16
Haziran
2025
Pazertesi
ANASAYFA

Türkiye'den Milliyetçilik Manzaraları (8)


8-TÜRK MİLLETİNE GÜVENİYOR MUSUNUZ?

Milliyetçi milletini çok sever, her şeyden ve her milletten üstün tutar. Ama vatandaşlarının yarıdan çoğu hazine arazileri üzerinde ve gecekondularda yaşar. Milliyetçi ise yoksul vatandaşına, yabancı bir işgalci gibi bakar, işgal edilen hazine arazileri boşaltılsın, gecekondular yıkılsın ister.

Vatandaşın çoğunluğu yoksulluk içinde ve önemli bir bölümü çöpten beslenirken o, çöpler yasaklansın karıştırılmasın ister. Yoksullara yapılan seçim yardımını (yatırımını), insanların yoksulluğu istismar edilmesin, sadaka ekonomisiyle (yardımlarla), oylar satın alınmasın ister. İster ama yoksullar için, bir projesi, bir düşüncesi de olmadığından, aslında rakibe oy gitmesin, yoksul ne yaparsa yapsın demektedir.

Ve şimdi basit bir soru. Milliyetçisiniz ve milletinizi çok seviyorsunuz. Peki, ona ne kadar güveniyorsunuz? Türk insanına güvenilebilir mi? Türk insanı birbirine güvenir mi? Toz konduramadığınız, yere göğe sığdıramadığınız Türk milletine ne kadar güvenilebilir? Siz güveniyor musunuz?

Maalesef, Can Dündar’ın 24.05.2008 tarihli Milliyet gazetesinde yayınlanan yazısından öğreniyoruz ki; bu konuda da, dünyada insanlarının birbirine en az güvendiği ikinci ülkeymişiz.

Sayın Dündar bu yazısında, Prof. Dr. Yılmaz Esmer’in “değişim” konulu raporuna değinerek Türkiye’de 1990–2007 yılları arasında, 17 yılda güven hariç hiçbir şeyin değişmediğini belirtikten sonra, şöyle diyor. “Prof. Esmer’in verdiği bilgiye göre ‘İnsanların çoğuna güvenilebilir’ yargısına İsveçlilerin yüzde 68’i evet demiş. Türkiye’de bu oran 1990 da yüzde 10 iken, 2007 de yüzde 5’e düşmüş.” Diyor.

Yani biz milliyetçi olarak milletimizi hem çok sevip, sayıp, yere göğe sığdıramıyoruz; milletimizi öteki milletlerden her yönüyle üstün tutuyoruz, dünyanın bize güvenmemekle, bizi eleştirmekle hata yaptığını düşünüyor, akıl almaz alınganlıklar sergiliyoruz, fakat millet olarak kendimiz, birbirimize güvenmiyoruz. Ama istiyoruz ki biz milletimize güvenmesek de başkaları bize güvensin ve hatta güvenmek zorundadır diye dayatıyoruz.

Gelecek güvensizliği zaten hepimizin ufkunu karartmışken, siyasetçiye güvenilmezken, güvenlik kurumlarına, yargıya ve yönetene şüpheyle bakılırken, insan olarak birbirimize de güvenemiyorsak, herkesin güvenmesini istediğimiz, sevilen sayılan, tapılan millet hangisidir. Böyle bir Türk milleti var mıdır; derseniz: “Evet vardır” derim. Vardır ama o sanal bir kavram olup, gerçek anlamda içinde hiç bir insan yoktur. O herkesin dışında kalan herkestir.

Yani nasıl oluyor derseniz; sizin bir hakkınız, alacağınız, sorununuz vs. olduğu zaman siz sizsiniz. Yani millet değilsiniz. Millet sizin dışınızda kalan herkestir ve herkes için bu kural geçerli olduğundan, millet: herkesin dışında kalan herkestir diyorum ben, bu Şark kurnazlığı mamulü anlayışa.

