1
Mayıs
2025
Perşembe
YAŞAM

HAK ARAMALIYIZ, HESAP SORMALI, RÜYA GÖRMELİYİZ

Demokrasi insanların kendileri için, öteki insanlar için hayal kurdukları, kurdukları hayalin peşine düştükleri rejimdir. Şimdi bir an bunları hatırlayalım ve düşünelim: Türkiye’de niçin, hiç kimse ‘Bir Rüyam Var!’ diye ortaya çıkmıyor?

Barack Obama’nın ABD başkanı olarak yemin ettiği töreni izlerken, bir yandan içim erimiş bal gibi akıp gitti, beni ısıttı, mest etti; bir yandan da bu süper devletin son 40-50 yılıyla benim sevgili Türkiyemin, güzel yurdumun, mahzun yurdumun 40-50 yılı gözümün önünden akıp geçti, beni mahvetti.

Çünkü bir şey, herhangi bir şey, bir başka şey olmadan bir anlam taşımaz. Boyumuz uzun mu kısa mı, bir başkasının boyuyla kıyaslarsak biliriz. Evimiz küçük mü büyük mü, bir başka evle kıyaslarsak söyleyebiliriz. Işığın değerini karanlıkla kıyaslayınca anlarız.

Yani, Türkiye’nin ne olduğu, nereden nereye geldiği, bir başka ülkenin ne olduğu, nereden nereye geldiği konuşulmadan anlaşılamaz.

Bu küçük yazıda bunu yapmaya çalışacağım.

Süleyman Demirel bir üniversitede konuşma bahtsızlığına uğrayarak Türkiye’nin 1960’larda “bir iğne, bir ampul üretemezken şimdi bakın nerelere geldik-” sözleriyle 40 yıl bu ülkenin kaderinde baş rol oynamış bir politikacının gurur verici tablosunu çizdiğinde, şöyle bir soruyla karşılandı:

“İyi de, bu sürede başka ülkeler ne yaptı? Güney Kore, Yunanistan, İspanya... hepsi de 1960’ta bizimle aynı düzeyde hatta geride olan ülkeler bugün neredeler, bizi onların bugünkü durumlarıyla karşılaştırın!”

Nefesleri kesen, gerçeği boy aynasında gösteren soru, işte budur!

2000’li yıllarda ABD’nin dışişleri bakanı olan Colin Powell’ın 1960’larda ABD’nin güney eyaletlerinde bir hamburger alamadığı bir ABD’den, Barack Obama’nın ABD başkanı olduğu bir ABD’ye bakalım:

Modern çağın en eski demokrasisinde 1950’lere gelindiğinde deri rengi siyah olanların oy hakkı yoktu. Bırakalım oy hakkını, deri rengi beyaz olanlarla belediye otobüslerinde aynı sıralara oturamazlar, aynı lokantalarda yemek yiyemezler, aynı tuvaletleri kullanamazlar, aynı musluklardan su içemezlerdi.

1 Aralık 1955’te Rosa Parks adında 42 yaşında bir kadın, otobüste arka sıralara oturmayı reddetti, ön sıralarda, beyaz derililere ayrılan sıraya oturdu, kalk dediler, kalkmadı. Sonraları, “Yorulduğum, kalkıp yer değiştirecek halim kalmadığı için değil, itilip kakılmaktan, horlanıp ezilmekten bıkıp usandığım için kalkmadım,” diyecekti.
Yaşadığı Montgomery Alabama’da bu uygulamanın sona ermesi için ünlü Otobüs Boykotu başlatıldı, boykot 382 gün sürdü, ABD Yüksek Mahkemesi’nin otobüslerde ayrımcılığı yasaklamasıyla sona erdi.

1956’da Clyde Kennard adında siyah derili bir genç, Güney Mississippi Üniversitesi’nde okumak için 3 girişimde bulundu, 3’ü de reddedildi. Hırsızlık yap-tığı düzmece suçlamasıyla Kennard’ı 7 yıl hapse mahkûm ettiler, mahpusluğunun 3. yılında kanser tanısıyla tahliye edildi.

