Avrupa Birliği Komisyonu’nun Türkiye’deki yargı sistemi ile ilgili raporlarında hükümete “yargı üzerinde siyasi etki var” uyarısı yapıldı. Rapor, hükümetin AB’ye uyum için çıkarmaya çalıştığı yargı reformu ile çelişiyor
Avrupa Birliği Komisyonu’nun Türkiye’deki yargı sistemi ile ilgili 4. istişari ziyaret raporları yayınlandı. Yargı sistemine ilişkin önemli eleştirilerin yer aldığı raporlarda Ergenekon başta olmak üzere önemli soruşturmalarda gündeme gelen birçok konuda reform yapılması istendi. Hükümete ve orduya yargı bağımsızlığı konusunda sert eleştirilerin yöneltildiği raporlarda son dönemde eleştiri konusu olan tutuklama kararları konusunda da “gereksiz tutuklama kararları verilmesin” uyarısı yapıldı. Adalet Bakanı’nın HSYK üyeliğinden çıkarılması istenen raporlarda Kurul’a müsteşarın başkanlık etmesi önerildi. Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde Bakan’ın kurul üyeliğine devam edeceğini belirten Adalet Bakanlığı’nın Avrupa ülkelerindeki uygulamaları örnek göstermesine karşılık, AB komisyonunun Bakan’ın Kurul dışına çıkarılmasını önermesi dikkat çekti.
Avrupa Birliği Komisyonu’nun, 17-21 Kasım 2008’de, Türkiye’deki yargı sisteminin işleyişine yönelik yaptığı istişari ziyarete ilişkin raporlarının Türkçe çevirisi Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü tarafından yayınlandı. “Yargının Etkililiği”, “Ceza Adaleti Sistemi” ve “Yargının Bağımsızlığı” başlıklarını taşıyan üç rapordaki çarpıcı öneriler şunlar:
Adalet Bakanı HSYK’dan çıkmalı
HSYK, sahip olduğu muazzam yetkiler açısından, yürütmenin etkisi minimize edilse bile yargının bağımsızlığına karşı bir tehdit teşkil edebilir. Kurulun oluşumu yargıyı bir bütün olarak yeterince temsil etmemekte, kararları yayımlanmıyor ve kararlarına karşı etkin bir başvuru yolu yok. Adalet Bakanı HSYK’dan çıkarılmalı, kurulun başkanlığı müsteşara devredilmelidir. Yüksek Kurul’un üye sayısı aşağı derecedeki mahkemelerin ve baronun yeterince temsiline izin verecek şekilde artırılmalıdır. Kurulun kendi sekretaryası, binası ve bütçesi bulunmalıdır. (Raporda, Kurul’un yetkilerinin genişliği eleştirilirken 12 Eylül darbecileri hakkında dava açmaya çalışan savcı Sacit Kayasu ile Şemdinli davası savcısı Ferhat Sarıkaya’nın meslekten ihraç edilmeleri de HSYK’nın geniş yetkilerine örnek gösterildi.) Teftiş Kurulu HSYK’ya devredilmelidir. Kullanılan değerlendirme kriterleri eleştirel bir biçimde değerlendirilmeli ve gerektiği yerde, uygulamalarının yargı bağımsızlığını etkilememesini sağlamak için yeniden formüle edilmelidir.
VATAN’IN NOTU:
YARGI REFORMU STRATEJİ BELGESİ İLE ÇELİŞTİ
AB raporunda Bakan’ın HSYK üyeliğinden çıkarılması önerisi Adalet Bakanlığı’nın AB’ye sunacağı Yargı Reformu Strateji Belgesi’ndeki planlarıyla çelişti.
Bakanlık, HSYK’nın Kurul’dan bakan ve müsteşarın çıkarılması önerisine karşı çıkarken AB ülkelerindeki uygulamaları örnek göstermişti. AB raporunda Bakan’ın kurul dışına çıkarılmasının önerisi Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in “Her ülkenin kendi koşulu vardır” sözlerine bir anlamda destek oldu.
Bakanlık, yargıda “siyasallaşma” eleştirilerine neden olan TBMM ve Cumhurbaşkanı’nın da Kurul’a üye seçmesini önermişti. Bakanlığın bu önerisinden önce kaleme alınan istişari ziyaret raporunda ise Cumhurbaşkanı’nın yargının gösterdiği üç aday arasında seçim yaparak Kurul’a üye atamasının sakıncalı olmadığı vurgulandı. Ancak doğrudan üye ataması konusunda bir değerlendirme yer almadı.
Hükümet-yargı güvensizliği
Hükümet birimleri ile yargı arasında karşılıklı derin bir güvensizlik olduğu fark edilmiştir. Bu güvensizliğin AKP’nin, CHP’ye karşı son seçimde elde ettiği kesin zafer sonrasında büyümüş olduğu izlenimi vardır. Yargı ve hükümet arasındaki güç mücadelesinde, buz dağının görünen kısmı, ikisi de 2008 yılında verilen Anayasa Mahkemesi’nin başörtüsü davası ve AKP’nin kapatılmasına ilişkin davadaki kararlarıdır. AKP hakkındaki karar, partinin çok yakından takip edildiği, herhangi bir zamanda kapatılmasına ilişkin yeni bir dava açılabileceği hususunda açık bir uyarı teşkil etmektedir. Bu tabii ki, büyük çapta yapılacak bir yargı reformu için hiç de iyi bir temel oluşturmamaktadır.
