Diyarbakır, İskender Paşa Camisi’nin yakınında bahçe içerisinde bulunan İskender Paşa Türbesinin kitabesi bulunmamaktadır. Bu bakımdan yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Ancak İskender paşa’nın yaptırdığı caminin vakfiyesi göz önüne alınacak olursa, türbenin 1565 yılından önce yapıldığı düşünülmektedir. Bu arada türbenin İskender Paşa’nın mı, yoksa çocuklarının mı yaptırdığı da kesinlik kazanamamıştır. Türbe üzerinde kitabe yerinin olması ve kitabenin yazılmayışı türbenin İskender Paşa hayatta iken kendisi tarafından yapıldığını da düşündürmektedir. Türbenin mimarı belli değildir.
Diyarbakır’da günümüze gelmiş türbeler arasında İskender Paşa Türbesi’nin ayrı bir özelliği vardır. Planı oldukça alışılagelenin dışında değişiktir. Yapı iki kısımdan meydana gelmiştir. Kuzeyinde oldukça gösterişli mihrabı ve kemerli pencereleri bulunan tek kubbeli bir mescit, onun güneyinde de İskender Paşa’nın türbesi bulunmaktadır.
Türbe ve mescidin tümü siyah beyaz taştan yapılmıştır. Türbenin üst örtüsü de ilginç bir görünümdedir. Tek kubbeli mescidin güneyinde bulunan türbe kubbesi önce kare sonra da on altıgene dönüşen bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Bu kubbenin doğu ve batısı yarım kubbelerle desteklenmiştir. Osmanlı mimarisinde ortada bir kubbe, iki yanda da yarım kubbelerle desteklenen bir türbeye rastlanmamaktadır. Bu da gösteriyor ki İskender Paşa Türbesi kendine özgü bir yapıdır.
Türbeye güneydoğudaki bir kapıdan girilmektedir. Sivri kemerli olan bu kapının iki yanında ve türbenin pencerelerinde de görülen köşe sütunları bulunmaktadır. Bunun üzerinde de bir silme devam etmektedir. Türbenin güneyinde bulunan mescitte olduğu gibi burada da bir mihrap bulunmaktadır.
Prof.Dr.Metin Sözen’in bu konuda ilginç bir görüşü vardır:
“Bu mescit ve türbe kısmında dikkati çeken bir nokta vardır; o da İskender Paşa Camisi bitişiğinde böyle büyük mescitli kısmın hangi amaçla yapılmış olabileceğidir. Gerçekten anıtsal caminin hemen her yanında tekrar böyle bir mescit yapmak, düşünülecek bir noktadır. Türbede alışılmışın, uygulanan plan şemalarının dışına çıkılmaktadır. Devir farkı gözetmeyen, birlikte yapıldığı anlaşılan bu iki mekan birbirlerine iki pencere ile bağlantılıdır. Belki de ilk yapıldığı yılda ikisi de türbe olarak düşünüldü, sonra biri kullanıldı ve ikincisindeki mezar taşları zamanla bozuldu”.
Kenthaber Kültür Kurulu