Milli Mücadele'nin son tanıklarından Salih Kuru, tedavi gördüğü hastanede vefat etti.Kastamonu'daki Özel İsfendiyar Anadolu Hastanesinde tedavi gören ve üç gün yoğun bakımda kalan Salih Kuru, doktorların müdahalelerine rağmen kurtarılamadı.
Bu arada, Milli Mücadele döneminde İnebolu'dan Çankırı'ya kağnıyla cephane taşıyan dedesinin yanından ayrılmayan Kuru, zorlu koşullarda verilen bağımsızlık mücadelesini son olarak AA muhabirine anlatmıştı.
Yaklaşık 2 hafta AA muhabirine konuşan Kuru, o dönem ki yaşam koşullarının çok zorlu olduğunu belirterek, şunları aktarmıştı:
''O günlerde köylerden, kazalardan, askeriyeden heyet gelirdi. İyi at, iyi öküz, iyi manda varsa bunları yazarlardı. Bazen eşi birbirini tutmaz, iyilerini birbiriyle denkleştirirlerdi. Bunlarla İnebolu'dan Çankırı'ya cephane götürürlerdi. Cephane aslında İstanbul'a gelmiş, oradan çıkacakmış. 'Yarım Dünya' isminde bir vapurun boğaza girmediğini, boğaza sığmadığını söylüyorlar. En kolay neresi var diyorlar, İnebolu. Burayı daha müsait buluyorlar, burası daha içeride. Dönüyorlar İnebolu'ya, oradan çıkartıyorlar. O dönemde kağnı araba var. Onların okları vardır. Dedem ip germiş onlara. Ben 5-6 yaşlarındayım o zaman, hatırladığıma göre. Orada yatardım ben yolda giderken. Durdukları, dinlendikleri yerde oynardık.''
Salih Kuru, Milli Mücadele yıllarında, askerlere cephane ulaştırmak için insan üstü çaba sarf eden, sert geçen kış şartlarında üzerindeki giysiyi ve yorganını, mermilerin üzerine örterek koruyan ve soğuktan donarak şehit olan Şerife Bacı'nın kendi konvoylarında bulunduğunu bildirmişti.
Cephaneler taşındığı sırada zaman zaman sert kış koşullarının yaşandığını belirten Kuru, Şerife Bacı'nın donarak öldüğünü hatırladığını ifade ederek, o günleri şöyle anlatmıştı:
''Şerife Bacı o zaman jandarma idi, zaptiye denirdi onlara. Onbaşı ve çavuş vazifesi gören bir görevliydi. Genç mi genç bir kadındı. Kıyafetinden kadın olduğu bilinmiyordu. Çerkez başlığı vardır, ekseriyetle Devrekani tarafında yapılır, onu takardı boynuna. Jandarmalar da onu takarlardı. Bazen öküzlerin önüne düşer, onları çeker, bazen arabanın yanında gezerdi.''
Kuru, kendisiyle röportaj yapan AA ekibine de son olarak, ''Çek dayı çek elin değmişken, bir daha değmez, belki bulursun, belki bulamazsın'' demişti.