Babadağ Genel Görünüm |
Ege Bölgesi’nde, Denizli İli’ne bağlı bir ilçe olan Babadağ, Babadağı’nın eteklerinde kurulmuştur. İlçenin yüzölçümü 136 km2 olup, toplam nüfusu 5.194’tür.
İlçenin ekonomisinde dokumacılık çok önemli bir yere sahiptir. Bunun yanı sıra tarım ve hayvancılık da yapılmaktadır. Ancak ilçenin doğal yapısı tarıma elverişli olmadığından yalnızca yem bitkileri ve kavunculuk yapılmaktadır. Toprağın yapısı yem bitkileri ve kavunculuğa uygundur. Sulanabilir arazi az miktarda olup, kuru tarım yapılmaktadır. Yetiştirilen ürünler arasında hububat ağırlıktadır. Sulu tarım yapılabilen yerlerde taze fasulye, börülce, domates, soğan, salatalık sulama olmayan yerlerde buğday, arpa,nohut yetiştirilir. Kestane ağırlıklı olmak üzere ceviz, elma, kiraz, zeytin, uzum gibi meyveler de yetiştirilmektedir. İlçede el tezgahlarıyla başlayıp yari otomatik tezgahlarla devam eden dokuma sanayii, tam otomatik tezgahlarla gelişimini sürdürmektedir. Babadağ’da dokunan ürünler arasında ham bez, pike, kanaviçe, havlu, çarşaf ve çocuk bezi başta gelmektedir.
Babadağ’ın Yeniköy olan ilk ismi, Kadıköy’e dönüşmüştür. Ancak bu isim İstanbul’daki Kadıköy ile karıştığından ötürü, Posta işlemlerinde sorunlar çıkmış, nahiye müdürlüğünün teklifi, belediye meclisinin kararı ile 1935 yılında Babadağ olmuştur.
İlçenin tarih öncesine ait herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Yörede arkeolojik araştırmalar yapılmamış, ayrıca antik kaynaklarda da buradaki bir kentin varlığı ile ilgili bir bilgiye rastlanmamıştır. Bununla birlikte ilçedeki ilk yerleşimin Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Oğuz Türklerinden bir yörük aşireti 1386 yılında Babadağ’ın 3 km. kuzeydoğusundaki Oğuzlar Köyü’ne yerleşmiştir. Bundan sonra ilçenin 4 km. doğusundaki Yeniköy’e (Beşikköy-Kadıköy) de bir başka yörük aşireti yerleşmiştir.
I.Dünya Savaşı sonrası ve Kurtuluş Savaşı öncesi Yunan işgaline uğramamıştır. Sivas Kongresi’ne üye göndermiş, Kurtuluş Savaşı sırasında da Milis kuvvetlerine asker göndermesinin yanı sıra malzeme yardımında da bulunmuştur.
Babadağ, 1879-1932 ve 1944 yıllarında büyük yangın geçirmiş, bu yüzden de günümüze eski tarihlere ait dini ve sivil mimari eserleri gelememiştir. Bugünkü evler ve konaklar bu yangın sonrasında yapılmıştır.
Kenthaber Kültür Kurulu