Büyük bölümü Akdeniz Bölgesi’nde, küçük bir bölümü de Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Göksun, Kahramanmaraş iline bağlı bir ilçe olup, kuzey ve kuzeybatısında Kayseri, kuzeydoğusunda Afşin, doğusunda Elbistan, güneydoğusunda Merkez ilçe, güneyinde Andırın, batısında da Adana bulunmaktadır. Göksun; daha önce göl olan yerin kuruması ile meydana gelen, etrafı dağlarla çevrili bir yerleşim yeri olup, Göksun Ovası’nda kurulmuştur. Ova, kuzeyden Binboğa, batıdan Kırdağı, doğudan Kaman Dağları ve güneyden Bayrat Dağı ile çevrilidir. Kahramanmaraş’ın kuzeybatısında yüksek bir alanda kurulmuş olan Göksun’un kuzey-güney doğrultusunda uzanan Dibek Dağı (2.549 m.) ilçenin Adana ile doğal sınırını oluşturmaktadır. İlçenin kuzeyini engebelendiren Binboğa Dağları, Işık Dağında 2.935 m.ye yükselir. İlçenin en yüksek noktası Berit Dağıdır (3.027 m.). Binboğa Dağları 1.500-2.000 m.den sonra platolara dönüşür ve bu dağın çevresinde çayırlarla kaplı platolar yer alır. İlçe topraklarını Ceyhan Nehri’nin kollarından Göksun Çayı sulamaktadır. Ayrıca Güredin ve Kömürsuyu Dereleri de yöreyi sulamaktadır. İlçe sınırları içinde herhangi bir doğal göl yoktur. Çardak kasabası ve Kamışçık köyünde birer gölet bulunmaktadır. Ayrıca ilçenin Kuzey doğusunda bulunan Adatepe Barajı ve Değirmendere kasabasındaki gölet inşaatı da devam etmektedir. İl merkezine 97 km. uzaklıktadır. Denizden 1.350 m. yükseklikteki ilçenin yüzölçümü 1.920 km2 olup, toplam nüfusu 79.592’dir.
Göksun’da bitki örtüsü step görünümündedir. Karadeniz’ e özgü bitki türlerinden porsuk, kayın, gürgen, kızılağaç, mürver benzeri bitkiler ile sedir ve karaçam ağaçlarının oluşturduğu ormanlık alanlarda, ardıç, meşe, ibreli ardıç karışımı, karaçam, göknar, sedir ve kızılçamlar da bulunmaktadır.
Akdeniz iklim kuşağında yer almasına rağmen Toroslar’ın olumsuz etkisi ve yükseltiden dolayı, Göksun’ da deniz etkisi görülmez. İlçede yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve kar yağışlı olan Akdeniz yakını dağ iklimi görülür. İlçede Akdeniz yağış rejimi görülür. En fazla yağışı kış ve ilkbahar mevsimlerinde, en az yağışı ise yaz mevsiminde alır.
İlenin ekonomisi tarım, hayvancılık ve ormancılığa dayalıdır. Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler, buğday, şeker pancarı, fasulye, nohut, elma, üzümdür. Az miktarda arpa, mercimek, kayısı, Antepfıstığı yetiştirilmektedir. Hayvancılıkta koyun ve kıl keçisi besiciliği yapılmaktadır. İlçede kereste üretimi ve ticareti oldukça gelişmiştir. İlçe topraklarında aliminyum ve demir yatakları bulunmaktadır.
Göksun ismi, eski kaynaklara göre “Kokusus”, “Cocussus” tur. Kokussus buranın Roma dönemindeki adı olup, Bizanslılar döneminde “Kokson”; Ermeniler zamanında da “Koksen” olarak anıldığı bilinmektedir. Osmanlı kaynaklarında ise, bu isim “Köksün” veya “Göksün” olarak geçmektedir.
Göksun yöresinde yapılan arkeolojik kazılar, Göksun tarihinin, tarih öncesi çağlara kadar indiğini göstermiştir. Göksun merkezindeki höyükte yapılan araştırmalarda “Bakır Çağı” na tarihlenen, M.Ö. 2500 yıllarında yapıldığı anlaşılan çanak ve çömlekler bulunmuştur. Burada ele geçen, bu döneme ait Göksun Yazıtı İstanbul Arkeoloji Müzelerindedir.
XIX. yüzyıl sonlarında bazı yabancı bilim adamları inceleme ve araştırma yapmak üzere Göksun yöresine gelmiştir. Bunlardan Hogorth (İngiliz), Sterett (Amarikalı), Kiepert ve Hugo Grothe (Alman) isimli bilim adamları, Göksun ve çevresinde bir dizi inceleme ve kazılar yapmışlarsa da elde ettikleri bulgular hakkında yeterli bir yayın yapmamışlardır. İstanbul Üniversitesi’nden Prof.Bahadır Alkım 1949 yılında, yörede kazı ve araştırmalar yapmış, Taşoluk’ta yüzey araştırmaları sonucunda taştan yontulmuş bıçak, balta ve kazma benzeri aletler elde etmiştir. Prof. Dr. İ.Kılıç Kökten’ in Döngel köyündeki Döngel Mağaraları’ nda 1956-1959 yılları arasında yaptığı arkeolojik çalışmalar, bölge tarihinin Prehistorik Çağlara kadar uzadığını göstermiştir. Buradaki höyüklerde ele geçen çanak, çömlek ve tabletlerin Irak’ın Musul şehri civarında bulunan verilerle benzerlik gösterdiği saptanmıştır. Musul’ da ele geçen eserlerin Asurlular’ a ait olduğu dikkate alındığında, Göksun’un da Asurlular’a bağlı bir ticaret kolonisi veya bir konaklama merkezi olduğu açıklık kazanmaktadır. Asurlular, Kayseri (Kültepe)’deki ticaret kolonilerine giderken o zamanlar Kayseri’ye en yakın yol güzergahında bulunan Göksun’dan geçtikleri de böylece ortaya çıkmıştır.
