Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi 10 yıldır çeşitli enstrümanlar için master class’lar düzenliyor. Değişik ülkelerden öğrenciler buraya gelip hem çok önemli müzisyenlerden ders alıyor hem de tatil yapıyor
Ayvalık merkezde Gümrük Caddesi 2. Sokak’ta 1920’lerden kalma bir Rum evi. 2005’te, Prof. Filiz Ali‘nin 1998’de kurduğu Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi‘ne (AIMA) bağışlanan bu pembe boyalı yalı, artık yaz aylarında, akademinin öğrencileri için düzenlenen master class’lara ev sahipliği yapıyor.
Temmuz ayının ilk haftasına rastlayan, Lukas David, Çiğdem İyicil, Bohuslav Matousek ve Ulrich Eichenauer yönetimindeki 2008’in birinci master class’ının olduğu günlerde, bahçeden keman ve viyola sesleri yükseliyor.
Öğrenciler, sabahları kahvaltı yaptıktan sonra, kaldıkları otelin önünden 9.30’da servislerine binip AIMA’ya geliyorlar. 10’da çalışmalar başlıyor. 3’te ders bitiminde otellerine dönüp havuza giriyor, yemek yiyorlar. Hem tatil hem çalışma...
Uludağ Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Keman Bölümü öğrencisi Candan Ceren Önder “İlk dört gün bile hem teknik hem de müzikal gelişimime çok şey kattı” diyor.
Özlem Sonay, İstanbul Avni Akyol Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’ni bitirmiş bu yıl. Elinde kemanı, gülümsüyor: “Birçok yanlışımı düzeltme fırsatı buldum master class’larda.”
Mersin Devlet Konservatuarı Keman Bölümü öğrencisi Onur Gürler de katılacağı Gülden Turalı 3. Keman Yarışması öncesi AIMA’ya gelmiş: “Bir yabancı, bir de yerli eser çalmam gerekiyor. Farklı hocalarla çalışabildiğim için yarışmaya iyi bir hazırlık oldu.”
AIMA’da 21-28 Temmuz’da Leontina Vaduva yönetiminde şan, 2-8 Eylül’de İdil Biret yönetiminde piyano, 11-18 Eylül’de ise Maria Kliegel’le viyolonsel master class’ı olacak.
Öğrencilerin “Kendisine kocaman bir teşekkür borçluyuz” dediği Prof. Filiz Ali’yle AIMA’yı konuştuk.
Ayvalık’a ilk ne zaman geldiniz?
Büyükbabam uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu ordusuna hizmet ettikten sonra emekli olup ailesiyle Ayvalık’a yerleşiyor. İki yıl sonra vefat edince ailesi Ayvalık’ı terk edip ülkenin farklı bölgelerine dağılıyor. Babam Sabahattin Ali, çocukluğunun bir kısmını geçirdiği Ayvalık’a bağlı kaldı hep. Ayvalık’a olan bu hayranlığı ve bağlılığını bana miras bıraktı. 1995’te Ayvalık’ta bir iç bahçesi olan eski bir Rum evi satın aldım.
Ayla Erduran: “Stradivarius’umu sattım, bir miktar param var”
1998’de de AIMA’yı kurdunuz. Akademi fikri nasıl oluştu?
Aklımda böyle bir şey hep vardı. Avrupa’da, Amerika’da bu tür oluşumlar gördüm, katıldım. Oralarda tarihi yerler, şatolar, çiftlik evleri bu amaçla kullanılır. Genç müzisyenler için, yaz aylarında kış mevsiminin son derece yoğun olan şehir hayatından uzak, doğa içinde daha sakin ve daha konsantre çalışmanın ne kadar önemli olduğunu biliyordum.
Bir gün Ayvalık’a gelen Ayla Erduran’a bu düşüncemi söyledim. O da fikirden heyecan duydu. Ama para ve yer imkanımız pek yoktu. Nasıl yapacağız diye düşündük. Ayla dedi ki “Ben Stradivarius’umu sattım. Bir miktar param var.” David Oistrakh, Ayla’nın hocası. Onun torunu olan Valeri’yle de çok ahbap. “Valeri’yi çağırırız” dedi Ayla, “Victor Pikaizen var Hacettepe’de, onu da çağırırız.” Aradı ikisini de; peki dediler. İsrail’de yaşayan viyolonsel hocası Mikhail Khomitzer de kabul etti.
Daha ortada akademi olarak kullanılacak bir mekan yok...
Evet. Bu konuşmalardan bir sene sonra yer bulmak için çalışmalara başladım. Şahin Alpay’la karşılaştık. Yeğeni Ümit Boyner’i aramamı söyledi.
O da telefonda “Olur” dedi. Ayvalık’ta restorasyonu bitmiş ikişer yatak odalı iki taş evleri vardı. Ümit hanım “Öğrencileri de indirimli olarak kuzenimin Cunda Oteli’nde konaklatırız” dedi. Duyuruları yaptık, öğrenciler geldi ve başladık. Melih Fereli’nin yardımıyla muhasebemizi İKSV üstlendi. Başlangıçta İKSV’nin bir tür kültür hizmeti gibiydik.
