Knidos, Muğla’nın Datça İlçesi’nde, Reşadiye Yarımadası’nın ucunda bulunmaktadır. Tarihçi Diodoros, Knidos’ta yaşayanların teselya’dan gelen göçmenler olduğunu ileri sürmüştür. Burada yapılan kazılar ise yöredeki yerleşim başlangıcının M.Ö.VII.yüzyıla tarihlendiğini açığa çıkarmıştır.
Knidoslular M.Ö.IV.yüzyılın ortalarına kadar Datça’nın kuzey doğusundaki yarımadada yaşamışlar, sonra da bugünkü yere yerleşmişlerdir. Teselya’dan gelen göçmenler sonraki yıllarda Datça Yarımada’sının güney ucuna taşınarak orada yeniden kurdukları kentte yaşamlarını sürdürmüşlerdir.
Herodot’a göre Spartalı’lar Knidos’u bir koloni kenti olarak kurmuşlardır. Zamanla güçlü bir konuma gelen Knidos, komşu kentleri Lindos, kamiros, İtalyysos, Kos, Halikarnasos ve Delos ile birlikte Dor Hexapolisini oluşturmuşlardır. Fenikeliler ile denizcilikte yarışacacak kadar ilerlemişlerdir. Bunun sonucu olarak da Lipori de kendine ait bir koloni, Miletos’un Nil deltasındaki koloni kenti Naukratis’de de imalathane kurmuşlardır.
Knidoslular gün geçtikçe genişleme politikası güden Lydialılara karşı bir önlem olarak Reşadiye Yarımadası’nı karadan ayıracak kanalın yapımına başlamışlar, ancak M.Ö.546’daki pers saldırısı nedeniyle tamamlayamamışlardır. Persler Knidos’a zarar vermemişler, M.Ö.540’da diğer İon kentleriyle birlikte Delphi’de bir hazine binası (tesarios) yaptırmışlardır. Bu yüzyılda Knidos, şarap ihraç eden önemli bir ticaret merkezi konumuna gelmiştir. İskender’e boyun eğmişler, bundan sonraki dönemlerde de Knidos’un ismi tarihte pek geçmemiştir. Roma imparatorluğu ile Seleukos Kralı III.Antiokhos arasındaki savaşta Roma’nın tarafını tutmuş, bu nedenle de Bergama Krallığı’na katılmıştır. Bizans döneminde sönük bir yerleşim olarak varlığını sürdürmüştür. Bir süre piskoposluk merkezi olmuş, M.S.VII.yüzyılda tamamen terk edilmiştir.
Knidos’da ilk kazılar İngiliz araştırmacı Charles Newton tarafından 1856-1858 yıllarında yapılmıştır.
Knidos, Antik Çağ’ın önemli bir ticaret merkezi olmasının yanı sıra aynı zamanda da bir kültür ve sanat kenti de olmuştur. M.Ö.IV.yüzyılın ünlü heykeltraşı Praxiteles’in Knidos Aphrodite Tapınağı’na yapmış olduğu Knidos Afroditi, arkeoloji yönünden ünlü bir eser olarak tanımlanmıştır.
İon kentlerinin katılmasıyla Knidos’ta yapılan dini festivallerde Aphrodite sanatçılar tarafından sürekli ön planda tutulmuştur. M.Ö.450’de Polynotos’un duvar resimleri da kentin ününü arttırmıştır. Bunların yanı sıra gezegenlerin aynı merkeze bağlı olarak hareket eden yuvarlaklar olduğunu söyleyen ünlü astronom Eudoxos, M.Ö.409-356 yıllarında burada yaşamıştır. İskenderiye Fenerinin mimarı Sastratos da yine Knidoslu bir sanatçıdır.
Strabon, Knidos’un kıyı boyu ile önündeki adada kurulduğunu belirtmektedir. Sonradan ada ile kara parçası arasındaki deniz doldurulmuş, böylece iki ayrı liman elde edilmiştir. Bunlardan, kuzeyde daha küçük olana “Kuzey Limanı” denmiştir. Bu liman askeri amaçlı kullanılmıştır. Diğer yandaki güney limanı ise ticaret gemilerine ayrılmıştır. Bugün buradaki liman ağzını kapayan mendirek kalıntıları ile kuzey limanındaki kule görülebilir.
Knidos kenti Hippodamos’un ızgara plan düzenine göre kurulmuştur. Bundan dolayı doğu-batı doğrultusunda birbirine paralel dört geniş cadde, kuzey-güney doğrultusundaki dik bir cadde ile kesişmiştir. Arazi konumuna uygun biçimde cadde ve sokaklar bazen merdiven, bazen de dik birbirlerini kesmişlerdir. Kuzey-güney doğrultusundaki ilk caddenin batısında agorası yer alır.Askeri limanın kuzeyindeki agoranın iki tarafına sonraki devirlerde antik taşlardan yararlanılarak büyük iki kilise yapılmıştır.