TSK’ya ağır eleştiri
Silahlı kuvvetlerin gayrı resmi tesirinin göstergeleri, bakanlık tesirinden çok daha problematiktir. Bunun açık örneği Şemdinli davasında kayıtlardadır. 12 Eylül yönetimine karşı dava açan Savcı Sacit Kayasu’nun meslekten çıkartılması örneği de vardır. Bunların buz dağının tepesi olup olmadığı şüphelidir. Şemdinli olayında bir savcı, komutanları suçladığı için meslekten ihraç edildi. Genelkurmay Başkanı iddianameyi kamuoyu önünde eleştirmiş ve sorumluları hareket etmeye çağırmıştı. Türkiye’de hala büyük bir siyasi oyuncu olan silahlı kuvvetler hemen hemen açık olarak yargı üzerinde tesir icra etmektedir. Bu tehlike yasa değiştirmekle bertaraf edilemez. Silahlı kuvvetlerin isteklerinin belli olaylarda nasıl algılandığı ve ilerisi düşünülerek itaat sergileme meselesi de olabilir. Askerlerin sivillerce etkin kontrolü AB üyeliğinin olmazsa olmaz şartıdır.
Askeri yargı için anayasa değiştirilsin
Anayasanın, askeri mahkemelerin sadece askeri personel üzerinde yargı yetkisine sahip olacağını garanti edecek şekilde değiştirilmesi gerekmektedir. Sivillere karşı suç işleyen askeri personel, sivil mahkemede yargılanmalıdır.
YARSAV DA ELEŞTİRİLDİ
AB Komisyonu’nun raporlarındaki diğer eleştiriler şu başlıklarda toplandı:
* HAKİMLERİ SADECE BAKANLIK SEÇMESİN: Hakim savcı alımındaki değerlendirme kriterleri o kadar geneldir ki siyasi mülahazalar karar alma sürecine kolaylıkla etki edebilir. Adalet Bakanlığı’nın hakim adaylarının seçimindeki rolü, alt derecedeki mahkemelerin temsilcileri ve baro lehine azaltılmalıdır.
* ELEŞTİRİNİN TARAFSIZLIĞI: Yargı mensupları ifade ve dernekleşme özgürlüklerinden yararlanırlar ama bu özgürlükleri kullanırlarken tarafsızlıklarını koruyacak şekilde kendilerini kısıtlama görevine tabidirler.
* BAKAN SAVCILARA TALİMAT VERMESİN: Adalet Bakanının, savcılara ilişkin genelge ve talimat gönderme yetkisi savcılıkların idari görevleriyle sınırlandırılmalıdır.
* SAVCILARIN DEĞİŞTİRİLMESİ: Dosyanın bir savcıdan alınması (savcının değiştirilmesi) için hukuki ölçütler getirilmelidir.
* ETNİK AZINLIKLARI KORUMAK İÇİN KANUN ÇIKSIN: Suç mağdurlarının ve özellikle tecavüz mağduru zayıf kişilerin, terör mağdurlarının, aile içi şiddet mağdurlarının ve etnik azınlıkların korunması için gerekli yasalar çıkarılmalıdır.
* SAVCILARLA HAKİMLERİN KAPISI AYRILSIN: Savcılar mahkeme salonuna hakimlerin kullandığından farklı bir kapıdan girip çıkmaları gerekir.
* TUTUKLAMA KARARLARINA DİKKAT:
Türk hakim ve savcıları, gözaltı ve tutuklamanın sadece kamu yararının tam olarak gerekli görüldüğü durumlarla sınırlı olmasına dikkat etmelidir.
* DOSYALARIN GİZLİLİĞİ: Kolluk kuvvetleri tarafından tutulan soruşturma dosyasına savcı tarafından verilen bir izinle erişilmesini düzenleyen yönetmelik ile avukatlara dosyaya erişme yetkisi veren kanun hükmü arasında ciddi bir çelişki vardır.
* GÜNEYDOĞULU ÇOCUKLAR: Bir çocuğun tutuklanmasının en son uygulanacak tedbir olarak düşünülmesi ve tutuklu çocukların yetişkinlerden ayrı tutulması ve yargılanması gereklidir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki çocukların örgüt propagandasından tutuklanmaları, çocukların en savunmasız kişiler olduğu hesaba katıldığında önemli kaygılara neden olmaktadır.
‘İnternet suçları titizlikle takip edilecek’
ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım, Türkiye’de internet kullanımının yaygınlaşmasıyla basın suçlarının ortaya çıktığını, bu nedenle Adalet Bakanlığı’nın bilişim suçlarıyla ilgili olarak bir yasa tasarısı hazırladığını açıkladı. Yıldırım, “Burada aynı gazete ve televizyonlarda olduğu gibi, sitelerin sahipleri, sorumlu yazı işleri müdürleri ve diğer çalışanlarının sorumlulukları ve bir suç olması durumunda yapılacak işlemler belirlenecek. Bu gerçekleştiğinde, internet ortamında işlenen çok çeşitli suçların daha titiz takip edilmesi, mağduriyetlerin önlenmesi mümkün hale gelecek” dedi.