19
Mayıs
2025
Pazertesi
KİTAP

Sadece 281 adet sattı

Booker Ödülü’nü kazan kitaplardan hazırlanan ‘en iyi’ listesi açıklandığından bu yana kitapların çoğunun satışları ciddi ölçüde arttı. En iyilerin en iyisi listesine bile giren Sebastian Barry’nin kitabı ise sadece 281 adet sattı... Rushdie’nin kitabı ise eleştirmenlerce zayıf bulunarak bu son listeye alınmadı

Man Booker Ödülü listesindeki en meşhur isim olan Rushdie’nin kitabı, eleştirmenlerce zayıf bulunarak ‘en iyiler’ alınmadı. Jüri üyelerinden Hardeep Singh Kohli, 1981’de ödülü kazanan Geceyarısı Çocukları’nın da Booker’ı kazanan kitaplar içinde okuyucular arasında en tartışma yaratan kitap olduğu yorumunda bulundu. “Rushdie bazı çok güzel kitaplar ve bazı çok da güzel olmayan kitaplar yazdı. Okuyucuları Geceyarısı Çocukları gibi ikiye bölen başka bir kitap bilmiyorum. Çoğu okuyucu gizliden gizliye kitabı asla bitiremediklerini itiraf ediyor. Diğerleri sır olarak kalması koşuluyla kitaptan nefret ettiklerini söylüyorlar. Ama bir diğer kısım okuyucu da okudukları en muhteşem kitap olduğu yorumunu yapıyor.”
Booker listesinde oldukları açıklandığından bu yana kitapların çoğunun satışları ciddi ölçüde arttı. Buna tek istisnayı kısa listeye de giren ancak satışı 281’de kalan Sebastian Barry’nin Secret Scripture isimli kitabı oluşturdu. Jürinin “insanları ellerinden bırakmadan okuyacakları kitaplar” diye tanımladığı Man Booker’ın ‘en iyileri’ listesi şöyle: Sebastian Barry, The Secret Scripture; Linda Grant, The Clothes on Their Backs; Philip Hensher, The Northern Clemency; Amitav Ghosh’un epik romanı Sea of Poppies; Aravind Adiga, The White Tiger; Steve Toltz’un anaşist romanı A Fraction of the Whole. The Guardian’ın favorisi Joseph O’Neill’in Netherland’inin de kısa listeye giremediği yarışmada kazanan 50 bin sterlin alacak. (Ben oyumu yazarın ilk romanı olmasına karşın Toltz’dan yana kullanıyorum.)

Harry Potter Lexicon


Bilmeyenler için özet: J.K. Rowling, okuyucuların Harry Potter dünyasıyla ilgili diledikleri gibi maceralar üretebileceklerini söylemesiyle biliniyordu ve ilk birkaç yıl boyunca Harry Potter’a ek olarak yazılan Potter dünyasına ait kitaplara sesini çıkarmadı. (Büyücünün yapıtığı spor olan Quidditch’in Tarihi gibi.) Steve Vander Ark ise Rowling’in kendisinin dahi yararlandığını itiraf ettiği, Potter’la ilgili her tür detayı içeren bir web sitesinin tasarımcısı olan kitapçıydı. Her şey Vander Ark Harry Potter ansiklopedisi niteliğindeki siteyi kitap olarak basmaya karar verince karıştı. Rowling dava açtı ve kazandı; kitap (Lexicon) toplatıldı. Ama son on yılını Harry Potter’ı incelemekle geçirmiş olan Vander Ark davanın sonuçlanmasının üzerinden beş gün bile geçmeden yeni bir kitap fikrini yayıncılara satmayı başardı. ‘Harry Potter’ın İzinde’ adını taşıyacak olan kitap, küçük büyücünün romanlarındaki mekânların gerçek dünyadaki izlerini süren bir Harry Potter gezi kitabı. Kitabın, Lexicon’un aksine Harry Potter’dan cümleler içermeyeceği açıklandı.

Tefrikalara dönmek...