James Meredith Mississippi Üniversitesi’ne kabul edilmesi için açtığı davayı kazanarak Eylül 1962’de üniversiteye gitti, içeri alınmadı. 3 kez girmeyi denedi, alınmadı. Eyalet valisi Barnett, “Ben vali oldukça bu eyaletteki hiçbir okulda karışık eğitim yapılamaz,” dedi. Yüksek mahkeme vali Barnette’le yardımcısını, Meredith’in okula sokulmadığı her gün için 10 bin dolar ödemeye mahkûm etti. Meredith yanında polislerle üniversiteye gitti, büyük bir kargaşa çıktı, polislere ateş açıldı, biri bir Fransız gazeteci, 2 kişi öldü, 28’i polis 160 kişi kurşunlarla yaralandı. ABD başkanı J.F. Kennedy’nin eyalete ordu birliklerini göndermesiyle James Meredith üniversiteye başlayabildi.

Martin Luther King 1963’te ABD başkenti Washington’da Lincoln anıtı önünde yüz binlerce kişiye “Bir Rüyam Var!” sözleriyle tarihe kazınan ünlü konuşmasını yaptı.
1964’te Civil Rights Act (Yurttaş Hakları Yasası), 1965’te Voting Rights Act (Oy Hakkı Yasası) kabul edildi, ABD’de derisi siyah, bahtları yüzyıllardır kara olanlar yasa önünde eşitliğe, oy verme hakkına kavuştular.

O yıllarda, kendi ifadesiyle, güney eyaletlerinde bir sandviç almak istese alamayan Colin Powell, 1990’larda ABD Genelkurmay Başkanı, peşinden ABD Dışişleri Bakanı olacaktı.

Gene kendi ifadesiyle, babası 60 yıl önce bir lokantada yemek yiyemeyen Barrack H. Obama adında deri rengi siyah, üstelik orta adı Hüseyin olan 48 yaşında bir adam, 20 Ocak 2009’da ant içerek Amerika Birleşik Devletleri’nin başkanı oldu.
Peki bu 60 yılda biz ne olduk? Türkiye ne idi, nerelere, ne kadar ilerledi?

Deri rengi siyah James Meredith 1963’te üniversiteye girebildi, bizim başları örtülü kızlarımız 2009’da üniversitede okuyamıyor.

On binlerce gencimizi kurban ettiğimiz savaşı bitirmiyor, yüzyıllardır yapılan yetmiyormuş gibi Kürtlere, Alevilere hala ayrımcılığın en pespaye uygulamalarını reva görüyoruz.

Demokrasi bir hak arama rejimidir. Demokrasi bir hesap sorma rejimidir. Demokrasi yurttaşlarına bu hakları hiçbir korku duymadan, çekinme hissetmeden kullanma ufkunu sonsuzca açan rejimdir.

Demokrasi yurttaşlarını düşünmeye, sorgulamaya, araştırmaya, tartışmaya, konuşmaya yüreklendiren rejimdir.

Demokrasi insanların kendileri için, öteki insanlar için hayal kurdukları, kurdukları hayalin peşine düştükleri rejimdir.

Şimdi bir an bunları hatırlayalım ve düşünelim: Türkiye’de niçin, hiç kimse “Bir Rüyam Var!” diye ortaya çıkmıyor?

Çıkan biri, örnekse Hrant Dink, “Sen rüya görmeyi git bir başka âlemde sürdür,” denilerek, acaba niçin susturuluyor?

Ve, evet, biz bu 50-60 yıllık serüvenimizi, kiminle kıyaslayarak değerlendireceğiz?
Yoksa, sakın, kurduğumuz bu milli devletten, dünya ulusları arasında içinde bulunduğumuz bu düzeyden memnun ve mutlu muyuz?

Nazar Büyüm - Radikal
Yayın Tarihi : 23 Ocak 2009 Cuma 18:27:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?