Bu yüzden devletle sorunu olan herkesin sorunu kendi şahsi sorunu olup, devlet bunlarla değil, milletin sorunlarıyla uğraşır. E, burada millet kim oluyor derseniz, işin asıl kurnazlığı burada olup, millet diye gerçek bir kavram yoktur. O sanal bir kavramdır. İşte asıl kutsal olan kavram, içinde vatandaşın olmadığı bu millet kavramıdır. Ve işte “Devlet, Millet ve Vatandaş” adlı dosyamdan Türk Milleti kavramı.


TÜRK MİLLETİ

Tek başına bir sinek kadar
Ya da bir inek kadar değeri olmayan
İnsan topluluklarına
Millet diye tapılıyordu.
Çünkü millet canlı değil, insan değil
Millet bir tanım, bir kavramdı.
Hiçbir şey isteyemez
Hiçbir şeye itiraz edemezdi.
İsteyenler insandı, bireydi
Şahıstı, kişiydi ve tam da kendisiydi.
Hakkını istemesi, şahsi bir meseleydi
Kişisel istekler, Millet adına
Milletin desteği ile yok edilmeliydi.
Bu yüzden hak ve özgürlükler
Milli birlik ve beraberlik içinde
Anayasadan silindi.

Yetmiş milyonun hepsi de milletti
Ama aşta, işte, hakta, alacakta
Ve sorumlulukta hepsi bir kişiydi.
Bir kişiden millet mi olur
İşin gereği, hiç biri millet değildi.
Birey olarak millet sayılmayan 70 milyon insan
Toplamda nasıl millet oluyordu şimdi?
Sanırım Şark kurnazlığı böyle bir şeydi.

Türk milleti kutsal, saygın ve sevgili
“Öyleyse ben neyim” demeyin
“Değil miyim ben de bu milletin bir ferdi
Öyleyse bu denli aşağılanmamın
Yok sayılmamın nedir hikmeti.”

Siz sizsiniz ve hiçbir şeysiniz
Bırakın bireyselliği, bencilliği
Olur mu bırakıp da milleti, düşünmek sizi?
Birileri yoksul perişansa o kendi marifeti.

Türk Milletine toz konduramazsınız
Türk milleti kutsal, tabusal ve çok değerli
Ama yoktu yeryüzündeki devletlerin
Vatandaşına bu denli güvenmeyeni.
Vatandaşını potansiyel suçlu saymada
Yoktu devletimizin dünyada başka bir örneği.
En küçük bir hakkı almak veya kullanmak için
Yüz yerden belge isteyeni.

Son on beş senede kapkaç aldı başını gitti
İnsanlar korkudan sokağa çıkamaz oldu
Ama bu devleti hiç ilgilendirmedi.
Çünkü kapkaççının hedefi Türk milleti değildi.
Hedef herkesti ama onlar tek tek kişilerdi
Bu yüzden devleti ilgilendirmezdi.
Belki bu yüzden bir yasa çıkarılamadı
Bir önlem alınamadı
Çünkü tehlikede olan millet değildi.
Haşa, getirmeyin aklınızın ucuna bile
“Sanki devlet kapkaççıların devleti”

Otuz-kırk senedir kan aktı yollarda, vatandaş can verdi
Alamadı benim devletim alkollü sürücünün ehliyetini
Çünkü can veren kişilerdi
Ve dimdik ayaktaydı Türk Milleti
Birisi kaza süsü verip, kasten öldürse rakibini
Altı aydan öte cezalandıramadı katili.
Şimdilerde geldi el koydu da Avrupa Birliği
Uygulanmasa bile kurallar ağır ağır değişti.

Türk Milleti tanımlara sığmaz bir değerdir
Millet ne bir insan, ne de tanımlanabilir bir varlıktır
Türk Milletinin tanımı da kendine özeldir
Ve bilmece gibi bir şeydir
Millet: HERKESİN DIŞINDA KALAN HERKESTİR.

Bizim kurnazlar övgüler dizer millete
Gösterir hiçbir şeyi her şey gibi
Herkes bir kişi, yetmiş milyon gerisi
Ve diyorsunuz ki düşünmeden
Yetmiş milyona feda olsun bir kişi
Oysa başına bir iş gelince, hak istemede
Onlar da bir kişi.

