Stratejisini öncelikle marka olmak üzerine kuran, tarım ürünleriyle dünyaya açılmayı hedefleyen Amasya, Türkiye'nin mermer rezervlerinin yüzde 22'sine sahip. Bir açıkhava müzesi diyebileceğimiz kent hem sahip olduklarıyla hem de insanlarının azmi ve coşkusuyla dünya çapında bir kültür ve turizm merkezi olmaya da aday.
Samsun Garı'ndan trene biniyoruz. Rotamız Amasya. Muhteşem bir yöre kahvaltısı ve konservatuvar öğrencilerinin keman dinletisi eşliğinde gelinciklerden, hatmi çiçeklerinden gözümüzü alamadan kıvrıla kıvrıla Canikler'in eteklerinde ilerliyoruz. Demirciköy, Meşelidüz, Çukurbük, Germiyan, Kavak, Ladik, Bektiğin derken Havza'ya varıyoruz. Bu güzergâh Türkiye'nin en yeşil ve ormanlık alanı ve doğa son derece baştan çıkarıcı.
Türkiye Halkla İlişkiler Derneği'nin bu yılki Altın Pusula Ödülü'nü alan "Garanti Anadolu Sohbetleri"nin 60'ıncı toplantısı için Amasya'dayız. Toplantıda marka ve destinasyon yaratmada yeni trendler, Avrupa Birliği ekseninde bölge tarımının durumu, Amasya'nın doğaltaş sektöründeki fırsatlar, dünya ekonomisi ve kriz tartışılan konular arasında ama önce deneyimli rehber Uğur Ayyıldız'ın anlattıkları ışığında geçmişten bugüne Amasya.
Türkiye'nin mimari dokusunu korumuş, en kişilikli kentlerinden biri diyebileceğimiz Amasya'da ilk yerleşimin MÖ 5500 yıllarında başladığı tahmin ediliyor. Hitit, Frig, Lidya, Pers, Yunan-Pontus, Roma, Bizans, Selçuklu, İlhanlı, Osmanlı dönemlerinde de varlığını hiç kesintiye uğratmadan sürdürmüş. Amasyalı ünlü coğrafyacı gezgin Strabon'un da kullandığı gibi kentin adının "Ana tanrıça Ma'nın şehri, Amesseia"dan geldiği tahmin edilmekte. Danişmentliler zamanında "Şehr-i Haraşna" olarak da anılmış. Kentin en önemli tarihi miraslarından biri olan kral kaya mezarları ise Pontuslar'dan kalma. Osmanlı döneminde de birçok şehzade burada yaşadığı ve valilik yaptığı için "Şehzadeler Şehri" olarak nam salmış.
Aynı zamanda "Amasya Tamimi'nin yayımlandığı, milli mücadelenin başlatıldığı yer.
Harşena Dağı'na kurulmuş kalesi, Burmalı Minare Cami, Gök Medrese, II. Bayezid Külliyesi, Arkeoloji Müzesi kentin mutlaka görülmesi gerekli yerleri. Yeşilırmak kıyısındaki 19. yüzyıl Osmanlı mimarisinin tipik örnekleri bitişik nizam "Yalıboyu evleri" ise bugün kentin en büyük karakteristiğini oluşturuyor. Evlerin önünde biri 13. yüzyıldan kalma dört tarihi köprü var. Ama ne yazık ki yeni kurulan mahallelerde bu mimarinin estetiğinden eser yok. Karadeniz'i, hatta tüm Türkiye'yi saran kimliksiz apartmanlar Amasya'yı da işgal etmiş durumda. Ama hiç olmazsa Amasya Evleri 1992'de koruma altına alındıktan sonra yıkımlar, talan sona ermiş. Şimdi kalan evler restore ediliyor.