Hattiler ve Hititler Göksun’da yaşamışlar ve onlara ait kalıntılar günümüze kadar ulaşabilmiştir. Prof.Dr.Kemal Balkan, Hattilerin bölgede kurdukları mama Beyliği merkezinin Göksun, Elbistan veya Şar’da (Komana) olduğunu ileri sürmüştür. Daha sonraki dönemlerde yörede İskitlerin baskısı ile Kimmerler, ardından da İskitler, Medler ve Persler egemen olmuşlardır. Makedonya Kralı Büyük İskender’ in Doğu Seferi sırasında M.Ö. 333 tarihinde İskenderun’ un doğusunda, İssos (Ayas) ovasında son Pers Kralı III. Darius’ u mağlup etmesi ile Torosların doğusunda yer alan Güneydoğu Anadolu şehirleri ile birlikte Kahramanmaraş ve çevresi de Makedonyalıların hakimiyetine girmiştir. Büyük İskender Kahramanmaraş, Göksun, Afşin ve Elbistan üzerinden İran’a yürümüştür.
Göksun’un Roma, Bizans ve Ermeniler zamanında, Kayseri-Elbistan ve Elbistan-Maraş yol güzergahında bir konaklama beldesi olarak kullanıldığı, Roma gezginlerinden Antonius’un “İtinerarum Antonium” adlı eserinden anlaşılmaktadır. Göksun’ un Roma dönemindeki şehir merkezinin yeri, yapılan bütün çalışmalara rağmen kurulduğu yer tespit edilememiştir. Bu döneme ait mimari eserlerin kalıntılarına da rastlanmamıştır. Urfalı Mateos, bunun nedenini o zamanlar bu yörede yaşanan büyük sel ve deprem felaketlerine bağlamaktadır.
Göksun, M.S. 395 – 1030 yılları arasında Bizans egemenliği altında kalmıştır. Kayseri-Kilikya arasındaki en kısa yolun Göksun’ dan geçmesi, Bizans döneminde yöreye önem verilmesine neden olmuştur. Bu amaçla hem askerî hem de siyasî bakımdan bu kısa yolun güvenliğini sağlamak için güçlü kaleler inşa etmişlerdir. Bizans devrinde Göksun’ un, aynı zamanda, sürgün hayatı geçirmeye mahkûm papaz ve rahiplere sürgün yeri olduğu da söylenmektedir. Hz. Ömer devrinde Araplar, Bizans İmparatorluğuna baskılar yapmış, Elbistan’a kadar olan yerler Arapların hakimiyetine girmiştir.
Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra yöre, Alparslan’ ın komutanlarından Çavuldur Bey ve Afşin Bey Maraş ve içerisinde Göksun’un da bulunduğu yöreyi ele geçirmiştir. Selçuklu Sultanı Melikşah’ın ölümünden sonra, Büyük Selçuklu Devleti’nin zayıflamasını fırsat bilen Ermeniler, Bizanslıların da desteği ile Maraş Ermeni Krallığına bağlı olarak Göksun’ daki prenslikleri yeniden kurmuşlardır. Göksun, Raban Kaleleri başta olmak üzere Ceyhan Irmağı’ndaki Ermeni Krallığına bağlı yöreler, Boldacı bey tarafından 1085’te yeniden Selçuklu topraklarına katılmıştır. Bir ara Haçlıların ve Ermenilerin eline geçen yöre, Danişmendlilerin eline geçmiştir. Danişmentli Melik Muhammed’in ölümüyle yöre yeniden Selçukluların egemenliği altına girmiştir. Anadolu Selçukluları 1243’te Kösedağ Savaşı’nda İlhanlılara yenilince, Maraş, Malatya, Adıyaman ve Elazığ yöresinde 1337’de kurulan Dulkadiroğulları Beyliği Göksun’u da ele geçirmiştir. Dulkadiroğulları ile memluklular arasında 1467’de yapılan savaş Göksun yakınlarında olmuştur. Ardından Dulkadiroğulları Safavilerin baskısına karşı koyamayarak geri çekilmişlerdir. Yavuz Sultan Selim zamanında, Çaldıran Savaşı (1514) ile Dulkadiroğulları Beyliği ortadan kaldırılmış, yöre 1515’te Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Celali İsyanları Göksun’u da etkilemiştir. Celaliler ormanlık araziye sahip olan Göksun’a gelerek burada barınmışlardır. Ardından Kalenderoğlu İsyanı ile Celali isyanlarını Kuyucu Murat Paşa bastırmış ve bu arada Göksun’da da konaklamıştır.
XIX.yüzyıl sonlarında Halep vilayetinin Zor Mutasarrıflığı sınırları içerisinde bulunan Göksun, Andırın kazasının bir nahiye merkezi idi. Kaza merkezi Andırın ile Göksun ile sık sık yer değiştirmiştir. 1908 Yılında Maraş iline bağlı ilçe olan Göksun Cumhuriyetin ilanından sonra da bu konumunu sürdürmüştür.
Kenthaber Kültür Kurulu
Fotoğraflar, www.goksun.gov.tr adresinden alınmıştır.