Bu hafta yeni çıkan bir kitabı paylaşacağız. Yüz altmış yüz yetmiş yıl öncesinin Osmanlısı ile bugünü karşılaştırmamıza büyük imkân tanıyan bu kitabın adı "Sultan ve Kamuoyu Osmanlı Modernleşme Sürecinde Havadis Jurnalleri". Yani padişah hafiyelerinin genelde sıradan insanlar hakkındaki jurnalleri.
1840 1844 dönemi Sultan Abdülmecit zamanı saraya verilen bu jurnalleri kitaplaştıran Cengiz Kırlı, Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü'nde değerli bir öğretim üyesi. O, kitabı hazırlayarak, İş Bankası Kültür Yayınları da bu kitabı yayımlayarak çok hayırlı bir iş yapmışlar. Geçmişi öğrenmeyi, bu sayede bugün olanları daha iyi anlayabilmemizi sağlamışlar. Yazana da yayımlayana da şükranlarımı sunmak isterim. Kitabı büyük bir keyif ile okudum. Sayın Cengiz Kırlı bu kitabından yaptığım alıntılar için biliyorum ki beni bağışlayacak.
Hafiyeler, halkın günlük sohbetlerini özenle dinlemek ve aktarmakla görevliler. Yani bugünün cep telefonu, alan dinlemesi, masa altı, saksı içi saklanmış mikrofonu yerine geçiyorlar. Ama günümüzden farklı bir sorumlulukları varmış, öyle "gizli tanık" gibi değiller.
Topladıkları, saraya verdikleri bilginin gerektiğinde güvenirliliğini de ispatlamak zorundaymışlar. Öyle bugünün pasif dinleyicileri gibi "Ne yapayım abi, ben de emir kuluyum" yaklaşımında da değiller. Sohbetlere katılıyorlar, soruları ile sohbetleri açıp niyetleri tam anlamaya çalışıyorlar, konuşmaları yönlendiriyorlar yani işlerini "tam taammüden" yapıyorlar. Bu hafiyeler raporları karşılığı saraydan bir ücret de alıyorlar. Hafiyenin müslimi, gayrimüslimi yok. Her tür hafiye var. Müslüman hafiyeler 600 kuruş, gayrimüslim hafiyeler 660 kuruş aylık alıyorlar. O dönemde iyi paraymış. Gayrimüslimler neden derseniz Osmanlı'da her dil konuşuluyor, Rumca, Bulgarca, Farsça, Ermenice, İngilizce, Fransızca, Sırpça, aklınıza ne gelirse var. Onun için her milletten hafiye ihtiyacı var. 60 kuruşluk fark bugünün devlet memurlarındaki lisan farkı gibi olsa gerek. Hafiyelerin çalışma alanları çok geniş, kahvehaneler, lafın çok olduğu berber dükkânları, han odaları, kayık yolculukları, ev sohbetleri her yer dinleniyor. Yani misafir davet ediyorsunuz içinizde devamlı bir kuşku "ya hafiye ise". Bugünün olmayan güven duygusu sanırım o dönemde de yok. Tabiidir ki kadın hafiyeler de var. Ya kadın hamamlarında ihtilal kararları alınırsa!
Deniyor ki padişah bu hafiye raporlarından halkın "halet-i ruhiyesini" yani ruhsal durumunu takip ediyor. Osmanlı'yı yönetenler, yani Babıâli'de görev yapanlar da bu ruh hallerine göre karar alıp, gündemi belirliyorlar. Halk da üstüne vazife değil ama çoğunlukla siyasi meseleleri konuşmaya meyilli. Yöneticileri eleştiriyor, rahat durmuyorlar.
Gelin şimdi bu jurnallerden seçtiklerimi paylaşalım ve siz de okurken aklınızdan günümüze uyarlamaya çalışın, interaktif bir yazı olsun.
Başlıyoruz:
* Beyoğlu Taksim'de Karacehennem'in kahvesinde, bezirgân yazıcısı Marko, refiki (arkadaşı) bir Frenk'e (Müslüman olmayan) Panoyot'un kaynı, Halil Paşa'ya (Osmanlı'da biliyorsunuz sivil paşa da oluyor. Saraydan kız aldın, paşa oldun, sık rastlanır bir şey.) Moda burnunda pohçacı dükkânı inşasına ruhsat tahsiliçün (ruhsat alınması) külli (çok miktarda) akçe vermiş ve ruhsat tahsil edüb dükkânı inşa etmiş ve yetmiş kise akça sarf etmiş. Şimdi azloldu (paşa görevden alındı) acaba dükkânı mezkürda işleyebilir miyim deyu tefekkür eder (düşünür) diyerek söylediği işitilmiş olduğu.
