Antalya’dan çıkışımızdan 32 saat sonra, Tiflis’e saat 18.00’de geldik. Geldiğimiz otobüsün şoförü beni yazıhaneci ile tanıştırarak, otel bulmama yardımcı olmasını istemişti. Turgay ve İya’da bu konuda yardıma hazırdı.
Fakat otobüsten iner inmez bir taksici yapışmıştı yakama. İlla da taksi diyor. “Yok” diyorum, “Hayır” diyorum. “Arkadaşlarla otele bakacağız” diye Turgay ve İya’yı gösteriyorum.
Taksici “İşte otel, hemen götüreyim” diyor.
İya ve Turgay güvenmiyor. Ben güvenmiyorum. Fakat yazıhaneci adamı tanıyor olmalı ki “Nereye götüreceksin, hangi otel” diye sordu. O anlatınca yazıhaneci “Tamam, olabilir” dedi.
Turgay ve İya yazıhaneci doğrulayınca “Tamam” dediler. Zaten Turgay'ı babası köyünden arabayla gelip alacaktı. Geceyi ailesiyle geçirip, yarın sabah 10.00’da da, aynı arabayla Antalya 'ya dönecekti. Yani 24 saatliğine bir giriş çıkış yapmaya gelmişti.
Yine de bir sorun olursa aramam için telefonunu verdi; “Bir şey olursa ara, ben Tiflis’in çok yakınındayım ve burada arkadaşlarım var” dedi. Yazıhaneci de kartını verdi.
Bu arada Gence’li Azerilerle vedalaşıp uğurladık. “Cumartesi Gence de bekliyoruz” dediler. Antalya’dan bizi getiren otobüs, Azerbaycan yönünde yoluna devam etmekteydi.
![]() |
Türk otobüs firmalarının doldurduğu Tiflis Otogarı. |
Taksici Vezir beni 200 metre ilerideki Türk lokantasının üstündeki otele götürdü. Otelci bayan gecelik 35 Dolardan açtı pazarlığı, 20 dolara anlaştık. Odaya bakmaya gittik. Üç yataklı çok kötü bir otel odasıydı.
Fakat yeni geldiğim, tanımadığım bir kentte bu saatten sonra otel aramak mantıklı gelmedi. Bu gece idare edeyim, yarın sabah daha iyi bir otele bakarım diye sırt çantamı koyup çıktım.
Çıkışta kapıda, 35-40 yaşlarında Süleyman adında Yozgatlı birisiyle karşılaştım. Süleyman Anadolu insan tipinin katıksız bir örneği gibi, sıcakkanlı, sevecen ve girişken birisiydi. O da benimle aynı odada kalıyormuş.
Oysa ben üç kişilik odada yalnız kalacağımı sanıyordum. Tam bir hayal kırıklığı içindeydim. Gerçi taksici vezir otelci kadınla Gürcüce konuşmuşlardı. Ama ben Vezir’e “Tek başıma kalacağım” demiştim. O da “Tamam” demişti.
Neyse, “ Tiflis’e gelmişsin, düşündüğün şeye bak. İnsan böyle bir şehri gezebilmek için geceyi uykusuz geçirmeye bile razı olur. Kendi kendine sorun yaratma. Üstelik birlikte kalacağın insan güzel bir Anadolu insanı” diyerek ilk şaşkınlığımı atlattım.
Zaten Tiflis’e gelmenin ve Tiflis’te olmanın heyecanı, şimdilik bunları silip süpürüyordu. Bu yüzden Süleyman’la hemen yola düşüp, otogarın bulunduğu Ortaçağla bölgesini gezmeye başladık.
![]() |
Kura Nehrinin üstündeki köprüde Süleyman’la çektirdiğimiz fotoğraf. |
Kura Nehri garajın 100-150 metre ilerisinde akıyordu. Bu yüzden önce nehrin üstündeki köprüye giderek Süleyman’la ilk Tiflis fotoğrafımızı burada çektirdik. Tiflis’ merkezine gitmek yerine ters yöndeki merkezden uzaklaşan caddelerde dolaşmayı tercih etmiştik. Çünkü akşam yakındı. Merkeze yarın sabahtan gitmeyi düşünüyordum.
Süleyman kalıp ustasıymış. Azerbaycan’daki inşaat firmalarında iş aramak için çıkmış yola. Fakat vizesi olmadığı için Azerbaycan sınırından geri çevrilmiş. Dün buradaki Türkiye büyükelçiliğine gitmiş. Onlar aracı olmuşlar ve yarın vizesini buradaki Azerbaycan elçiliğinden alıp gidecekmiş.
“Yahu Süleyman, Azeriler iş için Türkiye’ye geliyor. Senin Türkiye’de çok geçerli bir mesleğin var. Bu ne iş?” dedim.
“Ben daha önce de Azerbaycan’da iş yapan şirketlerde çalıştım. İş koşulları daha iyi ve daha kolaydır. Türkiye’de harcı çizmeyle karar, omzumda teneke ile taşırım. Burada makinelerle karılır ve makinelerle önüme kadar gelir. Sigortasız çalışmak söz konusu değildir. Ayrıca ev, yer, yemek hepsi şirketten olduğu için, aldığım aylık net olarak cebimde kalır” dedi.
“Peki bir şirkette iş bulman garanti mi?
“Hayır… İş bulursam çalışacağım. Bulamazsam da gezmiş olurum” dedi.
![]() |
Otel yakınlarından bir Tiflis fotoğrafı. |
Türkiyem Lokantasında Akşam yemeğini yedikten sonra, yatmak için otele geldik. Aslında hiç içeri girmek istemiyordum. Fakat 32 saat yolculuktan sonra 2-3 saat de Tiflis’te yürüdük. 66 yaşa göre çok fazla ki, gençlerin çoğu bile benden daha yorgundu.
