29
Nisan
2025
Salı
ANASAYFA

Yurtiçi Geziler (2)

2-SELATİN TÜNELİ

Aydından çıktıktan sonra da Büyük Menderes Ovası, her anlamda genişleyerek batıya doğru ilerliyordu. Genişleyerek diyorum, çünkü ova genişliyor, yol otobana dönüşerek genişliyor, ürün çeşidi, verimi, yeşili kısacası her şey gelişerek, genişleyerek, güzele ve keyfe dönüşerek yol boyunca ilerliyordu.

Yerleşimler genellikle ovanın Güneyinde Menteşe ve Kuzeyindeki Aydın dağlarının yamaçlarına serpiştirilmiş ama ovaya ve anayola doğru bir ilerleyiş içindeydi. Bilmiyorum bu durum, bölge yöneticilerinde, ovanın korunması gibi bir kavramı gündeme getirmekte miydi? Yoksa buralar da Çukurova, Sakarya ve Bursa ovaları gibi yerleşim ve sanayi alanlarına mı dönüşecekti.

Doğrusu doğaya yaptığımız her çıkar amaçlı ve bilinçsiz saldırının, artık kar hanesine yazılmayıp zarar hanesine yazılmaya başlandığı, küresel felaketlerin yaklaştığı bir dünyada, sorumluluklarımızın da artmış olması gerekir diye düşünüyorum. Bu gün yıkattığımız arabalarımızın üstünü sabahları çamurlu buluyorsak, doğayla ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmek ve Büyük Menderes Ovasına buna göre davranmak zorundayız.

MENDERES

Menderes ne ki;
Ova mı, nehir mi?
Yoksa coğrafi bir terim mi?
Üzüm mü, incir mi;
Tütün mü, zeytin mi?

Narenciyesi, tahılı, çileği
Ürünün bin bir çeşidi
Belki de Menderes
Yeşil ile mavinin
Toprakla suyun bileşimi.

Belki ovanın yeşili
Yeşilin sudaki gölgesi.
Belki pamuk işçisinin çilesi!
Yoksul bir yolcu bile olsan
Geçerken içinden otobüsle
İnsan zengin hissediyor kendini.

Aydın’dan İzmir yönüne ilerledikçe, otoyol kuzey batıya yönelerek, Aydın dağlarına doğru yaklaştıkça, ova solda uzaklaşan Menteşe dağlarında sonlanıyor ve sanki vidası Denizli’de bulunan bir makasın ağzı, denize açılıyordu. Dağların etekleri ve yakın tepeler, kimi düzenli, kimi doğal hep zeytinlik, her tepe, her dağ bir zeytin dağıydı.

Derken bir anda, tepelerin arasında, İzmir’e yaklaşırken yol bitti. Önümüzde Selatin tüneli diye bir tüp belirdi. Doğrusu 3018 metre uzunluğunda, üç şeritli, teknoloji harikası bir şeydi. Adını yakınındaki Selatin Köyünden alan tünel, cumhuriyetin 75. yılında -1998’de- tekyönlü olarak açılsa da, çift yönlü olarak Nisan 2000 yılında açıldığı zaman, Türkiye’nin en uzun tüneliydi.

Selatin Tüneli

Uluslar arası standartlarda, üç gidiş ve üç geliş olarak açılan 75. yıl Selatin Tünenlinde egzoz gazları ve aydınlatmayı otomatik olarak ölçen ve artan egzoz gazlarını dışarı atan cihazlarla, tünelin tamamının görülmesini sağlayan kameralar ve acil durumlarda tüplerden birisinin kapanması halinde öteki tüpe geçiş sağlayan baypaslar da varmış.

Geliş ve gidiş olarak toplam uzunluğu altı kilometreyi geçen tünel bir bakıma Büyük Menderes’ten Küçük Menderes’e geçişi de sağlıyordu. Ancak yol burada ovayı dikine keserek ve yerleşimlerin uzağından geçiyordu. Bu yüzden kısa sürede İzmir’e vardık.

İzmir çok büyümüş, üç milyona yaklaşmış, otoyollar ve yeni otogar yapılmış; ama ne yapılırsa yapılsın, buralardan bakılınca, İzmir’in eski tadı kalmamış. Otogar ve çevresi, Ortadoğu’da yoksul bir çöl kasabasını andırıyor, varoş mu, sanayi mi, çöplük mü belli değildi.

Kısacası otogar şehrin ilk girişi, şehirle ilgili ilk veri ve bu da oldukça kötüyse, düzelt bakalım düzeltebilirsen bunu şimdi.

Merkeze doğru trafik sıkışacağına rahatlıyor. Alt ve üst geçitler, otoyollar trafiğin akışını sağlıyor. Ama bunlar hem çok çirkin birer beton yığınını andırıyor ve hem de bu yollardan çıkınca, trafik sıkışıp kalıyor. Çünkü semt içi yollar trafiği kaldırmıyor.

Örneğin, seksenli yılların başında, Gürçeşme’den şimdiki Buca merkeze dek ova ve ortasında yalnızca bir cezaevi vardı. Buralar şimdi tamamen dolmuş, nüfus yüz binleri geçmiş, ama yolları planlayanlar, Anadolu kırsalında üç-beş bin nüfuslu bir kasaba plancısı kadar yol bırakmamışlar. Yani olmuş şimdi İzmir de, yol sokak ve yeşil alanlarda cimri, tam bir Türkiye şehri.

İzmir’de güzellikler ise, yine eskisi gibi körfez çevresinde. Üstelik körfez temiz, kokusuz ve gerçek bir deniz olmuş. Alsancak, Karşıyaka arası ulaşım çok güzel. Konak meydanı ve iskelede denize ilerleyerek, güzel yeşil alanlar yaratılmış. Aynı biçimde Karşıyaka sahilinde de parklar bahçeler ve içinde cıvıl cıvıl insanlar. Ama sanki denizden ödünç alınmış. Doğrusu ülkemizin kentleşme anlayışına egemen olan, her güzel yapılan bir şeye karşılık, iki yanlış olgusu, İzmir’de de kendini gösteriyordu.

Ama Konak’tan ya da bir vapurun güvertesinden bakıldığında, İzmir’in o kendine has, gizemli güzelliğini iliklerinize dek hissedebiliyorsunuz. Kendinizi sevgi dolu, mutlu ve güzel duygular içinde buluyorsunuz. Körfez civarından baktığınız zaman İzmir’i İzmir yapan sihir ve büyünün içinde sarhoş olup, kaybolup gidiyorsunuz.
 

Yayın Tarihi : 4 Ağustos 2010 Çarşamba 11:44:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yasar ertas IP: 94.101.46.xxx Tarih : 4.08.2010 16:49:25

su resime bir bakin Otabanin,  tünelin, ormanin, En son teknolojinin ve tabiatin öpüstügü yer burasi Demekki istenilirse insanoglu yada bizde iyinin iyisini yapabiliyoruz. Gözlerime bu güzelligi tattiran emegi gecen iscisinden patronuna kadar hepsine tesekkür Ama bizim orada bir yol bir köprü var yani yol desem yol degil köprü desem köprü degil yapim masrafini duysaniz dudaniz ucuklar Eh bunu yapanlara nasil tesekkür edeyim ne desem dilim varmiyor yinede siz siz olun  oralarda bir gün ola gezinirseniz gözlerinize yazik olmasin görmemezlikten gelin  mümkünse kapatin gecin lütfen yaaa iste böyle