Amasya'da yatırım fırsatları
Stratejisini marka olmak üzerine kuran Amasya tarım ürünleriyle dünyaya açılmayı, tarımsal sanayiini güçlendirmeyi hedefliyor. Zaten AB Tarım Fonu'nun Türkiye'de uygulanacağı 13 noktadan biri. Bir zamanlar adını elması ile özdeşleştiren Amasya'da bugün kiraz yetiştiriciliği ön planda. Kiraz'ın ana vatanı da olduğu söylenen bölgede 24.100 tonluk kiraz üretimi var ama ürünlerin kalibresi düşük kaldığı için ancak yüzde onu ihraç edilebiliyor. Kiraz bahçesi olan, ürünlerini ihraç eden Mustafa Öngül bu yıl rekolteden ve verilen fiyatlardan memnun. Depolama yerleri ve gümrükleme eksiklikleri gibi sorunlar giderilirse ihracat daha da artabilir.
Öte yandan Türkiye'nin mermer rezervlerinin yüzde 22'si Amasya'da bulunuyor. 1.400.000.000 metreküp rezervin değeri de yaklaşık 500 milyar dolar. 2008 yılı üretimi 100 bin metreküp. Amasya beji denilen cinsi dünyada çok talep görüyor. Halen 18 mermer ocağı var. 22 üyeli Mermerciler Derneği kurmuşlar, acil ihtiyaçları ise mermer organize sanayi bölgesi kurulması. Toplantıda konuşan Silkar Madencilik Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Akbulak'ın söylediği gibi Amasya doğaltaş sektörünü bir fırsat olarak görmeli ve iyi değerlendirmeli. Bunun için de üreticilerin inovasyona ağırlık vermeleri mermer sanayiini sanat ve tasarımla desteklemeleri gerekiyor. Kendi ürettikleri taşın uygulamasını yapacak dünya çapında bir montaj fabrikası ortaya çıkarabilirlerse sırtları yere gelmez.
Bir açıkhava müzesi diyebileceğimiz Amasya hem sahip olduklarıyla hem de insanlarının azmi ve coşkusuyla dünya çapında bir kültür ve turizm merkezi olmayı hak ediyor. Çok da güvenli bir kent. 2008 yılında polis bölgesinde hiç olay olmamış. Zaten Kültür ve Turizm Bakanlığı da marka olmaya uygun 15 il arasından Amasya'yı birinci seçmiş. Kısacası "Anadolu'nun Prag'ı" olmaması için hiçbir neden yok.
KADINLAR SİVİL TOPLUMUN İTİCİ GÜCÜ
Amasya Ticaret Odası tarihinde ilk kez iki kadın pozitif ayrımcılık olmadan, kendi çabalarıyla ve sivil toplumun gücüyle meclise girmiş. Amasya Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Ayten Çöl bu üyelerden biri. Hititoloji doçenti olan Çöl şu an çiftçilik yapıyor. Uluslararası tohumcu firmalara hibrit tohum üretiyor.
Merkezi Malatya olan Yeşilırmak Havzası Kalkınma Birliği'nin müdürlüğünü de bir kadın (Yelgin Mesci) üstlenmiş. Aynı zamanda Amasya Sivil Toplumu Destekleme Derneği Başkanı olan Mesci, uzun yıllar mühendis olarak DSİ'de ve DPT'de çalışmış. Bir yandan bölgenin sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınması için su kaynaklarının en doğru şekilde kullanılmasına destek verirken öte yandan ekolojik dengeleri koruyarak doğal kaynakların gelecek kuşaklara da sağlıklı bir biçimde kalmasını sağlamaya çalışıyorlar. Birlik, Avrupa Kalkınma Ajansları ile de iletişim içinde. Önümüzdeki 35 yılı kapsayan Yeşilırmak Havzası Entegre Su Planı hazırlanıyor. AB fonlarından projeye kaynak da temin ediliyor.
Müge hanım, yazarken eliniz sürçmüş galiba Amasya'nın tarihinde Yunan Pontus değil Pers Pontus Devleti var. İkisi çok farklı şeyler, ne alakası ver Persler ile Yunanıların. Lütfen bunu düzeltin insanlarımız yanlış bilgilenmesinler. Gerçi Türk insanı bunu bilir de siz yinede düzeltin.
Yeşilırmak Havza Kalkınma Birliği'nin merkezi Malatya değil AMASYA, okudukça hatalar çıkıyor...