Şu an akademinin içinde bulunduğu evin bağışlanması nasıl oldu?
Master class’lar 2007’ye kadar Boynerlerin evinde yapıldı. 2005’ten itibaren şu an içinde bulunduğumuz evi de kullanmaya başladık. Bu ev, Haluk ve Tuncay Barutçuoğlu çiftine aitti. Haluk bey Hazine avukatıymış, emekli olmuş. Müzik ve edebiyat meraklısı biriymiş. Evi yaklaşık 15 yıl önce almış. Ciddi bir hastalığa yakalanınca, çocukları da olmadığı için, eşiyle bağışlamaya karar vermişler.
Bağışlama fikri ortaya çıkınca bütün vakıfları aramışlar. Müzikle ilgili tek vakıf Nejat Eczacıbaşı Vakfı. Haluk bey vakfa gidip genel sekreter Alp Orçun’la konuşmuş ve “Biz bu evi sizin vakfınıza bağışlamak istiyoruz. Ayvalık’ta Filiz Ali diye birisi var. Orada master class’lar yapıyormuş. Öğrencilerinin verdiği konserlere gittik birkaç kere. Onun kullanması şartıyla evimizi bağışlamak istiyoruz” demiş.
Ticari bir kurum değil burası. Maddi bir beklentiniz yok ama 15-25 yaş arasındaki bir grup çocuğun ve gencin sorumluluğunu alıyorsunuz. Bu kadar büyük bir taşın altına elinizi sokmak niye?
“Başımıza ne gelirse gelsin” diyorum. Bizim kuşak “Bu memlekete hizmet etmeliyiz, bu memleketin bize ihtiyacı var” diye büyümüş bir kuşak. Benim babam öldürüldü ama devlet beni yatılı okulda okuttu. “Bu mesleği devlet sayesinde elde ettim” diyorum. Zannediyorum bizde o idealizm yerleşmiş. Ben gençlere inanıyorum ayrıca. Bu memleketi, bütün bu rezaletlerden kurtaracak kişilerin sanatla ilgilenen gençler olacağına inanıyorum.
Ben üzülürüm bu memlekete. O kadar saf ve yetenekli insan var ki ve önleri hiç açık değil. Önleri açıldığı vakit neler yapabiliyorlar.
“Gençlerin önünü açan projelere önem verip destek olunmalı”
Kültür Bakanlığı’nın haberi var mı böyle bir oluşumdan? Destek oldular mı size bu 10 yıl içinde?
Ertuğrul beyin (Günay) gelip neler yaptığımızı görmesini istiyoruz; o yüzden de 27 Temmuz’da AIMA’da soprano Leontina Vaduva ve öğrencilerinin vereceği konsere davet ettim kendilerini.
Şu an en çok neye ihtiyacı var akademinin?
En çok sponsora ihtiyacımız var. Bugüne dek bize sponsor olan kişiler öyle çok zengin insanlar değildi. Servet sahibi olan ve aynı zamanda belirli bir kültür seviyesine ulaştığını düşünen insanlarımızın, gençlerin önünü açan projelere önem vermelerini ve destek olmalarını bekliyorum.
“Yanımızdaki bina için Özel İdare’ye başvurdum; dilekçemi yürürlüğe bile koymadılar!”
AIMA’nın yeni hedefleri var mı?
İki hedef var esasında. Bir tanesi yaz okulu, mayıs-ekim ayları arasında birbirini takip eden uzmanlık kurslarından oluşan. Diğeri de Ayvalık ve civarındaki yetenekli çocukları eğitebilecek bir girişimde bulunabilmek. Böyle bir girişim için devamlı çalışacak öğretmenler bulmamız gerekiyor. Bunun için de finansman lazım. Mesela, yanımızdaki bina Milli Emlak’a ait. Genelde evsizlerin, şarapçıların barındığı bir yer, Özel İdare buna göz yumuyor.
Ben kaymakamlığa dilekçe verdim bize tahsis etmeleri için, dilekçemi yürürlüğe bile koymayıp geri gönderdiler; binayı ihaleye çıkaracaklarını söylüyor, “İhaleden alın” diyorlar. Nasıl alacağız? Bu kışın başında, bahçesindeki müştemilatı istedim. Ona da izin vermediler. Oysa öğrencilerin barınması için mükemmel bir olanak bu bina. Bir de Kültür Bakanlığı’na ait Taksiyarhis Kilisesi var. Orayı da müze yapacaklardı ama şimdi kapısında koca bir kilit asılı. Çok güzel bir konser salonu olabilir orası. Harika bir yapı. Sinema da yapılabilir kültür merkezi de.
AIMA’ya bağışta bulunmak için
Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı Yayınları Vakıflar Bankası Etiler Şubesi EURO Hesabı: 4020210 TR Hesabı: 2020211