29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

Prof. Dr. Sedat Muratlı ile Söyleşi (4)

4-SPORDA FANATİZM VE AGRESİFLİK

Sportif müsabaka ve yarışların MÖ. çok eski dönemlere dek uzandığını, yarışanlar kadar seyirciler üzerinde de etkili olduğunu ve bu yüzden de bunlara özel bir önem verildiğini biliyoruz. Hatta Helenistik Dönem ve Roma’da bu yarışmaları tertip eden komitelerin başkanları en önemli bakanlıklarla eş düzeydeydi.

Çünkü bu tür oyun ve yarışmalar halkın üzerindeki stresi almakta, psikolojik destek ve motivasyon sağlayarak toplumsal dengesizliklerin ve yönetsel dayatmaların negatif yönlerini örtmekteydi. Ayrıca vatandaşların toplu davranışlar kazanması ve toplum içinde uyumu yakalayarak toplumla bütünleşmesi gibi eğitsel kazanımları da, daha ilkçağlardan beri fark edilmişti.

Fakat ne var ki günümüzde spor denilince, eğlence, eğitim ve dinlenceden çok fanatizm ve agresiflik akla gelmektedir. Agresiflik, müsabakanın kuralları içinde kazanma azim ve kararlılığının ötesine geçerek, kin ve nefret duygularına ve düşmanlığa neden oluyorsa, bu faşizme davetiye çıkarmaktır diye düşünüyorum.

Zaten Şark Kültürünün bir kurnazlıklar kültürü olduğu kadar, tabusal ve değişmez mutlak değerler kültürü olarak da, insanları sert ve hoşgörüsüz, sevgi ve mutluluğu hafiflik olarak gören, gülme boyutu kısıtlı, somurtkan bir toplum haline getirdiği de hesaba katıldığında, fanatizm ve agresiflik bizim toplumumuzda daha kolay yeşerip boy atabiliyor.

Zaman zaman sporumuzda vahşet boyutlarına ulaşan, bu agresif ve fanatik taraftarlığın önlenerek, sporumuza akıl, bilim, etik ve evrensel değerlerin egemen kılınması için neler yapılabilir. Devlet, vatandaş, kulüpler ve sporcular olarak, kimlerin üzerine ne gibi görev ve sorumluluklar düşmektedir? Bu konudaki düşüncelerinizi kısaca açıklayabilir misiniz?

Sporda Türkiye’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, branşlar, bireysel ve kitle sporları, spor eğitimi gibi alanlarda nasıl bir gelişme olacağını düşünüyorsunuz?

Genelde spordaki değişimi dünyadaki ekonomik ve kültürel değişikliklerden bağımsız düşünemeyiz. Spor, günümüz toplumlarının göz alıcı olgularından biridir. Kanımca spor, tarihin hiçbir döneminde bu günkü kadar önemli (değerli değil) olmamıştır. Çünkü sizinde belirttiğiniz gibi; spor başlangıçta sitelerde, toplumlarda sosyal boyutu ve prestij unsuru iken, günümüzde bu değerlere aşağıda belirteceğim bireysel değerlerin de katıldığını görmekteyiz. Kapitalizmin gelişimine koşut olarak değişen toplumsal yapı içinde spor, kendisine yepyeni bir yer bulmuştur: Önceleri, “iş” ten uzaklaşmak için kullanılan sporsal etkinlikler, günümüzde boş zaman süresinin artması ve ekonomik bir değer ifade etmeye başlamasıyla birlikte kendisi “iş”e dönüşmeye başlamıştır.

Bu süreçte (çağımızda), “spor” kavramının anlamı kaymış; spor denildiğinde yalnızca “futbol” anlaşılmaya, anlatılmaya ve spor kavramı futbol kavramının yanında küçük kalmaya başlamıştır. Sizinde belirttiğiniz fanatizm, agresiv davranışlar boks, güreş gibi mücadele sporlarından, yüzmeden, voleyboldan çok futbol dünyasında yaşanmaktadır. Neden? Çünkü futbol, tüketim endüstrisinin ihtiyaç duyduğu müşteri kitlesini memnun etme yeteneği en fazla olan, en seyirlik, en satılabilir spor dalıdır. Tüketim toplumu, futbolu bir spor dalı olmasının ötesinde getirisi yüksek bir “meta” olarak görmekte ve futboldan daha çok kazanç elde etmeyi düşünmektedir ki, bu futbolun yapısının ve değerlerinin değişmesi anlamına gelmektedir. “Kısacası futbol, günümüzde, artık sadece bir spor dalı, bir oyun olmanın ötesine geçerek, bir takım güç ve iktidar ilişkilerinin oluşmasına ve bu ilişkilerin meşrulaştırılmasına katkıda bulunan toplumsal bir fenomen; alım-satıma ve değişime konu olan bir “meta”dır.

