29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

Türkiye'de Müzecilik ve Sorunları (5)

5-TARİHİN KORUNMASI AÇISINDAN ÖZELLEŞTİRME

Müzeleri özelleştirmenin sağlayacağı en önemli faydalardan üçüncüsü de tarihi eserlerin korunmasının daha iyi sağlanacak olmasıdır. Artık devletin kaba ve hantal bürokratik yapılanması içinde, bırakın tarihi eseri, insan hayatının bile korunması parası olan için özel korumalarına, olmayan için tesadüflere kalmıştır. Bütçe ise hiçbir zaman korunamamış, devlet ve kurumları arpalık olarak algılanmıştır.

Türkiye’de ve hemen, hemen tüm Türk devletlerinde, devleti soymak veya soyanla işbirliği yapmak en önemli yönetim geleneği olmuş, Osmanlıda 44 başbakan asılmıştır.

Bu gün de devlet ihale olarak algılanmakta ve siyaset devleti ele geçirme ve yağmalama aracı olarak kabul edilmekteyse, hiçbir şeyi devletin daha iyi koruyacağı ileri sürülemez. Ve hiçbir biçimde bu soygunların hesabı da sorulamamış olup, devletin kendisinden hesap sorması da olanaksızdır.

Çünkü soyguna en alttaki bekçiden, memura, müdüre veya bakanlık yetkilisine dek herkes ortak edildiğinden bu güne dek yapılan sorgulamalardan, önemli bir sonuç alınamamıştır. Çünkü aslında devletin kendi kendisini bürokrasi yoluyla denetlemesi olanaksızdır. Bu yolla yapılan denetimlerin bugüne dek sonuçları kocaman bir hiçtir.

Bu durumun pek çok örneği bulunmakla birlikte, Karun Hazineleri olarak anılan eserlerin serüveni buna güzel bir örnek oluşturmaktadır. Bilindiği gibi Lidyalıların Karun Hazinesi olarak da anılan en görkemli eserleri 1965-68 yılları arasında Uşak’ın Güre köyündeki ikiztepe timülüsünden çıkarılarak kaçak yollarla New York’daki Metropolitan Müzesine 160 bin liraya satılmış ve uzun uğraşlar sonucu 40 milyon dolar masrafla 1993’de Türkiye’ye geri getirilmişti.

Fakat 2006 yılında, hazinenin en değerli parçası kabul edilen, Kanatlı Deniz Broşunun, sahtesi ile değiştirilerek yeniden kaçırıldığı anlaşıldı. Üstelik bu kez kaçakçılığın tarafı mezar hırsızları değil devletin bunları korumakla görevlendirdiği görevliler ve müze müdürü idi. Bu olay üzerine yapılan araştırmalarda ise daha başka binlerce eserin kaybolduğu ve yüzlercesinin sahteleri ile değiştirildiği görülmüştür. Eserlerin Çalınması ve korunamamasıyla ilgili basında çıkan haberlerden bazıları aşağıdadır.

Dünya basını: Karun Hazineleri`nin çalınması Türkiye için utanç

Karun Hazineleri`nin çalınması ve Uşak Müzesi müdürünün hırsızlık şüphesiyle gözaltına alınması, dünya basınında geniş yankı buldu. İngiliz Times gazetesi, olayın Türkiye için `utanç` olduğunu savundu.New York Times, eserlerin uzun bir yasal sürecin ardından ABD`deki Metropolitan Müzesi`nce Türkiye`ye teslim edildiğini hatırlattı. İskoçya`nın önde gelen gazetelerinden Scotsman, böyle bir hırsızlığın müze görevlilerinin bilgisi olmadan gerçekleşemeyeceğini vurguladı. Habere geniş yer ayıran gazeteler, Türkiye`nin daha önce yurtdışındaki eserlerini isterken, `Kültürel mirası herkes kadar iyi koruyabiliriz` dediğine dikkat çekti.

Karun Hazineleri`nin kimyası bozuldu

Türkiye`den yurtdışına kaçırılan ve uzun bir mücadeleden sonra geri getirilerek Uşak Arkeoloji Müzesi`nde sergilenen `Karun Hazineleri`, iyi korunamadığı için korozyona uğradı.Elverişsiz ortamda bulunan paha biçilemeyen eserler, ışığa maruz kaldığı için fiziki ve kimyevi yönden bozuldu. `Karun Hazineleri`nin korozyona uğradığını doğrulayan Uşak Kültür ve Turizm İl Müdürü Şerif Arıtürk, nadide eserlerin bakım ve onarımı için Kültür ve Turizm Bakanlığı`ndan yardım istediklerini söyledi.

Karun Hazinesini sahteyle değiştiren müdüre 12 yıl

Uşak Arkeoloji Müzesi`nde sergilenen Karun Hazineleri`nin en değerli parçalarından kabul edilen Kanatlı Denizatı Broşu`nun sahtesiyle değiştirilmesiyle ilgili davada sanık eski Uşak Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu`na 12 yıl 11 ay hapis cezası verildi. Uşak Ağır Ceza Mahkemesi`ndeki karar duruşmasına `Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu`na muhalefet, zimmete iştirak`` suçlarından yargılanan tutuklu sanık eski Uşak Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu ile tutuksuz sanıklardan Uğuz Sağlan, Suat Yenmez ve Fehmi İşler katıldı. Mahkeme, eski müdür Kazım Akbıyıkoğlu`na `nitelikli zimmet ve görevi ihmal`` suçlarından 12 yıl 11 ay hapis cezası verdi. Uğuz Sağlan`a nitelikli zimmet ve haksız menfaat suçundan 12 yıl 6 ay, Mehmet Polat, Fuat Ergün ve Halil Eker`e nitelikli zimmet suçuna yardım suçundan 6`şar yıl 3`er ay, Ahmet Düzyer, Fehmi İşler ve Suat Yenmez`e zimmete iştirak suçundan 6`şar yıl, Bülent Yücel`e suçu bildiği halde gerekli kurumları bildirmeme suçundan 2 yıl 6 ay, İsmail Bilgin`e suçu bildirmeme suçu nedeniyle 10 ay hapis cezası verildi.

