29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

Temizlik (13)


13-KAMERALI DENETİM

Denetim bölümünde belirttiğim gibi bizde uygulama olanağı bulunmayan, korku ve gözdağı yaratmaya yönelik ağır cezalarla denetim sağlanmaya çalışılmaktadır.

Oysa denetleyemediğiniz ağır yaptırımlı yasaklar yerine, yaptırımı küçük ama kesin denetimli yasaklar, amaca ulaşmada daha etkilidir. Yani işin yasak boyutu ve ceza boyutu değil, asıl denetim boyutu önemlidir.

Bu amaçla yapılabilecek pek çok yol ve yöntem bulunabilir. Örneğin Avustralya’da arabaların park sistemini denetlemede kullanılan kameralı kontrol sisteminin uygulanmasını benimsediğimizi farz ederek, bir akıl yürütelim.

Diyelim ki, yasal alt yapısı oluşturulduktan sonra, Antalya’da belediye şöyle bir ilan veriyor:

“Belediyemize temizlik denetimi için, kameralı elemanlar alınacaktır. Kamerası olup askerliğini yapmış, en az lise mezunları içinden, geçici görevle denetim elemanları alınacak ve yazdıkları cezanın yüzde kırkı ücret olarak kendilerine ödenecektir.”

Bu şekilde belediyeye ek bir külfet getirmeden alınan elemanlar, sokaklara salınacak ve kameralı denetim başlayacak. Çevreyi, sokağı kirletmenin cezası, şimdiki gibi asgari ücreti aşan miktarlarda değil de, sadece beş YTL olacak.

Düşünelim şimdi neler olabilir? Diyelim ki siz kameralı bir görevlisiniz. Sokağa çıktınız. Önünüzde bir adamın sigarası bitmek üzere yakında çöp yok ve muhtemelen izmariti atacak yere. Kameranız hazır çekiyorsunuz.

Hemen karşıdan gelen bir bayan soydu gofretini kâğıdını atmak üzere, çekiyorsunuz. Şık giyimli bir bayan arabanın penceresini açmaya çalışıyor. Bir şey atacak sanki yere. Kameranızı o tarafa çeviriyorsunuz. Asfalta atılan atıkları arabanın plakası ile birlikte çekiyorsunuz.

Bir adam haak tu! Tükürüyor yere. Yakalayamadım diye üzülmeyin. Temizleyemedi henüz genzini. Tekrarında çekiyorsunuz. Bu çekimler böylece sürüp gidiyor.

Şimdi de tepkileri görelim. İzmarit atana kendinizi ve görevinizi anlattınız ve fotoğrafı gösterdiniz. “Sana ne kardeşim; memlekette demokrasi var; ben isteğim yere izmaritimi atarım,” mı diyecek?

Belki yüz kişide böyle birkaç densiz çıkabilir. Ama yüzde doksan beş, utanacak, pişman olacak, yaptığı işin hata olduğunu kabul edip, belki yakında bir çöp kutusunun olmayışını gerekçe gösterse de beş lirayı ödeyip uzaklaşacaktır.

Gofret kağıdını yere atan şık giyimli modern bayan: “Bir ben mi atıyorum. Herkes her gün neler atıyor. Beni mi görüyorsunuz?” vs. Ama bakmayın siz onun öyle tereyağı gibi üste çıkmak istediğine.

Onun söyledikleri de aslında yaptığını kendine yakıştıramamanın pişmanlık söylemleridir. O aslında kendi gözünde kendini çok küçülmüş görmektedir ve yerin dibine geçmiştir. Bir daha değil beş lira ceza, beş yüz lira verseniz üste aynı şeyi yaptıramazsınız artık. İşi pişkinliğe vuran, “Veririm beşi, kirletirim yeri,” diyebilen: yüzde üçü beşi geçmez.

Arabadan yere atıklarını atanı yakalayamadınız. Onu trafiğe bildirdiniz. Ve şimdi de yere tüküren vatandaşla karşı karşıyasınız. Eğer ayyaş, sarhoş veya meczup değilse, aklı başında birisi ise: “Sana ne kardeşim. Ben istediğim yere tükürürüm,” diyemez.

