Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından ağır maluliyet olarak değerlendirilen migrenin, felç ve bunama kadar iş görmezliğe yol açan bir hastalık olarak sınıflandığı bildirildi. Dünyada 240 milyon kişiyi etkileyen hastalık, migrenlinin kendisi kadar ailesinin yaşam kalitesini de olumsuz etkiliyor.
İngiltere'de University Collage London bünyesindeki Nöroloji Enstitüsü'nden Prof. Dr. Peter Goadsby, migrenin bütün dünyada yaklaşık 240 milyon kişiyi etkileyen bir hastalık olduğunu belirterek, "Bu kişiler yılda 1.4 milyar migren atağı geçiriyor. Migren, genellikle başın bir tarafında gerçekleşen şiddetli, zonklayan bir ağrı olarak ortaya çıkıyor ve çoğunlukla bulantı, ses ve ışığa karşı hassasiyetle devam ediyor. Migren atakları, genellikle birkaç saatle birkaç gün arasında sürüyor ve kişinin günlük aktivitelerinin çoğunu engelleyebiliyor.
Hatta bazı kişiler ayağa kalkıp yürümekte, işe gitmekte, aile üyeleriyle ilişki kurmakta zorlanıyor. Bu nedenle migren, WHO tarafından 'özürlülük' olarak tanımlanan 20 hastalık içinde, körlükten sonra 7. sırada yer alıyor. WHO, şiddetli bir migren atağını, felç ve bunama kadar iş görmezliğe yol açan bir hastalık olarak sınıflanıyor. Migren sadece bir başağrısı değil, onun ötesinde bir rahatsızlık" dedi.
MİGRENLİ, HASTALIĞININ FARKINDA DEĞİL
Migrenin erkeklere oranla kadınlarda üç kat daha fazla görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Goadsby, "Migren kadınlarda yüzde 20, erkeklerdeyse yüzde 6-8 oranında görülür. Kadınlarda daha sık görülmesinin nedeni östrojen seviyesindeki dalgalanmalardan kaynaklanmaktadır. Avrupalı kadınların yüzde 30'u migren ağrısı çekmektedir" diye konuştu.
Migrenin gündelik hayatı son derece olumsuz etkilemesine rağmen, teşhis ve tedavi oranının düşük bir hastalık olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Goadsby,"Birçok insan migrenle birlikte yaşıyor ancak hasta olduğunun farkında değil. Çünkü migren ailesel bir hastalık olduğu için, ailede birçok kişi aynı ağrıları çekiyor. Migren hastası da, çektiği ağrının doğal bir baş ağrısı olduğunu düşünüyor. Hastaların yarısından daha azı teşhis edilebiliyor ve bunların yaklaşık yüzde 40'ı ağrılarını reçeteli ilaçlarla tedavi etme yolunu tercih ediyor.
Migrenin iyi tedavi edilebilmesi için, kişilerin önce hasta olduğunu bilmesi gerekiyor. Bu nedenle insanların bu konudaki bilincini artırmak gerekiyor. Hekimlerin migreni teşhis etmeleri konusunda da sorunlar yaşanıyor. Aslında sorulacak 3 basit soru migrenin teşhisini kolaylaştırır. Hastaya son 3 ayda başağrısı geçirdiniz mi? Beraberinde istiğfar ettiniz mi? Işık, ses ve hareketten rahatsız oldunuz mu? diye sorulabilir. Bu üç sorudan 2 sine 'evet' cevabı alıyorsanız, karşınızdaki kişi, yüzde 93 oranında migrendir. Migren tedavisine başlanmalıdır" açıklamalarında bulundu.
Ülkemizde yapılan bir çalışmaya göre, migren sıklığı Türkiye'de yüzde 16, İngiltere'de yüzde 15, İsviçre'de yüzde 13, Almanya'da yüzde 12 oranında görülüyor. Migrenin genetik yatkınlık nedeniyle bazı bölgelerde daha sık görüldüğünü söyleyen Prof. Dr. Goadsby, "Migrenin bazı ülkelerde daha sık görülmesinin nedeni genetik yatkınlıktır. Örneğin beyazlarda, zencilere oranla daha sık görülür" dedi.
İHA
Yayın Tarihi :
29 Ekim 2006 Pazar 10:33:04