Germencik'ten Bir Görünüm |
Ege Bölgesi’nde, Aydın iline bağlı ilçe olan Germencik’in doğusunda Merkez ilçe, güneyinde Koçarlı ve Söke, batısında Kuşadası ilçeleri, kuzey ve kuzeybatısında İzmir İli bulunmaktadır. Germencik İlçesi, ilin kuzeybatısında, Büyük menderes havzasında yer alır. Kuzeyini Aydın dağları, batısını da bu dağların uzantısı olan Durmuş (Gümüş) Dağı engebelendirir. Germencik ve Koçarlı’nın doğal sınırını çizer.
İlçe topraklarının güney kesimi Büyük Menderes Ovasında yer alır. Aydın Dağlarından kaynaklanan irili ufaklı bir çok akarsu kuzey-güney doğrultusunda akarak Büyük Menderes’e katılır. İl merkezine uzaklığı 25 km.dir. Yüzölçümü 404 km2 olan ilçenin 2000 Yılı genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 45.821'dir.
İlçe ekonomisi tarıma dayanmaktadır. Başlıca tarımsal ürün incirdir. Bunun yanı sıra zeytin, pamuk, susam ve meyan kökü de üretilmektedir. Hayvancılık da yapılmaktadır.
Eski bir yerleşme olan Germencik’in, Aydınoğulları Beylerinden Hıdır Bey tarafından, bugünkü yerinin 2 km. kuzeyinde kurulduğu bilinmektedir. Aşireti ile bu topraklara gelen Hıdır Bey, Değirmencik denilen ilk Türk yerleşmesini kurmuştur. Eski adları İğneabad, Değirmencik olan Germencik, 1948 yılında ilçe olmuştur.
Magnesia antik kenti |
Germencik’e bağlı bir bucak merkezi olan ve İzmir-Aydın karayolundan ayrılarak Söke ve Milas üzerinden Bodrum, Marmaris gibi turizm merkezlerine uzanan yolun kavşağında bulunan ortaklar, ilçe toprakları içerisindeki en büyük yerleşim yeridir. Ortaklar’a 4 km. uzaklıktaki Magnesia antik kenti bulunmaktadır. Kentin ilk kurulduğu yer kesinlik kazanamamakla beraber, Lethaus (Gümüşçay) ile Maindros’un (Büyük Menderes) birleştiği yerdedir. Kuzey Yunanistan’daki Magnesia’dan Anadolu’ya gelen Aioller’in kurduğu bu kentten söz eden kaynakların çoğunda “Magnesia’lıların uğradığı felâketler “denilmiştir. Magnesia kazılarında Agora’nın güney-batı köşesindeki 17 no.lu, 51 satırlık bir kitabe, kentin kuruluşu ile en güzel ve en doğru hikâyeyi anlatmaktadır . Üst kısmı kaybolmuş olan kitabenin kalan metni şöyledir:
“ ... hangi nedenle geldikleri anlaşılıncaya kadar tanrının buyurduğu kehanet gizli kalmaktadır. Tanrının,zamanın geldiğini bildirmesinden az sonra Gortyn ve Phaistos arasında bir kent kurdular ve mutlu bir şekilde oraya yerleşip,kadınlar ve çocuklar edindiler,kehanete göre kendi soylarından gelenlere tanrının isteğini aktardılar. Yaklaşık seksen yıl sonra beyaz kargalar göründüler ve hemen şükran kurbanları keserek geri dönüşleri konusundaki kehaneti öğrenmek üzere, Themisto’nun Argos’da rahibe ve Ksenyllos’da birinci Archon olduğu sırada Delphi’ye bir heyet gönderdiler. Onlara şu kehanet bildirildi;
“Siz Magnesialılar,siyah bir kuş yerine,beyaz kanatlı bir kuş gördüğünüz için uzak Girit’ten geldiniz ve ölümlülere bir mucize olarak görünen bu olay karşısında anayurdumuza yeniden dönüp dönmemekte kararsızdınız. Ama anayurt toprağından bir başka yere yelken açmak gereklidir. Babam,benim ve kız kardeşim için Magnesialılara Peneios ve Pelion dağının hakim olduğu topraktan daha kötü olmayan bir toprak parçası tahsis etmek uygundur.
Ey asil Magnesialılar, sizler nereye yelken açmanız gerektiğini soruyorsunuz. Tapınağın kapısının yanında duran adam size yolu gösterecek. Bu yol sarp Mykale dağının arkasındaki Pampylialıların ülkesine sizi götürmeli, orada kıvrımı çok (Meander) nehrin kenarında çok sayıda arazisi olan Mandrolytos’un zengin evi var. Burada Olimpialı, hilekârlığa hükmedenlere değil, hak edenlere zaferi ve büyük refahı temin eder. Bu kutsal alanda Glaukos’un soyundan gelen cesur bir adam var. Tapınağı terk ettiğinizde bu kişi karşınıza çıkacak, çünkü kader bunu böyle istedi. Bu şahıs size anakaradaki bol buğdaylı araziyi gösterecek. Magnesialıların silah taşıyan akraba halkını, Thorax dağına ve Manthios nehrine ve Endymion karşısındaki sarp Mykale dağına ulaşmaları için rehberliğin altında Pampylialıların körfezine gönder, Leukippos. Burada zengin ve hayrete değer Magnesialılar, Meandros’un evinde surlarla çevrili kentlerde oturacaklar.”
