Ergenekon tutuklusuyken kansere yakalanan ve tahliye edildikten 5 gün sonra yaşamını yitiren Kuddusi Okkır’ın ölümünde ihmali bulunanların yargılanması için düzenlenen iddianame mahkemece kabul edilmedi
Ergenekon soruşturması kapsamında tutukluyken akciğer kanserine yakalanan Kuddusi Okkır’ın “tedavisinde yaşanan aksaklıklar nedeniyle öldüğü” iddiasına yönelik olarak Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianame mahkeme tarafından kabul edilmedi. Mahkeme, Tekirdağ Devlet Hastanesi’nde görevli 15 doktor hakkında ‘görevi kötüye kullanmak’ suçlamasıyla hazırlanan iddianameyi ‘Adli Tıp Kurumu raporu alınmadığı’ gerekçesiyle iade etti. Savcının itirazı da sonucu değiştirmedi.
Kuddusi Okkır, 23 Haziran 2007’de tutuklanarak cezaevine konuldu. Cezaevinde bulunduğu süreçte Tekirdağ ve İstanbul’da hastane hastane dolaştırılan Okkır’a kanser teşhisi tutuklandıktan 1 yıl sonra konulabildi. Teşhisten 25 gün sonra sağlık durumu iyice bozulan Okkır 1 Temmuz 2008’de tahliye edildikten 5 gün sonra yaşamını yitirdi.
Ailesi ve yakınlarının ‘hastalığın geç teşhis edildiği ve gerekli tedavinin yapılmadığı’ iddiası üzerine Adalet Bakanlığı da soruşturma açtırdı. Teftiş Kurulu, hâkim ve savcılar hakkında soruşturma yapılmasına gerek olmadığına karar verirken, hastanelerle ilgili soruşturma dosyası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi.
Valilik izni yok
Ancak ilgili vali ve kaymakamlar İstanbul’daki doktorlara soruşturma açılmasına izin vermedi. Tekirdağ Devlet Hastanesi’nde görevli 15 doktor hakkında yürütülen soruşturma ise, Tekirdağ Valiliği’nin soruşturma izni vermemesine yönelik kararın Savcı Hasan Çakıcı ve Okkır ailesinin avukatının itirazı sonucu İdare Mahkemesi’nce kaldırılmasıyla sürdü.
Okkır’ın ölümüne ilişkin olarak hazırlanan tek iddianame olma özelliği taşıyan Savcı Çakıcı’nın iddianamesi, dava açılması için 20 Haziran 2009’da Tekirdağ 3. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Ancak mahkeme, 1 ile 3 yıl arasında hapis cezasını öngören ‘görevi kötüye kullanma’ suçunu işledikleri iddia edilen sağlık personeline atılı suçun maddi unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için Okkır’a ait tüm belgelerin Adli Tıp Kurumu Başkanlığı veya tam teşekküllü bir sağlık kuruluşuna gönderilerek rapor alınmasını istedi. Bu raporu atılı suçun sübutuna etki edecek delil olarak değerlendiren mahkeme, delilin toplanmadığı gerekçesiyle iddianameyi iade etti.
Dava açılamadı
Savcı Çakıcı, bilirişi atanıp raporun alınması yetkisinin mahkemelere ait olduğunu, bilirkişi raporunun yer almamasının iade sebepleri arasında olmadığını ve dosyada 3 kişilik bilirkişi heyeti raporunun bulunduğunu belirterek karara itiraz etti. İtirazı görüşen Tekirdağ 2. Ağır Ceza Mahkemesi, “Bu suçun sübutu için bilirkişi raporu olmaksızın iddianame hazırlanması”na yönelik iade gerekçesini haklı bularak itirazı reddetti.
Okkır ailesinin avukatı Devrim Taş, mahkemenin davayı taksirle adam öldürmek veya görevi kötüye kullanma suçu nedeniyle açmak için bilirkişi raporu istediğini belirterek, “Normalde bilirkişi raporunu mahkeme ister.
Süreç bu yolla daha da uzuyor. İstanbul’daki soruşturmalar izin engeline takıldı. Tek yürütülen soruşturmada da dava açılamadı” dedi.
Prof. Donay: Reddi yanlış
Ceza hukukçusu Prof. Dr. Süheyl Donay, kararla ilgili şunları söyledi: “İddianame, bilirkişi raporunun yer almaması nedeniyle iade edilmez. Asliye Ceza Mahkamesi iddianameyi iade ederek yargılama yapmış. Bilirkişi raporu, mahkemenin kendi yapacağı bir iş. Savcı itiraz ederek doğru yapmış. İtirazında da Namık Kemal Üniversitesi’nden 3 kişilik bir bilirkişi raporunun dosyada bulunduğunu belirtmiş. Ağır Ceza’da itirazın kabul edilmesi doğru olurdu, ama edilmemişse de savcı yeni baştan iddianame düzenleyecek. Hâkim dayanışması olmuş bana göre.”