O utancından yerin dibine geçmiştir. Değil beş lira ceza, en ağır işkenceye razıdır böyle bir utançtan kurtulmak için.

Örnek olaylardan da anlaşılacağı gibi Türkiye’nin kirletilmesi eğitimsizlik, bilinçsizlik meselesi değil, duyarsızlık ve pisliğin kanıksanmış olmasının bir sonucudur. Bu yüzden kameraya yakalanan her yüz kişiden en az 90- 95 i yaptığı davranışın yanlış olduğunu bilmekte, Türkiye’nin pisliğinden rahatsızlık duymakta ve hatta söz açılan her ortamda ülkenin pisliğinden yakınmakta, pisleyenleri kınamaktadır.

Hal böyle olunca da kameraya yakalanınca, sanki yalanı yüzüne vurulmuşçasına utanç ve pişmanlık duymuş olup bir daha böyle bir şeyi kolay kolay yapmaz.

Ayrıca burada duyduğu üzüntü ve pişmanlığı, yaşadığı suçüstü durumu, eş dost toplantılarında anlatması, dinleyenleri etkileyip dikkatli olmalarını sağlar. Kirletenlerin azalmasıyla sokakların temiz bir görününüm kazanmasına ve bu durum da, nasıl olsa kirli, ben de atsam fark etmez düşüncesini engelleyecek ve daha ilk birkaç ayda, kirletenlerin yüzde doksandan fazlası kirletme alışkanlığını terk edecektir ve kirletenler yüzde 3-5’e düşecektir ki, bu kadarı her ülkede olabilir.

İlk anda hemen her sokak için bir kameralı görevli gerekse de, birkaç ay içinde sistem yerleşecek ve belli bölgeler için çok daha az sayıda görevli ile işler yürütülebilecektir.

Yayın Tarihi : 16 Ekim 2008 Perşembe 10:53:34


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
izzet kütükoğlu IP: 78.166.76.xxx Tarih : 17.10.2008 18:38:01

Sayın Öner, bu yazınızdaki düşüncelerinize kesinlikle katılıyor, doğruluğuna inanıyorum. Gerçekten kuralsız sorumsuz bir toplumuz. Ancak, o kadarda tepkisiz duyarsız bir toplumuz! herşeyi görürüzde "neme lazım, benden başka gören mi yok." der geçeriz. eşe dost meclisinde geçen gün adam şöyle yaptı diye konuşuruz sadece. Cezalar küçük olmalı. falan kişi sokağa çöp atmış. beş liara ceza almış diye konuşulsa bundan büyük ceza olmaz. size yaşagığım bir olayı anlatayım: serviz münübüsümüzün şoförü, sabah durağa erken gelmiş. Bu arada münibüsün küllüklerini temizlemiş... güzelde, küllüklerdeki bütün izmariti binme kapısının dibine yolun içine boşaltmış! Bunu arabaya bine hiç kimse görmemiş herhalde. Ama bende görmezden gelemezdim. fakat bu memlekette bu nasıl söylenir? Biraz düşündükten sonra, "bak ismail abi, bu mahalle seçkin bir mahalle, sen mahallemizi kirletmişsin. bir daha olmasın dedim gülerek." Sen misin diyen? ne diyon lan sen! diye bir çıkışla karşılaştım. Ben sustum, ortam müsait değildi. fabrikaya varınca, şoför indi önüme, besbelli ben susunca korktuğumu sanmış. Aklınca bana göz dağı verip kahramanlık yapacak! bak arkadaş dedim; Sana orada şaka ile karışık söyledim! sana ciddi ciddi söylüyorum bir daha tekerrür ederse kesinlikle şaka ile karışık söylemem diye sert bir çıkş yaptım. adam tırstı mı ne mesele kapandı. ondan sonra o şahısla çok iyi dost olduk. her halde sonradan düşünüp hatasını anlamış, bana hak vermiş olmalı.