Odaya gelince üçüncü yatakta orta yaşlı bir Ermeni yatıyordu. Adam kibrit çaksan nefesi tutuşacak derecede alkollüydü. Oda leş gibi kokuyordu. Sarımsak, alkol ve ayak kokusu, nem ve havasızlıktan içerde durulacak ve yatılacak gibi değildi.
Süleyman “Ne yapalım idare edeceğiz” dedi. “Süleyman ben yatamam. Nefes alamıyorum” dedim.
Pencereyi açtık. Şiddetli bir yağmur başlamıştı.”Yağmur dinince gidip başka oda isteyeceğim” dedim.
Türk restoranının sahibi Erdal’a durumu anlattım. “Gel tercümanlık yapıver; ben odada duramadım, çok pis” dedim.
Erdal karışmak istemedi “Kadın Türkçe bilir, kendin söyle” dedi.
![]() |
Türkiyem Restoran ve sahibi Erdal. |
Hayret ettim… Kadın benimle hiç Türkçe konuşmamıştı. Ayrıca yatak ücretinin 20 dolar değil, 20 Lari olduğunu da Süleyman’dan öğrenmiştim. Durumu anlattığım zaman da bana “Ayaklarınızı yıkayın, pencereleri açın” gibi tavsiyelerde bulundu.
“Siz ne diyorsunuz bayan. Bakın burada insan değil hayvan bile yatamaz. Ahırdan daha kötü. Sonra ben odada tek kişi kalacağım demiştim. Bunun için benden 20 lari yerine 20 dolar aldınız. Ben temiz bir oda istiyorum” dedim.
“Yapacak bir şey yok, senin paranı taksici vezir aldı” dedi.
“Ama pazarlık sırasında ben isteklerimi söylemiştim ve bunları siz de duydunuz ve anladınız. Ve birlikte beni kandırdınız. İnsanları kandırarak fazla para almak dünyanın her yerinde suçtur” dedim.
Kadın fazla bozuntuya vermeden “ Ama yirmi dolara üç yatak 60 Lari ve 30 dolara yakın bir para eder.”
“Bakın bayan! Ben buraya Gürcistan’ı gezmeye ve yazıp Türkiye’de yayınlamaya geldim. Bunların size vereceği zararlar bir yana, yarın burada Turizm bakanı veya Müdüründen bir röportaj için randevu ister, gördüğüm muameleyi ona da anlatırım. Tuvalette rezervuarın çalışmadığını, klozet kapağının boşta durduğunu, taharet borusu ve tuvalet kağıdı olmadığından, lavaboda ki aynaya dek anlatıp, bunlara nasıl ruhsat veriliyor diye sorarım. Ama ben buraya bunlarla uğraşmak için değil, Tiflis’i gezmek için geldim. Onun için gerekiyorsa otuz dolar al, ama bana yatabileceğim bir oda ver” dedim.
Kadın birden değişerek, “Tamam size yeni bir oda vereceğim ve yalnız kalacaksınız. Ama 20 Lari değil 20 dolar alacağım” diyerek önüme düştü.
Ben de, “Tamam ben zaten 20 dolar verdim” diyerek kendisini takip ettim. Kaldığımız odanın berisinde bir odaya götürdü. Oda kullanılmamış olduğu halde çarşafları yeniden değiştirip “Yalnız kalabilirsin” dedi.
Süleyman’ın o pis kokulu odada kalmasına gönlüm razı olmadığından “Arkadaşım da gelsin” dedim.
![]() |
Müşterek tuvaletteki lavabo ve yüksekteki küçük aynası. |
Kadın sonra da bizi tuvalete çağırarak, rezervuar yerine, lavabonun altındaki kovayı gösterdi. Duşun altına koyup kovayı doldurarak klozete döktükten sonra “İşte böyle kullanırsınız” dedi.
Gerçi tek sorun rezervuar değildi, ama işi uzatmaya da gerek yoktu. “Tamam” dedik kadın gitti. Fakat aslında en önemli sorun, taharetin nasıl yapılacağı idi. Ayrıca klozet kapağının vidaları kırılmış, sağa sola kayıyor, üzerinde oturulmuyor, lavaboda 180 Cm. den kısa boyluların yetişemeyeceği yükseklikte avuç içi kadar bir aynada yüzünüzü görüp tıraş olmanız oldukça zordu.
Bunları, komünizmden çıkalı 20 sene olmasına rağmen hizmet sektörünün aldığı yolu belirtmek için yazıyorum. Demek ki hizmet sektörünün yerleşip normal koşullarda hizmet verebilmesi için de belli bir süreç gerekiyor. Ve görüldüğü gibi yukarda saydığım eksikliklerin tamamlanması para pul işi de değil. Bu bir görgü, bilgi ve deneyim işi. Çünkü bir ayna bir klozet kapağı veya rezervuar, çıkıp bir Çin pazarını dolaşsa, bir odanın bir gecelik parasıyla alınabilecek şeylerdir.
35-40 yaslarinda anadollu insaat iscisi Süleyman la karsilastim yazinizi satirlarinizi okuyunca Süleymani cok merak ettim ön yargili olarak bakimsiz sakalini kesmemis oralarda buralarda yari ac bir tipik insani hayal etmistim Yan yana resimlerinizi alt kisimlarda görünce Helal olsun bu tertemiz giyimli bakimli anadolunun bagrindan cikan ve oralarda efendi efendi gezen is ve risk arayan Süleyman kardese dedirtti bana Ayrica kötü ön yargimda benide utandirdi anlindan öpüyor bu efendi ve temiz adam gibi adam olusuna tesekkür ediyor is hayatindada bir is bulup basarilar temenni ediyorum.