Otobüsümüz, Baku’dan çıkışından 12 saat sonra, tabelalarda TABRİZ diye yazılan Tebriz şehrine geldi. Tebriz İran için olduğu kadar, Türkiye ve Türk Tarihi açısından da çok önemli bir şehir. Çünkü Doğu ile Batı arasında öylesine bir kilit noktada bulunuyor ki; İran’ın batıya açılan kapısı olduğu kadar, Türkiye ve Batının da doğuya açılan kapısı durumundadır.
Başka bir deyişle Tebriz için, İran ile Anadolu’nun ortak halkası da denilebilir. Çünkü Harzemşahlar, İlhanlılar gibi Doğudan gelen Türkler Tebriz’de devletlerini kurdukları gibi, Anadolu’dan giden Akkoyunlular ve Karakoyunlular da Tebriz’de imparatorluk olmuşlardır. Safavi devleti ise tam bir Anadolu İran karmasıdır denilebilir.
![]() |
Tebriz’de bir meydan |
Bu yüzden Tebriz benim için çok özel bir öneme sahipti ve görmek için sabırsızlanıyordum. Daha şehrin ilk girişinden itibaren garaja dek, her şeyi görmeye çalışmak ve sanki bir şeyleri kaçırmak korkusuyla kıvranmak kaptanın da dikkatini çekmiş olmalı ki, “Sabret yarın her tarafını görürsün” dedi.
Tabii ki Bakü’den Tebriz'e dek süren, 12 saatlik yolculuk boyunca 12-13 yolcu ve iki kaptan hepimiz birbirimizi tanımıştık. Hatta kimin niçin Tebriz'e gittiğini bile biliyorduk diyebilirim.
Ben Türkiye'den geldiğim ve gezilerimi Kent haberde yayınlayacağım için daha fazla ilgi odağı idim. Herkes bana yardımcı olmaya çalışıyordu. Yolculuk boyunca hep en ön sırada oturduğum için, şoförlerle de samimiyeti ilerletmiştim. Bu yüzden zaman zaman termoslarda hazır bulundurdukları sıcak suyla yaptıkları çaydan bana da ikram ediyorlardı. Otel bulma konusunda da bazı otellerin ad ve adreslerini verdiler.
![]() |
Tebriz’de El Goli |
Fakat 10-15 kişi kadar olduğumuzdan, genelde konuşmaları herkes duyuyor ve gerektiğinde konuşmaya herkes istediği yerden katılıyordu. Bizim otel muhabbetine de, Tebriz'e sıkça gelen yolculardan birisi, “Benim tanıdığım ucuz oteller var, ben seni oraya götürürüm” dedi. Şoförlere de anlattı, bildiği oteli ve onlar da “iyidir” dediler.
Akşam geç vakit bilmediğim bir şehirde bütçeme uygun otel bulmak zordu. Bu yüzden rahatlamıştım. Ve gerçekten de Tebriz garajında arabadan inince (arabadan düşünce) sekiz yolcu iki taksiye binip otele geldik. Küçük bir bahçede, küçük bir havuzu ve şadırvanı bulunan otele geldiğimizde hava kararmıştı.
Antalya'da uzun yıllar çalıştıktan sonra vize süresini geçirdiği için sınır dışı edilen Rauf da sürekli benimle idi. Çünkü Azerilerle zor zahmet bir şekilde anlaşılıyordum; ama Rauf ile hiç zorlanmadan konuşabiliyorduk.
![]() |
Cuma Mescidi |
Ben, Rauf ve bizimle gelen Rauf’un arkadaşı Anar üçümüz, dört yataklı bir odada kalacaktık. Otel pek iyi olmasa da fiyatı beş dolar, yani çok ucuzdu. Ayrıca girişte mutfağı vardı. Mutfakta da buzdolabı, kap-kacak ve tüpü vardı. Çay için devamlı sıcak su bulunuyordu. Aslında yataklar bile fena sayılmazdı ama tek sorun tuvaletti.
Birinci katta mutfağa bitişik bir banyo ile ona bitişik ortak tuvalet ve tam onun üstünde de ikinci katın ortak tuvaleti vardı. İkisinde de rezervuar olmadığından ve tüm katın ihtiyacına hitap ettiğinden koku sorunu giderilemiyordu. Fakat Kafkaslara göre daha iyi sayılırdı. Çünkü burada tuvaletler klozetsiz (alaturka) olup, taharet için su vardı. Bu suyu açarak rezervuarın işlevini yerine getirmeye çalışıyordum.