* Fenerbağçe'sinde "Kâtip Muhtar Efendi ve Süleyman Efendi ve iki bıyıklı bey birbirleri ile sohbet eder iken içlerinden biri…" diye devam ediyor. Sokakta bıyıksız adam hemen hemen yok. Yandı bütün bıyıklılar.
* Galata'da punçcu (içkici) dükkânında birkaç Frenk ve bir muallim (öğretmen) Frenk oturub birbirleri ile "Bu Mehmet Ali Paşa'nın (Osmanlı'ya başkaldıran Mısır valisi) bu kadar ısrar etmesi çok cesarettir ve cemî düvel (dünyada herkes) afv etse kabul etmeyip yine muhârebe edecek" dedikleri ve Mehmet Ali Paşa'yı medh eyledikleri (övdükleri) işitilmiş olduğu.
* Kuruçeşme cami-i şerif imamı Mustafa Efendi beher kîsesine on guruş faiz olmak üzere bakkal Papasoğluna ikibin guruş verip bir sene faizi almış ise de şimdi bakkal iflasa çıkmış ve imam efendinin akçesi batmış olduğundan, kahvede bulunanlar "sen ulemâdan bir ademsin, sair yerde olan akçeleri de al tevbekâr ol, zira bu bir fena kârdır, başka yerde olanlar da batar" dediklerinde imam efendinin dahi darılarak hânesine (evine) gitmiş olduğu görülmüş.
* Davutpaşa iskelesinde kömürcü Ahmet Ağa'nın nakli, benim yalımı Frenk istiyor, vereceğim. Yalı eyü olduğu içün Frenk ziyâde (fazla) akçe veriyor deyu Refiki Ali Ağa'ya söyler iken işidilmiş olduğu.
* Kocamustafapaşa'da Tatar'ın kahvesinde Arif'in nakli, bu muhallebiciler kethüdalığı pek eyüdür ve çok kârlıdır. Senede bin Arnavuttan ziyâde gelir, kimi salebci ve kimi helvacı olur. Her birinden ikişer altınlık yolluk alır, o kendüsine kalır deyu söylediği işitilmiş olduğu.
* Bebek'te kuyumcu Todoraki'nin kendi evinde nakli, "Moralılar Girid'e gizlü asker gönderiyorlar, Girid'i devlet-i Aliye'nin elinden koparmak içün ve işidiyoruz ki bu sene irâdlardan (gelirlerden) üç milyon derâhime akçe arttırmışlar ve galiba Fransa onlara kuvvet ve akça (para) ile yardım edüp kendi zabtına alacak" deyu söylediği işitilmiş olduğu.
* Hekimoğlu Ali Paşa'da cami kapusında Topal'ın kahvesinde lağımcı Hüseyin'in nakli, "şimdi dünya bir acâyib. Bir vakitte bir Âdem karısını alub gider iken, karısını merkebe bindirmiş ve şehre giderler iken yolda bir âmâ (kör) gider imiş. Karı acıyub merkebden inüb âmâyı bindirmiş. Şehre yakın merkebin sahibi âmâyı indirmek istemiş ise de âmâ başlamış bağırmaya. Ümmet-i Muhammed merkebimi elimden almak istiyor deyu. Bir de halk toplanub, bu âmâdan ne istersin diyerek merkeb sahibine darılmışlar. Âmâ, "bu herif merkebime sahip çıkıyor şimdi bizim karıya dahi sahip çıkar" diye mahkemeye gidiyorlar, âmâ der imişki karıdan ve merkebden birini alabilsem kârdır. Şimdi dünya böyledir deyu söylediği işidilmiş olduğu.
Evet dostlar yüz altmış yılda sanırım pek fazla değişen bir şey yok.
Kalın Sağlıcakla. Haftaya LULA'dan Alınacak Dersler ve Babacığımcılık.
İlgilenenler için:
Cengiz Kırlı
Sultan ve Kamuoyu
"Havadis Jurnalleri"
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Bu hafta yeni çıkan bir kitabı paylaşacağız. Yüz altmış yüz yetmiş yıl öncesinin Osmanlısı ile bugünü karşılaştırmamıza büyük imkân tanıyan bu k...
( KB)