Mardin’in güneybatısında Mâristan (Mesken) Mahallesi’nde bulunan bu külliyeyi Mardin Artuklu Sultanı Necmeddin İlgazi’nin (1104-1122) kardeşi Emünüddin tarafından başlanmış ve yapımını Artuklu Sultanı Necmeddin Ilgazi tarafından tamamlanmıştır.
XII.yüzyıla tarihlenen bu külliye cami, medrese, hamam, maaristan (darüşşifa) ve çeşmeden meydana gelmiştir. Halk arasında da Mâristan ismi ile tanınmıştır. Anadolu’da külliye olarak yapılan ilk yapı toplulukları arasında bulunan bu yapılar grubu eğimli bir arazi üzerinde kurulmuştur. Oldukça geniş avlusuna kuzeydeki medresenin yanında bulunan birkaç basamaklı merdivenle çıkılmaktadır. Avlunun doğusunda Mâristan Çeşmesi denilen çeşme iki kemerli bir bölüm içerisindedir. Medrese ise batıda yer almaktadır. İki bölümlü dikdörtgen planlı ve çapraz tonozlarla örtülü iki ayrı mekândan meydana gelmiştir.
Cami:
Avlunun güneyinde bulunan cami XIV.-XV.yüzyıllarda yenilenmiştir. Cami beşik tonoz örtülü olup, önünde üç çapraz tonozlu bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Kesme ve moloz taştan yapılan caminin kuzeyindeki son cemaat yerinin doğu ve kuzeyin sivri kemerlerle çevrilidir. Son cemaat yeri ile ibadet mekânı arasında beşik tonozlu, içerisinde küçük bir mihrap nişi olan bir oda bulunmaktadır. Buradan dikdörtgen planlı beş pencere ile içerisi aydınlatılmış ibadet mekânına geçilmektedir. Caminin doğu tarafında da yüksek bir platform üzerinde namazgâh olduğu sanılan ayrı bir ibadet yeri bulunmaktadır.
Medrese:
Emünüddin Külliyesinin medresesi yapı topluluğunun kuzeyinde bulunmaktadır. Kesme taştan yapılmış olan medrese, alışılagelen medrese planlarından farklıdır. Ancak medresenin değişik zamanlarda yapılan ek ve onarımlarla planının değiştirildiği sanılmaktadır. Yalnızca Şanlıurfa’daki Eyyubi Medresesi’nde de buna yakın bir plan şekli görülmektedir.
Medreseye yuvarlak kemerli, iki yanında birer pencere bulunan bir kapıdan girilmektedir. Buradan üzeri beşik tonozlu bir mekâna ve avluya ulaşılmaktadır. Batıda çapraz tonozlar, doğuda da kemerle ayrılmış iki çapraz tonozlu mekânlar bulunmaktadır. Bu mekânların duvarları nişli olup, pencerelerinde de değişik şekiller uygulanmıştır. Bazılarının kemerli, bazılarının da düz taş lentolu olmaları medreseye farklı bir görünüm kazandırmıştır.
Hamam:
Külliyenin hamamı günümüze oldukça harap bir durumda gelmiştir. Ord.Prof.A.Süheyl Ünver 1938 yılında bu hamamın bir planını çizmiş ve bazı bölümleri yıkılmadan önceki konumu ile ilgili bize bilgiler vermiştir. Hamamın yıkılmadan önce çizilen plan krokisinden haç şeklinde bir sıcaklığı olduğu ve buraya da çeşmenin arkasındaki bir geçitten ulaşıldığı anlaşılmaktadır.
Hamamın soyunmalık kısmı büyük ve tek kubbeli olup, içerisinde nişler bulunmaktadır. Bu hamamın sıcak su ile hasta tedavisinde kullanıldığı kaynaklardan öğrenilmektedir. Bu bakımdan külliyenin hamamının Anadolu’daki ilk tıp şifahanesi olarak yapıldığı da düşünülmektedir.
Kenthaber Kültür Kurulu