Ege Bölgesi’nde, İzmir İline bağlı bir ilçe olan Foça, kuzeyinde Çandarlı, kuzey ve batısında Ege Denizi, kuzeydoğusunda Aliağa, güney ve doğusunda Menemen ilçesi ile çevrilidir. İzmir Körfezi’nin kuzeyinde yer alan ilçenin büyük bir bölümünü Gediz Nehri’nin oluşturduğu verimli düzlük alanlar kaplamaktadır. Ege kıyılarına derin yamaçlar halinde inen bir arazi yapısı vardır. İzmir Körfezi’nde yer alan Foça yerleşim merkezinin karşısında Orak ve Fener adaları bulunmakta olup, doğal bir limandır.
İlçe topraklarını Gediz Irmağı’nın bir bölümü sulamaktadır. İl merkezine 64 km. uzaklıktaki ilçenin yüzölçümü 247 km2 olup, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 36.107’dir.
İlçede Akdeniz İklimi hüküm sürmekte olup, İzmir’in en az yağış alan ilçelerden biridir. Rüzgarlı gün sayısı fazladır. Yaz mevsiminin en sıcak ayları Temmuz ve Ağustostur. Hava sıcaklığının35 dereceyi aştığı günler olur. Her gün öğleye doğru çıkan deniz meltemi (imbat) bunaltıcı sıcakları hafifletir.
İlçenin ekonomisi tarım, hayvancılık, balıkçılık ve turizme dayalıdır. Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında; zeytin, pamuk, tütün ve üzüm gelmektedir. Az miktarda buğday, arpa, mısır, mandalina ve baklagiller yetiştirilir. Kıyı kesimindeki halkın geçim kaynağının başında balıkçılık gelmektedir.
İlçede turistik tesislerin artması ve turizme dayalı ticaretin gelişmesi tarım üretimini geriletmiştir. Bazı köylerde modern tavukçuluk tesisleri kurulmuştur. Ayrıca ilçede dokuma, gıda maddeleri ve tarım araçları üreten küçük iş yerleri ve bir de gübre fabrikası vardır.
Antik Çağlarda ismi Phokaia olan kent MÖ.X.yüzyılda Aioller veya VIII.yüzyılda İonialılar tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Phokai,sözcük olarak Helen dilinde bir anlam taşımamaktadır. Prof. Bilge Umar Luwi dilinde sulak yer anlamındaki “Pauwake” den gelmiş olduğunu ileri sürmektedir. Josef Keil, bu ismin limanın önünde olan ve su yüzüne çıkmış foklara benzediğinden kente bu ismin verildiğini ileri sürmüştür.
Phokaia’nın kuruluşu ile bazı görüşler ortaya atılmıştır. Antik Çağın tarihçilerinden Herodotos, Strabon ve Şamlı Nikolaos, burada yaşayanların Orta Yunanistan’da Peloponnes yarımadasındaki Pholisliler tarafından kurulduğunu ileri sürerler. Ord.Prof. Dr. Ekrem Akurgal, yörede yaptığı arkeolojik kazılarda ele geçen, M.Ö. IX.yüzyıla kadar inen keramiklere dayanarak kentin geçmişini daha önceye götürmektedir. Ona göre de büyük olasılıkla Aioller tarafından kurulmuştur. Phokaia’da 1989’da kazılara başlayan Ege Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Ömer Özyiğit, kazılardaki keramik ve buluntulara dayanarak yerleşimi M.Ö. 2000’e indirmiştir.
Tarihçi Livius Phokaia’dan şöyle bahsetmektedir: “ Kent dikdörtgen biçimindedir ve bir körfezin başında yer alır. Surlar, alanı yaklaşık 2500 adım boyunca çevreledikten sonra,iki yandan ilerliyerek bir üçgen oluştururlar. Yerli halk buraya Lampter adını vermektedir. Bu kısımda genişlik 1200 adımdır. Sonra yaklaşık 1000 adım uzunluğunda bir dil gelir ve körfezi aşağı yukarı tam ortadan ikiye böler; Ana karaya bitiştiği noktanın her iki tarafında da çok güvenli birer liman oluşturur. Güneydeki Naustathmos adıyla anılır, çünkü çok sayıda gemiyi barındırabilir,öbürü Lampter’in yakınındadır.” Livius’un anlattıklarından açıkça anlaşıldığı gibi o devirde Phokaia’nın iki önemli limanı, Athena mabedi, kutsal bir temenosu, surları ve nekropolü vardı.