Bu habere göre 12 yıl ceza alan müdürün Yargıtay’da bozulup daha da aşağılara çekilmez ise eğer, hapiste yatacağı süre infaz yasasına göre sanırım üç veya dört yıldır. Otuz sene çalışıp emekli olmaya çalışmaktansa, üç dört senede dünyalığını doğrultmak gibi bir anlam taşımaktadır. Kaldı ki belki de emekliliği de gelmiş olup, hem emekli maaşını alıp, hem de müzeden götürülenlerle lüks bir yaşam sürdüreceklerdir. Ama en değerli tarihi eserler elden gitmiştir. Ve devlet bunları koruyamamaktadır.

Örneğin kaçak eserlerle ve buna dayalı olarak yapılan sayım sonuçlarına göre, 26 Mayıs 2010 tarihli Hürriyet gazetesinde çıkan bir haberde, müzelerden 1195 eserin kaybolduğu belirtilmektedir. Yazıda, Kültür ve Turizm Bakanlığının Uşak Müzesindeki Karun Hazinesinden Kanatlı Deniz Broşunun çalınması üzerine başlattığı sayımlar sonucunda 2006 ile 2010 yılları arasında 1195 eserin kaybolduğu veya çalındığı tespit edilmiştir. Yapılan incelemelerde 545 sikke ile bir broşun da sahtesi ile değiştirilerek kaçırıldığı belirtilmektedir. İhmalleri bulunan 77 personel hakkında işlem yapılırken bu arada 2141 eserin de yurt dışından iadesinin sağlandığı belirtilmektedir.

Yani içerden dışarıya yağmacılar ve onların işbirlikçileri tarafından yok pahasına gönderilen eserlerin, devlet tarafından yüksek meblağlarla geri getirildiği bir çark söz konusudur. Ve rakamlara dikkat edilirse, yurt dışından devletin yüksek bedellerle geri getirdiği eser miktarı ile aynı dönemde, yok pahasına yurt dışına kaçırılan eser miktarı birbirine çok yakındır. Üstelik daha henüz sayımı yapılmayan veya tamamlanmayan müzeler de var sanıyorum.

Bu sistemde, hiçbir bedel ödemeden çalıp satan yağmacılarla, bunu ucuza alıp Türkiye’ye pahalıya satan devletler kazanmakta, Türk Halkının alın teri, el emeği vergileriyle bu asalaklar beslenmektedir.

Dikkat edilirse, bu sistemde Türk halkından başka hiç kimsenin hiçbir kaybı söz konusu değildir. TC. Devleti de bunlara dahildir. Çünkü TC’de bu yüzden bir sıkıntıya girmemekte, halktan topladığı vergilerin bir bölümünü buraya yönlendirmektedir. İşte bu yüzden olmalı ki, bu kirli pazar sürüp gitmektedir.

Vatandaş ise yılda 200 milyon dolarlık yolsuzluk yapıldığı iddia edilen bir devlette hangi bir şeyin hesabını soracaktır. Nasıl soracaktır. Seçim barajlarıyla yarısının oyları parlamentoda temsil olanağı bulamayan, temsil olanağı bulanları ise, genel başkanların seçtiklerini onaylamaktan başka bir anlam taşımayan, TC Devletinde vatandaşın yönetime katılımı ne kadardır. Tarihi eser kaçakçılığı bunca yolsuzluğun içinde ne kadar yer tutmakta ve kaçıncı sırada kalmaktadır?

Onu bunu bilmem, ama tarihi eserlerin devlet tarafından korunamadığı gibi, devletin elinde bulunması çalınmasını kolaylaştırmakta ve sorumlusu bulunamamaktadır. Oysa özel müzelere zimmetle ve koruma koşulları belirtilerek teslim edilse, devletin kişilerden hesap sorması çok daha kolaydır.

Özelleştirme ile müzeciliğin ilçelere dek yaygınlaştırılması suretiyle sağlanacak yararlardan birisi de eserlerin ait olduğu bölgede sergilenmesidir. Bu duruma yine Burdur’dan örnek verecek olursak, Burdur merkezde açılacak birkaç müzeden başka, Ağlasun, Bucak ve Gölhisar ilçelerinde de arkeoloji müzeleri açılsa burada ören yerini gezen bir ziyaretçi müzeyi de gezmek isteyecek, müzeyi gezen ören yerini görmek isteyecektir.

Burdur Müzesinde Gladyatör Frizi (Kibyra)

Örneğin Kibra harabelerini gezen bir kişi, birkaç kilometre ötesindeki Gölhisar müzesini, Bucak müzesini gezen kişi Kremna antik kentini, Sagalassus harabelerini gezen ise üç beş kilometre aşağıdaki Ağlasun Müzesini görmek isteyecektir. Hem de eserler ait olduğu alanlarda sergilenmiş olacaktır.
 

Yayın Tarihi : 25 Eylül 2010 Cumartesi 00:21:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
erkan IP: 85.100.190.xxx Tarih : 10.10.2010 17:03:38

 Gerçekten inşallah bu yönde çalışma yaparlar.Burdurumuza hizmet edecek hizmet erlerine ihtiyacımız var. Koltuk sevdalılarına değil. Teşekkür ediyorum yazınız için.