29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

Yeni Tebriz

Sabah kalkınca Rauf mutfaktaki buzdolabından sebzelerle peyniri getirdi. Anar da fırından taze pide getirmişti. Ben de yazılarımı bitirmiştim. Bir yandan kahvaltı yaparken, bir yandan da günü planlıyorduk.

Ben bir internet kafe bulup, Türkiye ile haberleşmeye çalışacaktım. Öğleden sonra da yeni Tebriz’de dolaşacaktım. Rauf ise Bakü fuarından getirdiği 5-6 tişörtü satmaya çalışıyordu. Fakat Bakü fiyatlı malın Tebriz’de satılması bana olanaksız gibi görünüyordu. Çünkü burada her şey çok bol ve fiyatlar gezdiğim dört ülkeye göre en ucuzuydu. Ama Rauf bunlar çok kaliteli Türk malı diyordu. Anar da bir tanıdığıyla buluşacakmış. Yani ben yalnız dolaşacaktım.

Yeni Tebriz her yöne doğru gelişiyorsa da, bunun yaşam olarak da daha modern ve en sosyetik semti Vel-i Asr denilen semtiymiş. Genellikle Veliye Eser diyorlar. Burada birçok yabancı mağazanın şubesi de varmış. Gençlerin en çok takıldığı, zulhane denilen spor kulüpleriyle internet kafelerin de en çok bulunduğu bölgedir dediler. Bu arada Zeferaniye, Pervaz ve Abrisan da Tebriz’in bu yeni ve modern semtlerindenmiş.

Yeni Tebriz’de Vel-i Asr

Kahvaltıdan ilk ben kalktım ve hemen otelden çıkıp, bir internet kafe aramaya başladım. Fakat bugün Cuma, hafta tatili olduğu için sokaklar bomboştu. Dükkânların yüzde sekseni kapalıydı. Fakat yinede yakınlarda bir pasajda internet kafe buldum.

Dünyada haberleşme alanındaki gelişmeler, henüz buralarda yaygınlaşmamış gibiydi. Gürcistan ve Azerbaycan’da, bilgisayar ve bilişim sektörü Türkiye’nin 1990’lı yılları seviyesinde. İnternet cafeler az. Evlerde ve iş yerlerinde yok gibi. Azerbaycan zaten tamamen içine kapalı bir ülke. Gürcistan biraz daha ileri sanki…

Vel-i Asr semtinden

Fakat tüm dünya karşı çıksa da, bunların dünyaya en çok entegre olmuşu İran. İran, bunlara göre çok daha ileri, fakat burada da internet filtreli. Hotmail bile filtreye takıldı. Fakat iyi ki, Mynet fitreye takılmadı.

Antalya’dan yola çıktıktan sonraki 9 günün olaylarını kısaca özetleyerek e-mail olarak eşim, oğlum ve kızıma gönderdikten sonra biraz da Türkiye haberlerine baktım. İlginçtir Türkiye’yi yalnızca kenthaber.com’dan izleyebildim. Çünkü google’de aradığım büyük gazetelerin hepsi de filtreye takıldı.

Vel-i Asr’da bir cadde

İnternet kafeden çıktıktan sonra, bir süre de rastgele sokaklara dalıp çıkarak öğleyi ettim. Önüme çıkan bir restoranda öğle yemeğine karar verdim. Aslında otelde yemeğe alışmıştık, ama “Tebriz’de dışarıda hiç yemek yemeden gitmeyeyim” diye düşündüm.

Restoran büyük ve birinci sınıftı. Dana haşlamanın yanına biraz patates cipsi ve pilav aldım. Salata da ketçap veya mayonez türü bir şeyler vardı. O tür şeyleri hiç yeme alışkanlığım olmadığından, salatayı geri gönderdim. Onun yerine domates, soğan, biber salatalık söğüş doğrayıp getirdiler. Hepsi 4000 tümen (6 lira) kadardı.

Öğleye kadar buralarda dolaştım, fakat tadı yoktu. Öğleden sonra yeni Tebriz’de Vel-i Asr’a gittim. Taksi 2000 tümene götürdü. Fakat, her yer kapalı idi. Açık bir pastaneye sordum “Ben Vel-i Asr’ı gezmek istiyorum” nereye gideyim dedim?