Bazı yazarlar, (Örneğin Erdal ATABEK, “Sporda Değer Kayması” başlıklı makalesinde), daha da ileri gitmektedirler: “Günümüzde futbol bir spor değildir, bir iktidar oyunudur. Dünya çapında bir olay olmasının nedeni de budur. Takımlar, siyasal partilerin yerini almıştır. Kulüp başkanları parti başkanları olmuştur. Teknik direktörler, partilerin eylem liderleri, futbolcular ise iktidarın güç kaynaklarıdır. Bu değişim, futbolda şiddetin nasıl “meşru kabul edildiğini” de açıklamaktadır. Eğer durumu iyileştirme düşünülüyorsa, bu ancak değerler değişimi ile olabilir…” demektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sporda Şiddet, Şike ve Haksız Rekabet İddialarını Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı raporda; “kamu kuruluşlarınca, rüşvet ve yolsuzluk amacıyla, spor kulüplerinin kullanıldığı, bu kuruluşların kurduğu Spor A.Ş.’lere belli oranda bağış yapmak kaydıyla müteahhitlere ihale verildiği, bağışlanan bu paraların da sporculara gitmediği belirtiliyor.” Raporda, bu paralar için naylon faturalar düzenlenerek masraf gösterildiği de vurgulanıyor.

“Bir eylem (spor gibi), bir amacın gerçekleştirilmesi için Araç durumundaysa, bu Amacı kendi dışında olan bir Eylem’dir.” Örneğin bir ressam para kazanmak için resim yapıyorsa, onun resim yapma etkinliği de amacı kendi dışında olan bir eylemdir.

Başlangıçta spor, spor için yapılmalıdır görüşü esas alınmaktaydı. Yalnızca kendisi için, yani spor yapmak için yapıldığı zaman insanı artıran bir olay olarak kabul edildi. Daha sonra spor sağlıklı olmak için, spor güzel bir bedene sahip olmak için, spor para kazanmak için, spor başarılı bir insan olmak için, spor birinci olmak, şampiyon olmak için, spor ün ve unvan kazanmak için, spor birilerini memnun etmek için, spor politik amaçla, spor bir topluluk veya toplumun bir başka topluluk veya topluma üstünlüğünü kanıtlamak için, spor barışı sağlamak için, spor ulusunun bayrağını göndere çektirmek için, spor girişimci, sevilen bir insan olmak vb. gibi değişik amaçların gerçekleştirilmesinde bir araç olarak kullanılma işlevini üstlendi. Bu nedenle doğru seçilmiş olsa bile günlük yaşamın, iş eylemlerinin üzerinde bir değer verildiği zaman spor diğer değerlerini kaybetmiş bir araç olur, yozlaşır.

Globalleşen dünyada, bir toplumun ya da yönetimin bir yasayla ya da radikal davranışlarla değiştirmesi pek mümkün görülmemektedir. Bana göre bu bağlamdaki anlayış değişikliğinin gerçekleştirilmesinde genelde sosyoekonomik değişimi sağlayacak önlemler ile özelde performans sporuna göre daha demokratik bir anlayıştaki Herkes İçin Spor organizasyonuna da ağırlık vermesinin bir çözüm olabileceğini düşünüyorum. Çünkü gelişmiş ülkelerde bunu başardıklarını görmekteyiz.

Kenthaber’den Isparta Gönen İlköğretmen Okulu Mezunlarına bir mesajınız olacak mı?

Bir yaz günü Göksu Nehrinde bir çocuk yüzerken, girdaba kapıldı. Onu kurtarmak için hemen suya atladım. Çocuğu yakalamıştım, fakat girdaptan çıkamıyordum. Orada girdaptan kurtuluncaya dek geçen 3-5 saniye içinde, yaşama umudumu kaybedip, yaşadığım panik sırasında, hayatım zihnimde bir film şeridi gibi akmaya başladı. Ve yaşadığım onca önemli olay ve duruma karşın, bu filmin başrollerinde Gönen vardı. Bu olay da göstermektedir ki, Gönen’in üstümüzdeki etkisi, Gönen damgası ve yarattığı aidiyet duygusu, bedenin bir parçası gibi, beden yaşadıkça süren bir duygudur. Nostaljik bir tadı vardır. Unutulmaz, eksilmez, kaybolmaz.

Bu duygu ve düşüncelerle Gönen mezunlarına selam ve sevgiler.

 

Yayın Tarihi : 12 Temmuz 2011 Salı 11:58:55


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?