Adıyaman'da sırt sırta vermiş iki cezaevi var. Biri Kapalı E Tipi, diğeri ise açık cezaevi. Adalet Bakanlığı'ndan aldığımız özel izinle önce açık olana giriyorum. Alıştığım mahpushane manzaraları yok burada. Ortadaki kocaman havuzlu avlunun her yanında sohbet eden, volta atan, ellerinde marangoz aletleri, boya fırçaları, un çuvallarıyla telaşlı adımlar atan yüzlerce mahkûm var. Burası cezaevinden çok orta ölçek bir fabrikaya benziyor.
MACERA ARARKEN
Sonraki ziyaret yerimiz ise kapalı cezaevinin kadınlar bölümü. Orada iki kırık hayat öyküsünün kahramanlarını tanıyorum. Biri Fazilet Akkoç. 20 yaşında bir genç kız. "Arkadaş kurbanı oldum. Macera arayalım derken birini kaçırıp fidye istedik. Gaspa girdi suçumuz. 12 yıl ceza aldım. 1.5 yılını yattım" diyor. "Umudunu yitirme" deyişime yanıt dudaklarından değil gözlerinden dökülüyor.
En samimi arkadaşı da yaşıtı Hanım Demir. Ankara'da bilgisayar operatörü olarak çalışırken bir delikanlıya tutulmuş. Evlilik hayalleri kurarken o genç çok kötü şeyler teklif etmiş ona. Bedeninden para kazanmak istemiş. Arkadaşlarım ondan kurtarmaya geldiler beni. Kavgada bıçakla öldürüldü. Suç bana kaldı. 20 yıl giydim. 2 yıldan beri burada yatıyorum. 14 yaşıma kadar yetiştirme yurtlarında büyüdüm. Mardin'de yurttan kaçmıştım ve ben de macera peşindeydim güya. Giderayak bir türkü tutturuyorlar peşimden; "Oy aman aman aman. Burası Adıyaman" diyen, eski, yanık, hüzünlü bir türkü...
Savaş Ay / Sabah
Yayın Tarihi :
7 Mayıs 2007 Pazartesi 10:42:38