Kuzeye doğru, Dor Hexapolisine bağlı kentlerin her dört yılda bir festival düzenledikleri Apollon Karneios Tapınağı’na ulaşılır. Dor üslubundaki tapınağın kuzeyinde yapılan kazılarda, dikdörtgen planlı bir sunak bulunmuştur. Sunağın yer aldığı terasın arkasında ise Helenistik duvar işçiliğinin örneğini veren bir başka teras daha yer almaktadır. Oturma kademelerini andıran basamakların da yer aldığı bu alanda 1972 yılında bir tapınak kalıntısı daha ortaya çıkarılmıştı. Aphrodite Euploia’ya adandığı sanılan bu tapınak üzerinde yoğunlaşan kazılar, Knidos antik kenti ile Aphorofite arasındaki ilişkiyi göstermiştir.
Teraslar halinde akropole doğru yükselen Knidos’un kuzeyinde Bizans kilisesi Dionysos Tapınağı üzerine yapılmıştır. Yapılan kazı çalışmalarında bu tapınağa ait bir çok mimari parça ve yazıt bulunmuştur. Bunların hemen üzerinde Dor üslubunda bir stoa vardır. Bu stoa, aynı zamanda üzerindeki yapılara hem destek, hem de teras görevini üstlenmiştir.
Buradaki krepsis üzerinde ise, İmparator Hadrianus döneminde (M.S.117-138) yapılmış korinth üslubunda bir tapınak daha ortaya çıkmıştır. Bu tapınakta yapılan incelemeler sırasında, 1967’de açılan bir çukurda da İmparator Augustos dönemine tarihlenen bir güneş saati ile karşılaşılmıştır. Tapınağın batısında Helenistik devirde yapıldığı sanılan tiyatro yer almaktadır.
Knidos’un kıyıya yakın, terası üzerinde kentin en büyük tiyatrosu görülmektedir. Geç Helenistik dönemde yapılmış olan tiyatro iki diozamalı olup mermerlerle kaplıydı. Yaklaşık 20.000 kişilik olduğu sanılmaktadır. Buradaki mermerler XIX.yüzyılın ikinci yarısında sökülerek İstanbul ve Mısır’a götürülmüştür. Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa yaptıracağı sarayın mermerlerini buradan sağlamıştır.
Demeter’in kutsal alanı, tiyatronun hemen yakınında bulunuyordu. M.Ö.IV.yüzyılda ünlü heykeltıraş Proziteles’in yaptığı Demeter heykeli burada bulunmuş, ancak C.Newton tarafından British Museum’a götürülmüştür.
Demeter kutsal alanının batısında kentin üçüncü küçük tiyatrosu bulunuyordu. Yaklaşık 10.000 kişi alabilecek ölçüdeki bu tiyatronun oturma sıraları günümüze pek tahrip olmadan gelebilmiştir.
Iris Cornelia Love, 1969 yılında kentin batı terasında yuvarlak bir yapı ortaya çıkarmıştır. Plinius, Knidos’ta Aphrodite’nin ünlü heykelinin her taraftan görülebilecek kutsal bir alanda bulunduğundan söz etmiş, buna dayanan C.Love ortaya çıkan bu yuvarlak yapının Aphrodite’ye ait olduğunu düşünmüştür. Burada yapılan kazılar geç Roma döneminde yapılmış olan yapının altında ana karaya oturmuş, oldukça büyük bir mekanı daha ortaya çıkarmıştır. Bu mekanın birbirlerinden farklı ölçülerde, perdahlanmış taşlardan oluşan duvarları, Helenistik dönemde yapıldığını göstermektedir.
Knidos surlarının günümüze en iyi biçimde gelebilen örnekleri ticaret limanının iç kısımlarında kalmıştır.
Günümüze oldukça iyi durumda gelebilen, Kerme Körfesi, İstanköy ve Bodrum’un rahatça izlenebildiği akropol surlarının on beş kule ile sağlamlaştırıldığı görülmektedir. Limandan antik bir yol ile ulaşılan akropolün içerisine dört ayrı kapı ile girilmektedir. Buradaki duvarların örgü teknikleri, surların da dört ayrı dönem geçirdiğini ortaya koymaktadır. Yanlızca akropolün batısı 70-80 m. yüksekliğinde duvar benzeri uçurumdan oluştuğundan buraya sur yapılmamıştır.
Knidos’ta bunların dışında, deniz kıyısında 5.000 kişilik bir de Odeon bulunmaktadır. Oldukça iyi durumdaki Odeonun restorasyonu yapılmış, günümüzde bazı gösterilerde yararlanılmaktadır.
Kentin doğusundaki aslanlı anıtın, aslanı ise C.Newton tarafından British Museum’a götürülmüştür.