Isparta arkeolojik zenginliğinin yanı sıra sivil mimarisi yönünden de önemli bir ildir. Isparta evlerinin kendine özgü özellikleri bulunmaktadır. Bu evlerin yapı malzemelerini taş oluşturur. Zemin katlar bütünüyle taştan yapılmış, bazı evlerin de kuzeye bakan duvarları taş karkastır. Zeminlerin üstüne gelen katların duvarları hımış veya bağdadi olarak yapılmıştır. Bu ana malzemelerin yanı sıra alçı ve toprak gibi yardımcı malzemelerden de yararlanılmıştır. Sıva malzemesi olarak en çok samanla kıtıklı sıva harcı haline getirilen çamur kullanılmıştır.
Isparta sivil mimarisini oluşturan evler genellikle iki katlıdır. Üç katlı olanlara çok ender rastlanmaktadır. Bu evlerin dışa açılan cephelerinde bulunan odalar ve sofalar çıkmalıdır. Zemin katlarda taşlığın çevresinde servis bölümleri, kışlık odalar yer almıştır. Bu evlerin zemin katları halı atölyesi, kiler, ahır ve samanlık olarak kullanılmıştır. Ev halkının yaşamını sürdürdüğü üst katlarda ana mekanı sofalar oluşturur ve bunların çevresinde de odalar sıralanmıştır. Bu odaların üzerleri de tekne tavan şeklinde örtülmüştür.
Isparta evlerinin planları genellikle dış sofalı evler ve iç sofalı evler olarak iki ayrı grupta toplanmıştır. Bunlardan dış sofalı evler çoğunlukla Marmara, Ege, Akdeniz ve İç Anadolu’nun güneyine bakan bölgelerinde görülmektedir. İç sofalı evler ise Isparta’nın yaygın plan tipidir. Bu plan tipinde sofaların iki tarafına karşılıklı odalar yerleştirilmiştir. Bütün bu evlerin hepsinde çıkmalar, saçaklar bulunmaktadır. Ayrıca sofaların çıkmaları ahşap payandalarla desteklenmiş, üst örtüler de kiremitle kaplanmıştır.
Isparta sivil mimarisinin yoğunlaştığı yerler, Kepeci, Çelebiler, Gazi Kemal, Keçeci, Sermet, Kurtuluş, Doğancı, Dere, Emre, Karaağaç, Yayla mahalleleridir. Isparta evleri genel olarak Türk Evleri, Acem Evleri ve Rum Evleri şeklinde üç ana başlıkta toplanmaktadır. Bunlardan Ağa Evleri denilen evler iki bölümden meydana gelmiştir. Ağaya hizmet edenlerin yaşadığı avluya bakan tek sıralı odalar evin birinci bölümünü oluşturan tahtani yapılardır. Bu odalar bezemesiz olup, içlerinde yalnızca günlük yaşantıya yönelik dolaplar ve davlumbazlar bulunmaktadır.
Evin fevkani olan diğer kısmına ahşap bir merdivenle çıkılır ve buradan geniş bir sofaya geçilir. Merdivenin üzerinde bulunduğu kısım daha yüksek olup, buna hanay ismi yakıştırılmıştır. Böylece sofa daha genişletilmiş olur. Merdiven üzerine rastlayan bölüm ise çeşitli malzemeler için kapalı bir bölüm haline getirilmiştir. Hanaya açılan odalara genellikle yan yana bulunan kapılardan girilmektedir. Buradaki odalar da bezemeden yoksun olup, yalnızca tavandaki ahşap süslemelere, duvarlardaki niş ve dolaplara özen gösterilmiştir. Bu evlerde hanaya açılan odalarda musandıra denilen meyve kurutma dolapları da bulunmaktadır. Bu tür evlere Böcüzade Süleyman Efendi Evi ile Tahir Paşa ve Demiralay Konağı örnek gösterilmektedir.
Tahir Paşa Konağı Isparta’nın Kepeci Mahallesi’nde olup, halk arasında Bey Evi olarak tanınmıştır. Harem ve selamlık olarak iki ayrı bölümden meydana gelen konak iki katlıdır. Dış sofalı plan tipinde yapılan bu evin zemin katında kış odaları ile servis bölümleri bulunmaktadır. Birinci katta dış sofaya açılan odalara yer verilmiştir. Bu odaların çoğu ahşap tavanlı olup alçı süsleme ile bezenmiştir. Evin başodasının tavanı da alçı ve kalem işi yönünden oldukça zengindir. Bu evin en büyük özelliği de oda kapıları üzerindeki yazı panolarının yerleştirilmesidir.
Isparta’ya XVII.yüzyıl sonunda Kafkasya’dan gelen 300 civarındaki Ermeni ailesi, beraberlerinde kendilerine özgü bir mimariyi de getirmiştir. Bu mimari yalın olarak kullanılmamış, yöresel Isparta evleri birleşerek yeni bir yapı şeklini ortaya çıkarmıştır. Acem Evleri denilen bu evlerden 17’si şehrin Kestaneli ve Sümerbank çevresinde bulunmaktadır.
Acem evleri Türk evi özellikleri ile yabancı mimariyi bir araya kaynaştıran yapılardır. Bu nedenle de Isparta’da farklı bir yapı grubunu oluşturmuşlardır. Acem evlerinin köşelerinde ve kapı girişlerinde süs özelliği taşıyan bağdadi sütuncuklar, cumba altlarında sitilize edilmiş palmetler ve saçaklardaki aşırı süslemeler belirgin bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca zemin katları düzgün kesme taşlardan yapılmış, pencerelerdeki kemerlere de kilit taşları yerleştirilmiştir.
Isparta’da Rumlar tarafından yapılmış olan evler daha çok Ermeni mimarisinin etkisinde kalmıştır. Dışa kapalı bir mimari plana göre yapılan bu evlerde, Türk evlerinde görülen hanayların önü cam ile kapatılmış ve kapalı hanay ortaya çıkmıştır. Ayrıca Türk evlerinde görülmeyen üçgen alınlıklar, sağır pencereler, kabarma madalyonlar ve çeşitli süs ögeleri de bu evlerde yer almıştır. Evlerin girişlerine sütunlar ve sütuncuklar yerleştirilmiştir. Bazı örneklerde bu sütun ve sütuncuklar evlerin pencerelerine de konulmuştur. Türk evleri ile olan tek ortak noktaları da cumbaların kullanılmış oluşudur. Aralarındaki fark yalnızca aşırı derecede bezenmiş olmalarıdır.
Isparta’da 1908 yılından sonra mimaride büyük bir değişim gözlenmiştir. Bunun da nedeni şehrin büyük bir deprem geçirmesi ve sakız gibi ev denilen kapalı balkonlu yapıların ortaya çıkmasıdır. Bu evlere ortalarındaki taş basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Bunlar çoğunlukla tek katlı olup, her iki yanına da birer oda yerleştirilmiştir.
Kenthaber Kültür Kurulu