![]() |
Tebriz’de bir ara sokak |
Aslında otelin yerini düşünecek olursak bunlar pek de önemli değildi. Çünkü en önemlisi otel eski Tebriz'in en merkezi yerinde idi. Çünkü yarın sabah gezmeye çıktığım zaman, görmem gereken yerlerin hemen hepsi de bu civardaydı. Onun için otelin eksileri yerine bunları düşünmeyi yeğleyince, biraz daha rahatladım.
Akşam yemeği için ne yapalım dedik. Rauf menemen yapalım dedi. Öbür arkadaş lokantaya gidelim dedi, Ben Lokantayı benimsemedim. Üç gündür zaten hiç yemek yememiştim ve hiç yemek de istemiyordum. Üç gün önce Gence yakınlarında yediğim bastırma (kebap) çok ağır gelmişti; yemek gördüm mü midem bulanıyordu. Meyve bisküvi gibi şeylerle üç günümü geçirdim ve hala yemek istemiyordum.
Bu yüzden hiç tanımadığım İran yemekleri yerine salatalık, domates, soğan, karpuz gibi bir şeyler önerdim şimdi bu saatten sonra menemenle de uğraşmayalım dedim. Dışarı çıkıp bunları, yakındaki meyve pazarından aldık. Pide ile poşet çay da aldık. Mutfakta masa, sıcak su ve bardak da var. Akşam yemeğini bu şekilde savuşturduk.
![]() |
Sebze Pazarı |
Yalnız pazarda bir şey dikkatimi çekti. Burada da Gürcistan gibi okuma yazma bilmeyen ümmi bir insan durumuna düşmüştük. Çünkü Gürcü alfabesi gibi İran alfabesini de bilmediğimizden, hiçbir şeyi levhasına bakarak tanımak mümkün değildi.
Üstelik burada rakamlar da farklıydı. Bu yüzden İran parasını ve fiyatları da kavrayamadım. Zaten fiyatlar da Tümen mi, Riyal mi veya rakamın kaç olduğu anlaşılmıyordu. Satıcıdan fiyatı dolara çevirmesini istiyoruz ve dolara çevirince anlıyoruz. Bu arada zaten yanımda İran parası veya dolar da yoktu. Onun için pazara çıkmadan otelciye 50 Euro bozdurmuştum. O da 50 Euro'ya 81.000 tümen (81 Humeyni) vermişti.
(1.6.2011)
Nazmi HOCAMA Kapak olsun!
Efendim,
Nazmi Öner hocamızı zaman zaman ilginç yazılarını okurum.Tebriz başlıklı, İran ile ilgili yazısına”Kapak olsun” diye bu gün medya da yer alan bu haberi gönderiyorum;
Tahran’da Ahlak Polisi Ava Çıkıyor! 70 Bin Çarşaflı Polis İslami Kurallara Göre Giyinmeyen Kadınların Peşinde!
İran’da havaların ısınmasıyla
‘ahlak polisleri’ sokaklarda kadınların peşine düşmeye hazırlanıyor. Ülkede 70 bin çarşaflı kadın polis, ‘ahlak dışı giyinen’ hemcinslerini önce uyaracak, talimatları dinlemezlerse gözaltına alacak
Havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte İran’da “ahlak polisi” yine sokaklarda “İslami kurallara uygun giyinmeyen” kadın avına çıkıyor. Tahran Emniyet Müdürü Hüseyin Sacedinya, ‘halktan gelen şikayetler doğrultusunda’ polislerin kurallara uygun giyinmeyen kadınlara yönelik bir operasyon başlatacağını duyurdu. Hazırlanan plana göre, tüm izinleri iptal edilen ve yazın fazla mesai yapacakları açıklanan “ahlak polisi”nin tam 70 bin üyesi, sokak sokak gezip başlarını düzgün örtmemiş olan, elleri ve ayakları ojeli, açık ayakkabı ile dolaşan kadınları tek tek tespit edecek. Baştan ayağa siyah çarşaflı olan ahlak polisleri, köşeye çektikleri kadınlara başörtülerini nasıl bağlamaları gerektiğini teker teker gösterecek. Hatta ojelileri belirlemek için tırnak kontrolü yapacak.