Genç bir delikanlı bu taraf Rostiye, şu taraf Vel-i Asr. Fakat bugün Cuma tatil olduğu için her yer kapalıdır” dedi. Sonra da Türkiye’den geldiğimi öğrenince, “Türkiye’ye gelsem yardımcı olur musunuz” diye sordu. Adres ve telefonumu verdim. O da bana iki saatlik internet kartı hediye etti.

Vel-i Asr dediği tarafın sonlarına dek yürüdüm. Burası çevresine göre biraz yüksekçe bir düzlüktü. Modern bir kentleşmenin tüm özelliklerini taşıyordu. İleride dağın eteğinde modern yüksek binalar ve çok geniş yeşil alanların bulunduğu yeni yerleşime açılmış bir semt vardı.

Yerleşime yeni açılmış bölgeler

Bu yerleşime yeni açılmış modern semtin, yukarıdaki fotoğrafta görülenden daha fazlası da sağda kalıyordu. Onun da sağında bu kez henüz daha yerleşime açılmamış inşa halinde semtler vardı. Fakat hiç gecekondu görmedim.

Aslında nerenin ne olduğunu bilmiyordum. Bilmem de olanaklı değildi. Tebriz’in yeni bölümleri çok düzgün ağaçlı, çiçekli, geniş bulvarlar da yeni, yüksek ve modern binalarla çok geniş alanlara yayılmıştı. Buraları bilmeye çalışmak, nereye gidip nereye geldiğini anlamaya çalışmak, doğrusu saflık olurdu. Onun için “Koyuver kendini canının istediği yere yürü” dedim.

Sağ tarafa doğru da epeyce yürüdükten sonra aşağıya inmeden yamacın başından geri döndüm. Yamaç aşağı yine semt alçalarak, geniş bir vadi tabanına indikten sonra, geniş bir ova şeklinde ve hafif bir eğimle dağın eteğine doğru yükseliyordu. İşte burada dağın eteğinde de sanki yeni şehirler kurulurcasına inşa halinde binalar vardı.

İnşaat halinde yeni bir semt

Geri dönüp Veliye Eser’e geldim. Burada 5-10 dakika kadar otobüs bekledim. “Zeferaniye'ye gideceğim” dedim. Şoför bilmem nerde düşersin, oradan maşına binersin dedi. Oraya gelince haber vermesini söyledim “Tamam” dedi.

Şoför altından çay akan, üstünde metro veya tren geçtiğini sandığım bir tüp geçit ile köprülerin bulunduğu, büyük bir kavşakta beni indirdi. Karşıya doğru hafifçe yükselerek giden ve modern bir yerleşimin bulunduğu semti göstererek “Bu taraf zeferaniye,” çayın akış yününe doğru çok az bir eğimle inen düzlükteki semti göstererek, “Bu taraf da Abrisan” dedi.

Ben önce karşı tarafa doğru ilerledim. Biraz sonra sağımda güzel bir bahçe içinde büyük bir hastane göründü. Tebriz Enternational Hastanesi yazıyordu. Hemen aklıma Baku’dan Tebriz’e doktora gelen hastalar geldi. Belki de bu hastaneye geliyorlardı.

Hastanenin üstünden geçe bulvarda sağa doğru bir kilometre kadar yürüdüm. Çok canlı gür yeşil çimler, çiçekler ve ağaçlar, bulvarın asfalt ve beton özelliklerini unutturuyordu. Geri dönüp hastanenin önüne geldikten sonra bir kilometre kadar da ileriye doğru devam ettim. Bu bulvarın otobana kadar gittiğini söylediler. Geri dönüp otobüsten indiğim köprülerin bulunduğu kavşağa geldim.

Buralarda da şehir çok güzel planlanmış, yüksek apartmanlar ve beton görüntüsü, yeşil bir doğa ve estetikle dengelenmeye çalışılmış.

Tebriz Enternational Hastanesi

Kat kat köprüler ve tüp geçitlerin bulunduğu kavşakta Abrisan’ı sordum. “Maşınları işte karşıda” dediler. “Ayaklan” –yürüyeceğim- dedim; “Çok uzaktır” dediler.

Taksi ve otobüs ücretleri çok ucuz olduğu için, burada 500 metreye bile maşın (araba) öneriyorlar. Gösterilen yönde yarım saat kadar yürüdükten sonra Abrisan’a geldim. Abrisan, düz bir alanda modern bir yerleşimdi. Burada en çok dikkatimi çeken Tebriz Üniversitesinin girişindeki kuleler ve heybetle estetiğin buluşturulması oldu diyebilirim.