Polisiyeler ilk ortaya çıktıklarında çeşitli gazetelerin ikinci-üçüncü sayfalarında yayımlanan hikâye parçaları halindeydiler. Okuyucular bir sonraki gün neler olacağını öğrenmek için gazeteyi alırlardı ki bu hikâyelerden bazıları haberlerden daha çok gazete sattırmışlardır. Telegraph’ta yayımlanan bir habere göre başladığımız yere dönüyoruz. Türkiye’de de 1 Numaralı Kadınlar Dedektiflik Bürosu serisi ve çocuk kitaplarıyla tanınan İngiliz polisiye yazarı Alexander McCall Smith, Telegraph medya grubuna bağlı Telegraph.co.uk ile yüz tefrikalık bir anlaşma imzaladı.
Bundan önce büyük yazarlar arasından son olarak Stephen King, ‘Yeşil Yol’ serisini tefrikalar halinde yayımlamış ama sonucun satışlar açısından çok da verimli olmadığı ortaya çıkmıştı.
Romanları 44 dile çevrilmiş ve 80 milyonun üzerinde satmış olan McCall Smith’in anlaşmasına göre yazar, Corduroy Mansions adlı son macerasını parçalar halinde Telegraph’ta yayımlayacak ve bu parçalar özellikle gençler arasında çok popüler olan i-tunes’a ya da cep telefonuna indirme yoluyla da okunabilecekler.

Birinci tekil şahıs


El Pais gazetesi Babelia’da İspanyolca edebiyatın en önemli sorunlarından biri olarak gördükleri “Birinci tekil şahıs’la kurgulamak” üzerine detaylı bir dosya yayımladı. Bu dosyaya göre özellikle son yıllarda kitaplar çoğu birinci tekil şahısla yazılıyor. Bu kitaplar, anı kitabı, günlük ya da otobiyografi değil, deneme ya da bildiğimiz anlamıyla tamamı kurgu romanlar da değiller. Peki, yazarlar neden gittikçe klasik anlatımı bırakıp birinci tekil şahısa yöneliyorlar? ‘Autoficcion’ veya kendini kurgulamak, bir yöntem olarak neden gün geçtikçe daha popüler bir yazma biçimine dönüyor?
1977’de Serge Doubrovsky’nin Fils romanıyla gün ışığına çıkan bu kavram en yalın haliyle iki zıt unsuru, kurguyu ve otobiyografik anlatımı birleştirmesiyle tanımlanıyordu. (Yanlış anlaşılmasın, ondan önce ve sonra pek çok yazar bu yöntemden yararlandı ama adı onunla konuldu.) Dante, Casanova, Marcel Proust, Louis-Ferdinand Céline, Jorge Luis Borges, Thomas Bernhard, Jorge Semprun, Marguerite Duras, Philip Roth gibi yazarlarsa birinci tekil şahsa duydukları yakınlıkla biliniyorlar. İyi de nasıl oldu da birinci tekil şahıs geri kalan herkesi edebiyattan atmaya başladı?
Dosyaya katkıda bulunan yazarların çoğu 20. yüzyılı suçluyor ve bireyi öne çıkaran bir çağda anlatımda da birinci tekil şahsın öne çıkmasının olağan karşılanması gerektiğini söylüyorlar. Okuyucuların ‘gerçek’ hikâyelere duydukları açlığın arttığı düşünülecek olursa birinci tekil şahsın sahte bir güvenlik, gerçeklik hissi verdiği savıyla da bu tez destekleniyor. Yazar ve kahraman birbirine karışıyor.
Diğer bir görüş de yazar ve kahraman birbirine karıştığı veya en azından öyle göründüğü için okuyucuların yazarla ilgili gizli bir bilgiye ulaştıkları hissine kapılmaları ve bu hissin roman satışını belirgin ölçüde etkilemesi. Ama çoğu yazar ve eleştirmen, birinci tekil şahsın edebi anlamda bir duraksama devrini de beraberinde getirmesinden çekiniyorlar.
Bu sadece İspanyol edebiyatının sorunu değil aslında, Fransa zaten Ferney, Annie Ernaux, Michel Houellebecq Olivia Rosenthal, Anne Wiazemsky ve Vassilis Alexakis gibi yazarlarla bu tür yazımın hâkim olduğu bir dönem geçirmişti. Bremen Üniversitesi’nin bir araştırması alman edebiyatının da benzer bir dönemden geçtiğini ortaya koymuş. Şimdi sorun bunun gelip geçici bir moda mı olduğu, yoksa zaten biyografilere boğulmuş olan dünya edebiyatını derinden mi etkileyeceği...

Michael Moore’un yeni kitabı


Oscar ödüllü yazar-yönetmen-yapımcı-aktivist ve gürültücü demokrat Michael Moore’un yeni kitabı Mike’s Election Guide (Mike’ın Seçim Kılavuzu) 2008 New York Times best seller listesine üç numaradan girdi. Kitap, okuyucular arasında büyük ilgi görürken New York Times, kitabı Aptal Beyaz Adam ve Ahbap Memleketim Nerede? kitaplarına göre zayıf bulduğunu, özellikle Soru-Yanıt bölümünün vasat olduğunu yazdı.

Radikal
Yayın Tarihi : 24 Eylül 2008 Çarşamba 13:04:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?