Magnesia |
M.Ö.680 ile 652 arasında bölgeye Lydia Kralı Gyges hakim olmuştur. Kentin Gyges’in düşmanlığını kazanmasına sebep olarak bazı antik yazarlar, Gyges’in gözdesi olan bir ozanın Magnesia’da uğradığı hakaretlere bağlamışlardır. Daha sonra Kuzeyden gelen bir kavim olan Kimmerler kente M.Ö.657’de hakim olmuşlardır. Peş peşe gelen bu saldırılar nedeniyle Magnesia tahrip edilmiştir. Daha sonra Pers Kralı I.Artaxerxes, Salamis Savaşının Atinalı kahramanı Themistokles’in memleketinde gözden düşmesi üzerine onu Anadolu’ya davet etmiş ve yaşaması için üç kent önermiştir. Themistokles’de bunların içinden Magnesia’yı seçmiştir (M.Ö.460). Magnesia’lılar da kahramana büyük saygı göstermişlerdir. Buna karşılık Themistokles, Magnesia’da Artemis adına bir mabet yaptırarak kızını da oraya rahibe yapmıştır. Themistokles’in Artemis Leukophryus kutsal alanında kurban sunarken ölmüştür. Onun ölümünden sonra onun anısına Magnesia’lılar agora’da bir anıt yapmışlardır. İon kentlerinin almış olduğu ortak karara uymayan Magnesia, Atina’nın başkanlığındaki Delos Deniz Birliği’ne katılmamış ve Atina-Sparta savaşında taraf olmamıştır. Spartalıların savaşı kazanmasından sonra buraya gelen Spartalı komutan Thibron kentin savunmasız durumunu görünce Perslerin tekrar buraya gelmelerine mani olmak için kenti Thoraks Dağına (Gümüş dağı) taşımıştır. Magnesia’nın yer değiştirmesiyle ilgili bu söylentilerden çok Menderes’in taşıdığı millerin bunda büyük payı olduğu sanılmaktadır. Alınan bütün bu önlemlere karşı Magnesia yine de Perslerin eline geçmiş, Büyük İskender’in Anadolu’ya gelişine kadar da onların egemenliğinden kurtulamamıştır. M.Ö.334’de Büyük İskender’e gönül rızası ile bağlanmışlar, daha sonra M.Ö. 240 da Seleukos krallığına, M.Ö.189’da da Bergama Krallığına tabi olmuşlardır. Bergama Krallığının vasiyet yoluyla Roma’ya bağlanmasıyla Magnesia’da Roma’nın Asya eyaletleri içerisinde önde gelen kentlerinden biri konumuna girmiştir (M.Ö. 133). Nitekim M.S. III.yy.a tarihlenen bir sikke üzerinde “Asya’nın yedinci kenti” yazısı da bunu doğrulamaktadır. M.Ö. 87’de Pontus Kralı IV.Mithradates direnerek Roma’ya bağlılığını kanıtlamış, Sulla’da onları bağımsızlıkla mükafatlandırmıştır. M.S.17’deki büyük depremde çok zarar gören şehri İmparator Tiberius 12 yıldan kısa bir süre içinde yeniden inşa etmiştir. Bundan sonra kent için talihsiz bir süreç başlar, önce Gotlar tarafından yakılıp yıkılır. Daha sonra 620-30’da Pers Kralı II.Hüsrev’in akınları karşısında Artemis kutsal alanı çevresindeki surun içine çekilerek kendini korumaya çalışır.
Alangüllü Kaplıcaları |
Bizans döneminde ise bir piskoposluk merkezi olur ve daha sonra da önemini tamamen yitirir. Platon’un anlattıklarına dayanarak ve son buluntuların ışığında M.Ö. II.yüzyılda, çevresi surla çevrili, yaklaşık 1300x100 m.lik bir alanı kaplayan, ızgara plânlı bir kent olduğunu tanımlıyoruz. Yine Platon’a göre şehrin nüfusu yaklaşık 20 000 kişi olup, her biri bir tanrının adını alan 12 semte (phyle) bölünmüştü. Bu tanrılardan sekizinin adını duvar yazıtlarından öğreniyoruz. Bunlar Aphrodit, Apollon, Ares, Hephaistos, Hermes, Hestia, Poseidon ve Zues’dur.
İlçede en önemli tarihi eser, Magnesia antik kenti kalıntılarıdır. Ancak bunlardan da sadece Artemis Tapınağının kalıntıları günümüze gelebilmiştir. Antik kentte yer aldığı bilinen Zeus Sosipolis Tapınağı, agora ve bazı yapılar, antik çağda adı Lethaios olan Moralı Çayının oluşturduğu bataklığın altında kalmıştır. Ayrıca ilçede ; Neşatiye Köyü Camisi ve ilçenin 12 km. kuzeyinde Alangüllü Kaplıcaları bulunmaktadır.
Kenthaber Kültür Kurulu
Fotoğraflar, germencik.gov.tr adresinden alınmıştır.