Aralık ayında dünya liderlerini toplayacak iklim zirvesinde, ülkelerin çevre politikalarındaki geleceği belirlenecek. Enerji, inşaat gibi sektörleri yakından ilgilendiren zirvede iş dünyası Türkiye'nin planlı hareket etmesini istiyor.
Kopenhag aralık ayında dünya iklim zirvesine ev sahipliği yapacak. Çevre konusunda somut adımların atılmasının beklendiği zirve devlet adamları kadar, iş dünyasını da yakından ilgilendiriyor. Kopenhag'da ana hedef 2012 'de sona erecek Kyoto Protokolü'nün yerine yenisini ikame etmek. Bu süreç Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. Kyoto Protokolü'nü geliţmiţ ülke statüsüyle imzalayan Türkiye aktör olmak yerine, seyirci koltuđunda oturmayý tercih ederse tutamayacađý sözler vermek zorunda kalabilir.
İş dünyası Türkiye'nin gelişmekte olan bir ülke olarak Kyoto Protokolü'nde pazarlık masasına dersini iyi çalışıp oturmasını istiyor.
Türkiye dersine çok iyi çalışmalı
Kyoto Protokülü'ne göre gelişmiş ülkelerin karbon salımlarını azaltmaları gerekiyor. Buradaki kriter ise 1990 yılındaki seviyeler. Gelişmekte olan ülkeler ise Kyoto Protokolü kapsamında herhangi bir yükümlülük altına girmiyor. Ancak bu ülkelerden karbon salımını azaltmaları yönünde adımlar atması bekleniyor. Kyoto 2012'de devre dışı kalacak. Ülkeler şimdi bu protokolün yerine geçecek yeni bir oluşumu tartışıyor. Bunun içinde Aralık ayında Kopenhag'ta tüm tarafların katılımı ile Taraflar Konferansı yapılacak.
Konferans'ta gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında salım azaltılması konusunda büyük bir tartışma yaşanması bekleniyor. Yeni protokolün temellerini atılması muhtemel konferansta ülkelerin de girecekleri yükümlülükler şekillenmeye başlayacak. Uzmanlara göre nihai anlaşma 2010 Aralık ayındaki COP16 Mexico City Zirvesi'nde belirlenecek.
Türkiye kişi başına 5.2 ton sera gazı salımına sahip ve 2007'de 1990 verilerine göre yüzde 119 oranında salım artışı yaşıyor. Gelişmiş ülkelerin şu anda Türkiye'nin 5 katı karbon salımı gerçekleştirdiğini belirten iş dünyasının temsilcileri "Gelişmiş ülkeler yıllar önce gelişmişliklerini tamamladıkları için 1990 ile bugün arasına saldıkları karbon bakımından çok önemli bir fark yok. Onların o seviyelere dönmesi diye bir şey zaten söz konusu değil. Ancak Türkiye'nin o seviyelere dönmesi mümkün değil" açıklamasını yapıyor.
Tutulamayacak sözler verilmemeli
TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Haluk Özdalga AB adayı Hırvatistan gibi ülkelerle birlikte hareket etmeyi planladıklarını belirtiyor. Ancak uzmanlara göre bu çok gerçekçi bir politika değil.
Sürdürülebilir Kentler Birliği (ICLEI) İklim Merkezi Yöneticisi Yunus Arıkan 'a göre Türkiye ve Hırvatistan'ın ortak politika yürütmesi çok zor. Arıkan, Türkiye'nin kendisi gibi OECD üyesi olan ancak Kyoto Protokolü Ek-B'de yer almayan G.Kore, Meksika, Şili, Ýsrail gibi ülkelerle bir yükümlülük grubu kurabilir. Böylece Türkiye hem kendine özgü bir liste yaratma olanađý bulabilir, hem tutamayacađý azaltým hedeflerine maruz kalmamýţ hem de çýkýţ arayan ülkeler arasýnda öncü olma ţansý yakalayabilir.
Peki Türkiye kartlarýný iyi oynamazsa ne olur? CHP milletvekili Osman Coţkunođlu 'nun deyişiyle Türkiye aktör olarak sahnede deđil seyirci koltuđunda oturur. Coţkunođlu, Türkiye 'nin Kopenhag'a hazır olarak gitmediğini belirterek "17'nci büyük ekonomi olmakla övünüyoruz. Bu gücü kullanmalıyız, uluslararası platformlarda kullanabilmeliyiz ama diğer ülkelere baskı yapabilmemiz için önce kendi evimizi temizlememiz gerekir " diyor.
TBMM Çevre Komisyon Başkanvekili Prof. Dr. Mustafa Öztürk ise "Birinci olarak kalkınarak azaltalım demeliyiz. Avrupa ülkeleri bizim iki katımız karbondioksit salıyor. Onlar bir yere insinler, biz bir yere çıkalım. Sonra biz de düşeriz, demeliyiz " açıklamasını yaptı. Öztürk, tarihi sorumluluktan gelen kirliliği kimin karşılayacağına dair bir açıklamanın da peşinde koşulması gerektiğine dikkat çekiyor.
