadar benzerlik derseniz oyun aynı oyun ve oyunculardan bir taraf aynı.
Yani 19. Yüzyılın en azgın sömürgecileri İngiltere ve Rusya’nın karşısında Osmanlının durumu ne ise, aynı emperyalistlerin İran’a karşı tavrı da bundan farklı değildir.
Rusya Akdeniz’e ve Hint Okyanusu’na inmek istiyor. İngiltere Rusya’yı, Hindistan yolundan uzak tutmak için bir taraftan Osmanlı ve İran’ı koruyucu rolüne soyunurken, bir yandan da bu iki Türk devletini Rusya’ya karşı tampon olarak kullanıyor ve ufak ufak parçalar halinde İran ve Osmanlıyı yutmaya çalışıyordu.
![]() |
Sigat-ül İslam Tebrizi’nin yedi oğluyla birlikte asılışı |
Osmanlı gibi İran da tam bir bataklığın içinde olup, İngiltere’nin çıkarı bunları bu bataklıkta tutmaktı. Eğer kurtulmaya çalışırlarsa Rusya’yı üstlerine saldırtıyor, sonra da arabulucu rolüne soyunarak, bir parça Rusya’ya verirse bir parça da kendine alıyor; fakat bir tampon olarak korumayı da ihmal etmiyordu. Osmanlı ve İran yönetimleri ise, denge politikalarıyla vaziyeti idare ettiklerini sanıyordu.
Fakat 20. Yüzyıl başlarında Rusya güçten düşüp de, Hindistan yolunu tehdit edecek bir devlet olma özelliğini kaybedince, İngiltere: İran ve Osmanlı üzerinde Rusya’yı serbest bıraktı. Çünkü Avrupa sömürgeciler ve sömürge isteyenler olarak ikiye bölünmüş, ikiye bölünen Avrupa’da , Osmanlı ve İran sömürge peşinde koşan ittifak devletlerinden Almanya’ya fazla yaklaşmışlardı. Rusya ise Almanya’ya karşı İngiltere’nin müttefikiydi.
![]() |
Mirza Hasan Roshdiyen Tebrizi |
İşte bu gelişmelerin sonucunda iyice güçsüz ve aciz duruma düşen İran’ı 1907 yılında İngiltere ile Rusya paylaşır. Kuzey ve Orta İran Rusya’nın, Güney İran ise İngiltere’nin nüfuz sahası kabul edildi. İran’ın dış politikası da buna göre şekillendirilmeye başladı. Meşrutiyet ve anayasal yönetimin kaldırılması istendi.
Bu durumu kabul etmeyen İranlı aydınlar, Seddar ve Bağır Hanların önderliğinde ayaklandılar. Tebriz Meşrutiyetçilerin kalesiydi. 1908 Temmuzunda Tahrana girerek meşrutiyeti ilan ettiler.
Fakat ne yazık ki, bir süre sonra devlet için tehlike kabul edildiklerinden, ortadan kaldırıldılar. Bağır Han’ın boğdurulması bana, Taif Zindanında boğdurularak öldürülen Mithat Paşayı anımsattı.
Meşrutiyet müzesindeki geziyi bitirdiğimizde, saat 11.30’a geliyordu. Ayrıca fotoğraf makinesinin hafızası dolmak üzereydi. Bunu boşaltmadan Kandovan’a gidemezdim. Gençlere “Bildiğiniz bir internet kafe var mı?” dedim.
Beni bir İnternet cafeye götürdüler. Orada fotoğrafları flaş belleğe aktardık. Sekiz gündür Türkiye’den ve dünyadan habersizdim. Bir gazeteye ve maillerime bakayım dedim; fakat internet filtreliydi; ne maillerime ve nede bir gazeteye bakamadım.