Abrisan’da üniversite bölgesi

Bu arada akşam yaklaşmıştı ve yorulmuştum. “Buradan otele nasıl
dönerim?” diye durakta birisine sordum. Türkiye’den geldiğimi öğrenince,
beni durak görevlisine teslim etti.
“Bilet” dedim; görevli “Misafirsin” dedi. Zaten bilet satılmıyordu. Kartla biniliyordu ve benim kartım yoktu.
Görevli beni “Bu misafirdir” diye şoföre teslim etti. Şoförle tanıştıktan sonra, geçtiğimiz yerleri anlatarak ilerliyordu. Cuma mescidini görünce “Tamam ben gerisini bulurum” dedim.
“Buraları bilirsin” dedi; “he ya bilirim” dedim.
Bu kez “Nereleri gezmişsin?” diye sordu. Gezdiğim yerleri saydım. “İncil Kilisesini de gör” dedi ve tarif etti. “Hemen şurada çok yakındır” dedi. Fakat aynı bölgede birkaç tane kilise vardı. Demek ki o bölge Ermeni bölgesi imiş.

İlk rastladığım kiliseyi dışından gördüm. Küçük zarif bir kilise idi ve bu saatte kapalıydı. Karşısında sosyal tesislerini barındıran binaları vardı. Burada tanıştığım karı koca ile epey sohbet ettik. Bunlar modern giyimli ve yönetimden hoşnut olmayanlardandı ve yönetimden hoşnut olmayanların çoğunluk olduğunu söyledi.

Abrisan’da bir cadde

Otele girmeden yakındaki büyük parka girdim. Bir süre de, burada dolaşıp, insanları gözledim. Şeriat rejiminden inim inim inlediğimizi zannettiğimiz insanlar gayet neşeli, işinde, gücünde ve yüzleri gülen insanlardı. Elbette rejime karşıt olanları da taraftar olanları da vardı. Fakat devlet baskısı olarak Türkiye’ye göre öyle daha fazla bir baskı sezemedim. Oysa Azerbaycan’da devlet baskısı hemen fark ediliyor.

Fakat burada kurallar ve denetimi çok daha sıkı. Bu durum ise hak ve özgürlüklere baskı değil, aksine: onların teminatı olduğundan, ülke genelinde –Bülücistan hariç- çok güvenli bir ortam yaratılmış. Hırsız, yan kesici ve dolandırıcı endişesi olmadan, rahatça seyahat ediyorsunuz. Kurallara uygun davrandığınız sürece devlet ve polis size yardımcı ve rehber oluyor.
 

Yayın Tarihi : 18 Ağustos 2012 Cumartesi 08:37:30


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Jale IP: 85.132.10.xxx Tarih : 29.08.2012 11:31:25

Mrb-Tebrizle ilgili yazdiklarinizi bir nefese okudum-(tesekkur ederim)Gezmedigim yerleri gezmis oldum sayenizde.))  Tebriz insani cok iyi ve misafirperverler.

1 ay once tedavi amaciyla ordaydim - yaklasik 1 yil  Azerbaycanda tedavi gordum ama faydasi olmadi.Bu gunse -  Tebrizli doktor Hanim  Lida Heyderinin sayesinde  ayakdayim.Hastane masrafiari  ve ameliyyat inanilmaz ucuz.Taksiler cok ucuz ve istedigin yere gide bilirsin ama ben hasta olduqum icin turizm sirketinin soforuyle gezdik ve bu prosedur biraz pahali.Dukkan-carsi ve otel yeri sorsan birine-seni istediyin yere kadar goturur.Tamam benim icin yorulmayin ben hallederim-kendim bulurum desenizde bos-sana (misafire)hizmet etmekden mutluluk duyacaklar. Hele Turkleri baska sever Tebriz insani.

Mutfaklari cok farkli -her gun Pilav yenilir orada-pirinci cok severler ve baharatli kirmizi corbayi.

Tebriz-guzel kalpli ve iyiniyetli insanlarin sehridir bana gore-Ben onlari cok sevdim.En cok sevdiyim semt Veliyes oldu-Yeni Tebriz denilen yer.Cok yukseklikde -sokaklar genis ve temiz-havasi ise inanilmaz guzel-MIs gibi.

Soylemek istedigim-resimler ve anlattiklariniz icin tesekkur ederim- orayi bidaha gezmis oldum sayenizde-Sayqilar-Jale .