İŞ DÜNYASININ ÖNERİLERİ
Emisyon artışı sınırlandırılmalı
Zorlu Enerji Grubu Başkanı Murat Sungur Bursa
Türkiye, 2012 sonrası küresel iklim müzakerelerinde aktif bir rol almalı ve hızla artan emisyonlarını sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde sınırlandırmak üzere stratejiler hazırlamalı. Türkiye'nin 2012 sonrası yeni oluşturulacak iklim rejiminde gelişmiş ülkeler düzeyinde bir emisyon azaltım yükümlülüğü alması düşünülemez. Ancak, Türkiye, ekonomisinin yıllık yüzde 5-6 civarında büyüme ihtiyacına paralel olarak oluşacak emisyon artışını azaltmaya yönelik çalışmalar yapmalı. Enerji sektörü oyuncuları olarak bizler, yenilenebilir enerji potansiyelimizi geliştirmeye öncelik vermeli, üretimde çevre dostu teknoloji ve tekniklerin kullanımını, Ar-Ge faaliyetlerini desteklenmeyi iş yapma biçimimiz haline getirmeliyiz.
Eski araçlar hurdaya gitmeli
Turgay Durak / Türkiye Otomotiv Sanayi Derneği
İklim değişikliği koordinasyon kurulu, 2020 için öngörülen sera gazı emisyonları artışından yüzde 11 oranında azaltım olacağını açıkladı. Kopenhag'daki konferansta da muhtemelen görüşmeler bu oran üzerinden sürdürülecek. Türkiye, sera gazı azaltım hedeflerine ulaşım amacıyla uluslararası çözümde yer almalı. AB'de 2012 yılında pazara giren otomobillerde CO2 emisyonlarında bir yıl içinde satılan markanın filo ortalaması olarak, 120 g CO2/km sınırı getirildi. Bu yeni araçlarla, mevcut parkın düşük CO2 emisyonları yayan araçlara dönüştürülmesi hedefleniyor. Bu Türkiye'de gündeme gelecek bir konu. Öte yandan parktaki belirli yaştan büyük olan araçların bir program içinde hurdaya ayrılması, Ulusal CO2 Azaltım Çalışmaları için önemli bir Proje olarak görülmeli.
Emisyon artışı 2020'ye kadar kaçınılmaz
Adnan İğnebekçili-TÇMB Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye çimento sektörü, önümüzdeki 10 yıl içerisinde yüzde 60 oranında büyüme ihtiyacı içinde ki bu da 90 milyon tona yakın bir rakam. Hedefimiz sera gazlarının artış hızının çimento üretimi artış hızından düşük olması. Emisyon kısıtlaması zaruretini dikkate alarak, bundan böyle yeni klinker kapasitesi yaratacak yatırımların teşvik edilmemesi, sadece mevcut tesislerin çevre şartlarının iyileştirilmesi ve enerji verimliliğini arttıran yatırımlara devlet teşviği sağlanmalı. Ayrıca katkılı çimento üretim ve kullanımının devletçe teşviki elzem. Yapılan ön değerlendirme sonuçlarına göre, yaklaşık 1,7 milyar dolar yatırım ile, 2020 yılında ton çimento üretimi için salınan CO2 emisyonlarının toplam yüzde 9 civarında azaltılma potansiyeli mevcut.
Yeşil binalar emisyonu düşürür
Dr. Duygu Erten-ÇEDBİK Başkan Yardımcısı
Bina sektörü enerji kullanımının 1/3'ünden sorumlu ve birçok ülkede sera gazı salımlarının en büyük kaynağı. Yeni ve eski binalarda yatırım maliyetlerini çok artırmadan enerji tüketimini yüzde 30-50 düşürebiliriz. COP 15'te yeşil bina konseyleri aracılığıyla yeşil bina sertifikalarının kullanımın yaygınlaştırılması ve yapı sektöründe yeşil dönüşüme yol açmak için tartışılmalı. Bunun için yeni ve varolan binaların sera gazı salımlarını azaltmak ve enerji etkinliğinde iyileştirmeler yapmak için yatırımcıyı cesaretlendiren devlet teşviklerinin artması gerek.
Kim ne kadar salıyor?
Türkiye'de kişi başı sera gazı emisyonu 5.2 ton. Bu rakam ABD'de 24.5, Kanada'da 23.4, Danimarka'da 11 ton. Dünyada atmosfere salınan gazların yüzde 29.3'ü ABD, yüzde 26.5'i AB üyesi ülkeler, yüzde 8.1'i Rusya, yüzde 7.6'sı Çin tarafından üretiliyor.
COP nedir?
Türkiye'nin kartlarını akıllı oynadığı takdirde kilit olarak nitelenecek bir rol üstlenmesi mümkün COP, BMİDÇS gereği 1995'ten bu yana her yıl düzenleniyor. İlk olarak Berlin'de başlayan ve 15'incisi bu yıl Kopenhag'ta yapılacak toplantıların en önemli meyvesi COP 3'ten çıkan Kyoto Protokolü oldu. Bu konferans sırasında sera gazlarının azaltılmasına yönelik daha detaylı yükümlülükler içerdi ve barındırdığı uygulama mekanizmaları ile tarihe Kyoto Protokolü adıyla geçti.