(1867-1953)
Dil ve edebiyat bilgini.Tam adı Mehmet Bahâeddin Veled olan Veled Çelebi, Konya’nın Durakfakıh Mahallesi’nde 14 Rebiülevvel 1284/16 Temmuz 1867’de dünyaya gelmiştir. Anne ve baba tarafından Mevlana soyundan gelen Veled Çelebi’nin babası Necip Çelebi, annesi Rabia Hanım’dır. Veled Çelebi’nin kendinden büyük Ahmed Nazif, Şemseddin ve kendinden küçük Yusuf isimli üç erkek kardeşi vardır.
Sultan Veled medresesi’nde okudu. Ayrıca özel öğrenim gördü, Farça, Arapça öğrendi. Arap ve Fars edebiyatları üzerine incelemeler yaptı, Türk lehçeleri konusunda araştırmalarda bulundu. “Bahaî” takma adıyla Konya İl gazetesinde; İstanbul’da Takdim, Hazine-i Fünun, mektep, Tercüman-ı Hakikat gibi gazete ve dergilerde makaleler yayınladı.
Dil bilgini Necip Asım Yazıksız’la Türk grameri ve tarihi konusunda incelemeler yaptı. İkinci Meşrutiyet’ten sonra bir süre Dar-ül Fünun’da ve Galatasaray Sultanisi’nde Farsça okuttu. Konya Mevlânâ Dergâhı postnişinliğine getirildi. Dokuz yıl bu görevde kalan Veled Çelebi bu süre zarfında eser te’lifi ve tahkiklerine devam etmenin yanında Meşihat, imamet, mesnevihanlık, müderrislik görevlerini de yerine getirmiş, Karatay medresesinde Farsça dersleri vermiştir.
Birinci Dünya Savaşı başlayınca (1914) Gönüllü Mevlevî Alayı’nda miralay rütbesiyle alay komutanlığı yapan Veled Çelebi, 18 Cemaziyelevvel 1333/3 Nisan 1915’de Şam’da iken Mücahid-i Mevleviye Kumandanı ve Mevlana Dergahı Postnişini olarak Gaza-yı Ekber ilan eden Padişaha tebriklerini sunmuştur. Şam ve Hicaz’da bulunduğu üç yıla yakın sürenin, hayatının en rahat günlerinden biri olduğunu belirtir. Zira “ne amcazadelerin buğday kavgası, bu şeyhleri türlü türlü tezviratı vardı ne de şeyhlik.”
Bu evrede üç kez Medine’ye giden Veled Çelebi, orada Şeyh Kettânî’den mütevatir hadis icazeti alır. Mekke’yi de ziyaret eden Çelebi burada Abdülbaki el-Köhnevî ve Şeyh Salih Akişanî’nin hadis derslerine devam etmiştir.
Suriye yenilgisinden sonra 1917’de Veled Çelebi Konya’ya geri dönmüş, bir süre sonra da I. Dünya Savaşı sona ermiştir. Bu evrede İttihat ve Terakki partisi dağıtılmış, Hürriyet ve İtilaf Partisi hâkim duruma gelmiş, Veled Çelebi 4 Ramazan 1337/3 Haziran 1919’da Ferit Paşa kabinesi şeyhülislamı Sabri Efendi’nin teklifi, Sultan Vahdettin’in iradesiyle postnişinlikten azlolunmuştur.Konya’dan İstanbul’a gelen Veled Çelebi Vahdettin tarafından 1919’da Maarif Nezareti’nce Türkçenin ıslahı ve tespiti gayesiyle oluşturulan Tetkikat-ı Lisanîye Encümenliği’ne tayin edilmiş Ali Ekrem, Halid Ziya, Cenab Şehabeddin ve Ahmet Hikmet’le birlikte çalışmıştır. Yaklaşık bir yıl bu görevde kalan ve inzivai bir hayat süren Veled Çelebi, o dönemin birçok siyaset ve fikir adamının tutuklanması ve kendisinin de aynı akıbete uğrama korkusuyla bu görevi pek istekli yerine getirmediğini belirtmektedir. Bu dönemde Anadolu’da Milli Mücadele başlamış, Ankara’da hükümet kurulmuştur. İstanbul’dan Antalya yoluyla Anadolu’ya kaçmaya karar veren Veled Çelebi 1921’de bir İtalyan vapuruyla Antalya’ya gelmiş Ankara’daki dostu Hamdullah Suphi Bey’e (ö. 1966) çektiği telgraf sonrası buradan gelen müsaade ile kara yoluyla Ankara’ya gelmiş ve Mevlevîhane’ye misafir olmuştur. Bu dönemde Ankara Lisesi’nde Farsça öğretmenliği yapan Veled Çelebi, daha sonra Te’lif ve Tercüme Encümeni’nde Ziya Gökalp ile birlikte çalışmaya başlamıştır.
Ankara’ya yerleştikten sonra ailesini getirten Veled Çelebi’nin dil üzerine çalışmaları, Cumhuriyetin ilanından sonra da devam etmiş, ikinci devrede Kastamonu Milletvekili olmuş, (1923-1939), milletvekilliği döneminde Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’nun kurulması görevi, ona verilmiştir.
Veled Çelebi mebus olduğu dönemde, 1925’te Abdülhalim Çelebi’nin postnişinlikten azledilmesiyle bu makama ikinci kez tayin edilmiş, 16 Kasım 1925’de tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla bu görevi sona ermiştir.
Kastamonu mebusluğu sonrası Yozgat milletvekili olarak da TBMM’de 7. seçim döneminin sonuna kadar (1939-1943) çalışan Veled Çelebi’nin Türk Dil Kurumu’ndaki çalışmaları, bundan sonra da devam etmiştir.
Veled Çelebi, vefatından bir ay önce hastalanmış, 4 Mayıs 1953’de Ankara’da vefat etmiştir. Ertesi gün cenazesinde başta İsmet İnönü olmak üzere devlet ricali, sanat, edebiyat ve ilim adamlarından oluşan bir grup da hazır bulunmuştur. Hacı Bayram’da kılına namazdan sonra Cebeci Mezarlığına defnedilmiştir.
Başlıca yapıtları:
Türk Diline Medhal (1923)
Divan-ı Türkî-i Sultan Veled (1925)
Atalar Sözü (1936)