İmza karşılığı serbest
İran polisi her yıl havaların ısınmasıyla ‘kıyafetlerini gevşeten’ kadınlara karşı benzer uygulamalara yöneliyor. Geçen yıllarda, uyarıları dinlemeyen kadınlar gözaltına alınıyordu. Kadınlar kurallara uygun giyineceğine dair kağıt imzalayarak serbest kalabiliyordu.
Uyarıyı dinlemeyen önce cop yiyor sonra ceza
Kadın ahlak polisleri, kıyafetini uygunsuz buldukları hemcinslerini uyarırken zaman zaman sert tartışmalar da çıkıyor. Geçen yıllarda İranlı polislerin uyarılarını dinlemeyen kadınlara coplarla saldırdığı görüntüler dünya basınında yer almıştı. Uyarı alan kadın kıyafetini değiştirmemekte ısrar ederse hapis cezasıyla karşı karşıya kalabiliyor. Vatan- 1 Mayıs -2012
Değerli Mustafa kardeşim. Yorumuna teşekkürler. Bu durumu zaten kime anlatsam inandıramıyorum. Sanıyorum gidip görmesem ben de kolay inanmazdım. Bende mi bir şey var diye düşünüyorum, fakat orada gördüğüm yabancılar ve gidip yazanlar hepsi de aynı derecede şaşırıyoruz. Çünkü şeriatı Arabistan şeriatı gibi düşünüyoruz. Toplumda kadının yerini Sünnilerdeki gibi düşünüyoruz. Batının dışlamalarının etkisinde kalıyoruz diye düşünüyorum. İran’da evlilikte çok eşlilik Türkiye’den fazla değil. Üstelik bizim vekiller, başkanlar çok eşli. Evlilik ise bizdeki gibi imamım diyen herkesin kıydığı iğreti bir nikah değil. İran’da nikah noter huzurunda yapılan bir sözleşme. Geçici süreli muta nikahı bile, muta müftülerinin huzurunda düzenlenen bir belgeden sonra gerçekleşiyor. Ve bu müftüler de her ilde bir taneymiş. Yani evlilik kurumu ve aile Türkiye’den daha ciddi. Ama en önemlisi, bölgede gezdiğim ülkeler içinde dünyaya en çok entegre olmuş bir ülke, dünya kendisini dışlasa da. Şah dönemine gelince, bizim Cumhuriyetin başında devraldığımız %3 veya 5 okuryazar kadın gibi çok küçük bir gurup. Halkın ise kadın erkek hiçbir hakkı yok. Onun için İran’da şu anda Şerri yönetime karşı olanlar bile Şah dönemine özlem duymuyor. Ama kadın haklarını başını açmak veya kapatmaya bağlarsak, baş örtülmek zorundadır. Ama bence kadın haklarını başörtüsüne bağlamak çok yüzeysel bir değerlendirme olur diye düşünüyorum.
Sayın Mehmet Özbey’e de yorumu için teşekkür ederim. Yorumunda ileri sürülen durumlar doğrudur. Bunları orada ben de gördüm. Mollalar özellikle başının yarısından fazlası açık olanları sokaklarda uyarırlar. Onlar tamam deyip örtüyü biraz öne çeker fakat 20 metre sonra yine açar. Öyle çok ağır cezalar, yaptırımlar belki göz dağı için seyrek olarak uygulanmaktadır. Yani bizim yargının yanlışlıkla veya siyasi amaçlarla verdiği cezaların yanında devede kulak kalmaktadır. Bence yılda bir recm olayını ilkel veya vahşi bulan bizler, her gün oradaki üç beş yıllık recm olayından fazla kadının, çocuklarının gözleri önünde bıçaklanıp doğranmasını, genç kızların bazen bir söz bir bakış uğruna aile meclislerince diri diri gömülmesini göremeyişimiz sanıyorum bunlara alışmış olmamızdan kaynaklanıyor. Komşunun ki ise bizdekinden farklı olunca gözümüze batıyor gibi geliyor bana. Yahutta her gün haberlerde, gazetelerde öldürülen kesilip parçalanarak çuvallanıp atılan kadınlar, her gün topraktan faili meçhul cesetlerin çıkması, kafası bozulanın çevreyi taraması burada normal gelirken, İran’da sakin ve güvenli bir ortamı görünce beni etkilemiş olabilir. Ya da Türkiye’deki vahşeti orada fark etmiş olabilirim. Ama onların cumhuriyeti, can güvenliği ve adaletin tesisinde bizim cumhuriyetten kat kat ileride olduğuna inanıyorum. Bence bir devletten beklenenlerin yüzde sekseni de bu olup, bu ikisine göre gerisi teferruattır diye düşünüyorum.