Herodotos, M.Ö. 700’lerde Phokaia’nın denizcilikte büyük aşama yapmış, 50 kürekli ve 500 insanı taşıyabilen teknelerle Akdeniz’de ulaşımı,ticareti sağladığını belirtmiştir. Phokai’lılar Adriyatik, Etruria, İberia ve İspanya’daki Tartessos’a kadar uzanan, o zamana göre en uzun deniz yolculuğunu yapmışlardır. İonia’nın en kuzeyinde yer alan ve 12 İon kentinden biri olan Phokaia , Mısır’daki Naukratis kenti ile ticaret yapmıştır. Ayrıca Miletos ile deniz gücünü birleştirerek, Çanakkale Boğazı’nda Lampsakos (Lapseki), Karadeniz kıyısında Amisos (Samsun) kentlerinin kurulmasında ön ayak olmuştur. Bunun yanı sıra M.Ö. 600 yıllarında Güney Fransa’da Massalia (Marsilya), İspanya’da Emporion (Ampurios), Korsika’da Alalia, Güney İtalya’da Elea,(Velia), Midilli’de Methymna kolonilerini de kurmuşlardır.
M.Ö.VII.yüzyılda, İran’ın Susa kentinde başlayan “Kral Yolu” Sardes’e kadar geliyor, orada da Kyme’den gelen yolla birleşiyordu. Ephesos’dan ve Smyrna’dan geçerek Phokaia’ya ulaşıyordu. Phokaia M.Ö. 600 yıllarında ekonomi ve kültürel yönden en üst düzeye erişmiştir. Smyrna’nın Lydia tarafından yıkılmasıyla da yörenin tüm ticaretini ele geçirmiştir. Bu arada İonia’daki ilk elektron sikkeleri basan kent olmuştur. Bu sikkelerin ön yüzünde Zeus, Hera, Herakles ve Hermes, arka yüzlerinde de griffon, fok, boğa ve koç başlarına yer verilmiştir.
M.Ö.546’da Pers Kralı II. Kyros (M.Ö.559-529) batıya doğru ilerleyerek Lydia kralı Kroisos’u yenerek Sardes’i ele geçirmiştir. Phokai’nin bu parlak durumu da diğer Batı Anadolu kentleri gibi bundan sonra sona ermiştir. Herodotos, Pers komutanı Harpagos’un Phokaia surları önüne toprak tepecikler yaparak duvarları aştığını ve kente girdiğini söylemektedir. Phokaia’da 1992 yılında yapılan kazılarda sur duvarları ortaya çıkarıldığı gibi bir mancınık güllesi ile ok uçları ele geçmiştir. Bu savaşın ardından Phokaia’lılar kenti terk ederek diğer Akdeniz kolonilerine göç etmişler, sonraki yıllarda gidenlerin bazıları geri dönmüştür.
Helenistik Çağda Büyük İskender, Anadolu’daki Pers egemenliğine son verdikten sonra Phokaia da onun egemenliğini tanımıştır. İskender’in ölümünden sonra İmparatorluğu generalleri arasında paylaşılmış ve yeni devletler ortaya çıkmıştır. Phokaia da bu Seleukoslar ve Pergamon krallıklarına bağımlı kalmıştır. Pergamon kralı II.Attalos’un ölümünden sonra toprakları veraset yoluyla Roma’ya bırakılınca da Phokaia’da zorunlu olarak Roma’ya katılmıştır. M.Ö.136 da Roma’ya baş kaldıran Pergamon’lu Aristonikos’un yanında yer almışsa da kent Masala’nın yardımıyla yıkılmaktan kurtulmuştur. Ardından Pompeius kente özgürlüğünü geri vermiştir.
Erken Hıristiyanlık döneminde Bizans İmparatorluğu’nun Thema Thrakesion bölgesinin piskoposluk merkezi olmuştur. Ancak eski görkemli konumuna bir daha ulaşamamış, XI. yy.da önemsiz bir Bizans yerleşimi olmaktan ileriye gidememiştir. 1082’de Venediklilerin ticaret kolonisi olmuş, ardından Çaka Bey 1086’da Smyrna,Khios ve Klazomenai’den sonra Phokaia’yı da ele geçirmiş, daha sonra Saruhan Beyliği’nin yönetimine girmiştir.Yıldırım Beyazıt bir süre yöreyi ele geçirmişse de Ankara Savaşı’ndan sonra, 1402’de kenti ele geçiren Timur yöreyi Aydınoğullarına bırakmıştır. Foça 1455’te Fatih Sultan Mehmet tarafından kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.
XIX.yüzyılda Aydın Vilayetinin İzmir Sancağı’na bağlı kaza merkezi konumunda idi. I.Dünya Savaşı’ndan sonra 23 Mayıs 1919-12 Eylül 1922 tarihleri arasında Yunan işgali altında kalmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra da İzmir’e bağlı ilçe konumunu sürdürmüştür.
İlçede günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Antik Phokaia kentinin kalıntıları, Beş Kapılar Kalesi, Dış Kale, Foça Su Kemerleri, Fatih Camisi, Kayalar Camisi, Hafız Süleyman Mescidi, Fatih Sultan Mehmet Valide Camisi, Siren Kayalıkları ve Sivil Mimari Örnekleri bulunmaktadır.
Kenthaber Kültür Kurulu
Fotoğraflar, www.foca.bel.tr, www.focafoca.com ve www.onur.de/foca adreslerinden alınmıştır.