Kelenderis, Anamur, Silifke ana yolu üzerindeAydıncık’ın yayıldığı yerde, küçük bir koyun batı yanındaki yarımadacıktır. ilçesinde,Kent, Senir dağlarının Akdeniz’e iyice uzantı yaparak oluşturduğu Karabıyık burnu ile doğuda, Susuz Dağın uzantısı olan Davulcu tepelerin uç noktası olan Sancak burnu arasında kalan koyun güneybatısında, doğuya doğru uzanan bir yarımadanın batısına, denizden çok az bir eğimle yükselen alana kurulmuştur.
Yarımadanın güneyi denizden 20 m. kadar yükselir ve sarp yamaçlarıyla doğal bir koruma oluşturur. Buradaki kent, İ.Ö. 600 dolaylarında yöreye gelen Samos/Sisam’lı göçmenlerce Hellenleştirilmiştir. Roma egemenliği döneminde, üzerinde “Kelenderiton” (Kelenderislilerin) yazısı bulunan paralar basılmıştır.
İ.Ö. 6.yüzyıldan dan itibaren Kelenderisin tarihi aydınlanmaya baslar. Bu yüzyılda Kelenderis’i Yeni Babil kaynaklarında sözü edilen Pirindu bölgesinin sınırları içerisinde görürüz. İ.Ö.5 ve 4. yüzyıllarda Pers egemenliğine ragmen, Kelenderis tarihinin bildiğimiz en parlak ve aktif dönemi başlar. 5.yüzyıl başlarında, Aegina standartlarında basılan ilk drachmilerin ardından 450 den itibaren Pers standartlarında ancak Grek karakterinde basılmış gümüş straterler, tetroboller ve oboller bilinmektedir.
Aegina standartlarından Pers standartlarına geçişin Kelenderis’in Attik-Delos deniz birliği üyeliğinin bitmesi, birbaşka deyişle, Perslere bağımlılığın artması şeklinde değerlendirilebilinir.
Hellenistik çağ başlarında straterler kaybomuş, bu safhada kentin bağımsız olup olmadığını, yani Seleukosların yada Ptolemaiosların egemenliğine girdiğini gösteren belge ve bilgi bulunmamaktadır. Ancak, Mısırlıların Akdeniz ticaretini uzun süre kontrolleri altında tuttukları bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, Mısırlıların Orta Dağlık Kilikia’yı işgal etmekten çok buralarda sonradan kentleşen üsler kurdukları bilinmektedir.
Kelenderis İ.Ö. 2.yüzyılda da kendi sikkelerini basmaya devam etmiştir. Erken Roma İmparatorluk Çağından, Domitian zamanına kadar kent hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Bir ara, bölgenin Kommageneli IV. Antiochos’a (İ.S. 38-72) verilmesi sırasında kralın portresi bulunan bronz sikkeler basılmıştır. Kelenderis darplı Roma sikkeleri ise Domitian zamanında başlar ve aralıklarla Trajan Decius zamanına kadar devam eder.
İlkçağ kentinden günümüze ulaşan kalıntılardan bazıları şunlardır:
Kemerler üzerine oturtulmuş piramit biçiminde çatısı olan, görkemli anıt mezar, diğer anıtsal mezarların kalıntıları ve lahitler; Bizans dönemine ait bir hamam kalıntısı, bunların dışında da sütun başlığı gibi bazı kalıntı parçaları bulunmaktadır.
Kentteki, Pramidal çatılı mezar anıtının büyük bir olasılıkla İ.S. 2.yüzyıl sonlarına ait olduğu sanılmaktadır.
Limanın 50 m. batısında bulunan hamam, biraz daha geç bir tarihte yapılmıştır. Bunun gibi, limanın güneyindeki yarımadanın bir kısmını cevreleyen surlar, birkaç sarnıç, su yolu, theatron, gibi kalıntılar da geç Roma çağına ait yapılardır.
Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Zoroğlu’nun başkanlığında yürütülen Kelenderis kazıları çerçevesinde, 2005 yılında Aydıncık ilçesi balıkçı barınağında taş bloklar görülmüş ve 2006 yılında ise yapılan sualtı kazısında, iskelesinin güney zemininde, yaklaşık 25m uzunluk ve 5m genişlikte antik Kelenderis iskelesinin temelini oluşturan bir yapı kalıntısı ortaya çıkarılmıştır.
Ek Bilgi: (Kaynak: Sanatajansı.com)
Levent Zoroğlu yaptığı açıklamada, 1987 yılından itibaren yürütülen Kelenderis antik kentindeki kazılarda, bugüne kadar Akropol, Agora ve tiyatro gibi kalıntıların ortaya çıkarıldığını, alandaki en önemli bulgunun ise 1989′da ortaya çıkarılan Kelenderis Mozaiği olduğunu söyledi.
Mozaiğin üzerinde Kelenderis Antik Kentinin resmedildiğini ve dünyada bir eşinin daha bulunmadığını anlatan Zoroğlu, “Mozaiğin, bin 500 yıl önce yapıldığını tahmin ediyoruz. Han yıkığı diye adlandırılan Kelenderis mozaiği dünyanın en önemli mozaikleri arasında bulunuyor. Çünkü mozaiğin üzerinde bugüne kadar bulunan mozaiklerde olmayan manzara var. Bu resmin, Aydıncık’taki antik kent olduğunu savunuyoruz” dedi.
Yaklaşık 12 metre uzunluğunda, 3.20 metre genişliğindeki zemin mozaiğinin 3×3 metrelik panosunda, Kelenderis’in kent manzarası ile içinde iki yelkenlinin bulunduğu limanın betimlemesi bulunduğunu vurgulayan Zoroğlu, panoda ayrıca Roma hamamı, çeşitli antrepolar, limana bakan tarafında ise başka yapıların yer aldığını söyledi.
Mozaiğin diğer kalıntıların ortaya çıkarılmasında da kılavuzluk yaptığını belirten Zoroğlu, “Mozaik üzerinde bulunan resimlerden yola çıkarak, limanın bulunduğu yerde bir yarım ada, bir tersane kalıntısı ve bir de kemerli yapı bulduk. Mozaiği inceleyerek, antik kentteki kalıntıları ortaya çıkarmaya çalışıyoruz” dedi.
Kazılar neticesinde yörede 5 bin yıl öncesine dair yaşam izlerinin bulunduğunu anlatan Zoroğlu, mozaik üzerinde bulunan tersanenin ise Anadolu’daki en eski tersanesi olduğunu belirlediklerini söyledi.
Osmanlılar döneminde Kelenderis’ten türetilmiş, “Gilindire” olarak adlandırılan ve Kıbrıs’a kapı olan kentin, zamanın en işlek liman şehri olduğuna dikkati çeken Zoroğlu, yapılan çalışmalarla ilgili olarak bir kitap, 30′a yakın makale yayınladıklarını, ayrıca yurt içi ve dışında çok sayıda konferanslar düzenlediklerini söyledi.
Levent Zoroğlu, Kelenderis Mozaiğinin bakanlıktan alınan ödenekle üzerinin ahşap korumayla kapatıldığını ve bir bekçi nezaretinde Aydıncık Limanında sergilenmeye başladığını kaydetti.
Zoroğlu, kentin tamamıyla gün yüzüne çıkması, kamulaştırma işlemlerinin tamamlanması ve çevre düzenlemesinin yapılmasıyla Doğu Akdeniz’in turizmine önemli katkı sağlayacağını belirterek, bu yılki çalışmaların ise önümüzdeki günlerde başlayacağını ifade etti.
Çalışmaların daha kapsamlı yürütülebilmesi için sponsor desteği beklediklerini de kaydeden Zoroğlu, çalışmalara katılacak 50 kişilik ekipte, ODTÜ ve Doğu Akdeniz Üniversitesinden su altı araştırma gruplarının bulunduğunu da sözlerine ekledi.