Sonuç olarak, Sayın Yaşar Ertaş’ın da dediği gibi ( yorumlarından dolayı ona da teşekkür ediyorum) eğer bunlardan bahsediyorsak bir sorun var demektir. Yanı elbette ki sorun yok demek, ya da kadının başını kapamasını dayatmayı savunmak olanaksızdır. Ama Türkiye’deki her gün biraz daha artan vahşet ve dehşeti, komşunun sorunlarının gölgesine gizlemek de çok yanlıştır diye düşünüyorum. Yorumlarınıza tekrar teşekkür ederim.
Ben yarından itibaren Temmuz ortalarına kadar, sürecek yeni gezim nedeniyle, yorumlarınızı göremeyeceğim. Ama siz görüşlerinizi belirtmeye devam edin, dönüşte hepsini de okuyup yanıtlayacağım. Ayrıca bu gezimim ilk 15 gününü İran’ın kuzey ve doğusunda geçireceğim. Bu süre içinde eleştirdiğiniz konuları tekrar ve dikkatle inceleyeceğim. İran’dan Türkmenistan’a geçeceğim. Oradan, Özbekistan, Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistan, Çin’de Uygur Özerk bölgesi, Moğolistan ve Baykal Gölü ile Ural Dağları arasında kalan Sibirya’ dolaşıp, gördüklerimi yine sizlerle paylaşacağım. Selam ve sağgılarımla…
mrb adım metin geçen yıl yanı 2012 yılının temmuzunda eşimle beraber arabayla iran ermenıstan gürcistan için antalyadan yola çıktık diyarbakıra gittik oralıyız bir kaç gün orda kaldıktan sonrada ver elini iran a dedik ve yola çıktık ...dogubeyazıta geldik gürbülak sınır kapısına geldik daha önce araba için tiriptik almıştım türk kapısını geçtik iran kapısına geldik 20 dolar bahşişle sınırda hiç arabamız dahı aranmadan irana geçtik bazargan. makü. süfyan. marand den geçip tabrize ulaştık.bir otele gittik genelde tebriz halkı hep azeri türkü ama bence harika insanlar yardımsever bir halk arabamızı bir yerde park edip dolaşmaya başladık lokantada karnımızı doyurduktan sonra oetele bakmaya başladık oteller genelde ucuz biz akafamıza göre bir otel bulduk 2 kişi geçelık sadece 25 tl 2 gün kaldık otelde çarşı pazar gezdik durduk sonra ermenıstana gitmek için tebrizden çıkarken sabah bir yerde sabah kahvaltısı için mola verdim derken orda o gun cuma oldugundan dolayı iranın tatil günü bizle beraber kahvaltı yapan iranlı ailelerle tanıştık nereye gittikleri sorduk ..agaçların oldugu marand tarafında piknıge gittikleri ni ögrendık soonra bizide davet ettiler bizde onlara takıldık tam 5 araba beraber pıknık yerine gittik akşama kadar kebap yapıp sohbet ettik sonrada bizi bırakmak istemed,iler mutlaka tekrar tebrize dönup misafirimiz olun diye çok ısrar ettiler mecbur kaldık tekrara onlarla beraber 60 klm geri geli tebrize geldik 2 gün boyunca eşimle benı evlerinde mısafir ettiler.. bizi duyan akrabaları hep bizlerle tanışmak için eve doluştular ... inankı mahçup olduk bizi öyle agırladılarkı öyle mısafirperverlerdikı burdan onlkara tşk etmek istiyorum ... sonra sabah hepsi geldiler bizi yolculamak için eşimle onlar hep aglaştılar sonrada yolumuza yanı ermenıstan erivana dogru yola çıktık... ermenıstanı sormayın çok kötüydü sonra anlatırım oralarıda ... burdan iranlı dostlarıma tekrar tşk edtmek isterim bizde davet ettik onları antalyaya inşallah gelir misafirimiz olurlar selamlar