Bu insanlardan oluşan Türk Milleti
Hem tapılasıya değerliydi
Ve hem de birey olarak bir hiçti
Bu nasıl bir iştir, anlayamadım gitti.

Demeyin böyle devlet milletin neyine gerek
Sizin için öyle ama yönetene böyle devlet gerek.

Antalya 2006


Görüldüğü gibi Türk Milletinin güvenilirliği, özellikle de Türk insanına göre çok alt seviyelerdedir. Zaten Türk Milleti güvenilebilecek bir millet olsa önce devletin milletine güvenmesi gerekir ki; dünyada vatandaşına hiç güvenmeyen yegâne ülke de TC’dir. Hiçbir alanda vatandaşın beyanı esas olmayıp, belgelerle kanıtlaması istenir. Adınızı bile sorsalar, sizin söylediğinize inanılmaz, nüfustan belge getir denir. Devletten hak ettiğiniz bir hizmeti alabilmek için günlerce belge toplamanız istenebilir. Ve hatta devlete para vermek için bile sürünürsünüz.

Örneğin arabanızın fenni muayenesini yaptıracaksınız. Bu nedir, derseniz işin içinden çıkamazsınız. Yani devletten bir hizmet alıp, bedelini ödeyeceksiniz gibi bir anlam çıksa da, olay öyle değildir. Hiçbir hizmet almadan, almış gibi belgeler düzenleyerek devlete para vereceksiniz demektir. Ama devlete harçlığını verip de, fenni muayene yapılmış gibi bir sonuç elde edebilmeniz için, önce aracınızın hiçbir borcunun olmadığına dair bir belge almanız gerekir. Ve siz tüm vergilerinizi yatırmış olsanız, hiç trafik cezası vs. borcunuz olmasa ve hatta makbuzlarınız elinizde olsa bile, bilgisayar size borcu yoktur kâğıdını vermeyebilir.

Vergi memuru sanırım “2006’nın ikinci taksiti ile 2007’nin birinci taksiti işlenmemiş” dedi. Ben: “Yatırdım, makbuzlarım yanımda” deyince de, “Bilgisayarda yatırdığını görüyorum. Birisini şu, diğerini bu bankaya yatırmışsın, ama vergi dairesindeki memur işlememiş” dedi.

“Peki, ne yapacağız şimdi, benim suçum ne? Ben vergilerimi vaktinde yatırmış, vatandaşlık görevimi yerine getirmişim. Makbuzlarım elimde. Elli Ytl. Benzin yakıp ilçeye gelmişim. Bir günümü harcamışım. Yüz lira daha verip, bir gün daha harcayarak vilayete gidip makbuzlarımı gösterip işlettirip, tekrar elli lira yakıp bir gün daha harcayarak ilçeye tekrar gelip ne elde edeceğim? Bu yatıracağım harcı geçiyor. Devlet gerçekten benim aracımı inceleyip de trafiğe çıkıp çıkamayacağına karar mı verecek. Böyle bir muayene yapılıyor mu bu ülkede? Devletin alacağı para ise, işte veriyoruz parasını” vs. vs… Ama burası Türkiye, gerisi boş çene…

Nitekim uzun uğraşlar sonucu yapılan fenni muayenede, aracın motor ve şasi numaraları ruhsatla karşılaştırıldıktan sonra, başka hiçbir yerine bakılmadan ve hiçbir işlem yapılmadan, “Trafiğe çıkabilir” damgası basıldı.

Özet odur ki; bu sistemlerde devlet: işkencesini yaparak gücünü gösterecek. Vatandaş vatandaşlığın işkencesini çekip, güçsüzlüğünü anlayacak, bağımlılığını pekiştirecek. Ama kimse kimseye –ne devlet vatandaşa, ne de vatandaş devlete- güvenmeyecek. Sistem güvensizlik temelinde yükselmeye çalıştıkça yıkılacak ve batmaktan kurtulamayacak. Ama bazıları bataklık mahlûkları gibi, bundan faydalanacak.

Yayın Tarihi : 20 Ağustos 2008 Çarşamba 11:50:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?