16
Eylül
2024
Pazertesi
ÇANAKKALE

ATATÜRK’SÜZ ÇANAKKALE

Çanakkale Modern Türkiye Cumhuriyetinin önsözüdür. Bir itirazı olan varsa Büyük  Önderin Nutuk’unu yeniden okumalarını, TRT’nin “Kurtuluş” ve “Cumhuriyet” serilerini defalarca seyretmelerini ayrıca  yabancı tarihçilerin, uzmanların tarihimiz üzerine ortaya koydukları yapıtları karıştırmalarını öneririm. Görülecektir ki I. Dünya Savaşında Çanakkale Cephesindeki üstün mücadele Anadolu’nun tabusunun elimizden alınmasını engellemiş, genç, heyecanlı ve yüzünü batının ilerici tarafına çevirmiş demokratik bir devleti ümmetlikten kurtulmuş millete kazandırmış, dünyanın kaderini değiştiren rejimlerin vücut bulmasına neden olmuştur.
 
Bu tarihin her sayfasında kuşkusuz, zekasına hayran olunan strateji adamı Atatürk’ün başarıya giden adımları ve canlarını feda eden vatan kahramanlarının izleri vardır.
Gelin görün ki, Atatürk’ün şahsi varlığını yeniden yazmaya çalıştıkları hurafe tarih çalışmaları içerisinde yok saymayı kafaya takmış bazı akıllılar her nimetinden faydalandıkları Cumhuriyetin üzerinden 80 yıl geçmesine rağmen geriye dönüş özlemlerini çeşitli vesilelerle aktarmakta hatta amaçlarına ulaşmak için Cumhuriyetin kilit pozisyonlarında rol kesmektedirler.
Ulusal basına yansıdığı kadarıyla bunlardan birinin TRT’ye yeni atanan genel müdür Şenol Demiröz olduğu anlaşılıyor. 70’li yıllarda Ülkü Ocaklarının kurucuları arasında yer alan taze müdür hakkında 26 yıl önce TRT tarafından soruşturma açılmış.
 
Nedeni de Faisal Finans sponsorluğunda  “Atatürksüz Çanakkale Belgeseli” ne imza atması. (Cumhuriyet,10.01.04) İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü de yapan Demiröz’ün hükümetin ısrarıyla atanması ve geçmişteki icraatlarında şaşılacak hiçbir şey yok aslında. Çünkü onun gibi Başbakanlık Müsteşarlığı dahil birçok önemli göreve atanan onlarca belediye bürokratının arkasında reyini siyasi tıkanıklık ve çözümsüzlükten almış olan  iktidar erkinin kefaleti var.
 
İktidarın “kefiliz” dediği adamların sadece Ankara’da olduğu yanılgısına kapılmamalı. Zira tepede ki eylemlerin aynılarını tabanda da kopya etmenin yolları, yöntemleri de var ve başarıyla uygulanmaya çalışılıyor. Çanakkale Zaferinden hareketle Aklın Türkiye’sini meydana getirmenin tarihini Atatürksüz yeniden yazmanın bir girişimi de Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinde öğretim görevlisi bir beyefendiden geldi geçtiğimiz aylarda. Şehrin turistik tezgahlarında sürüsüne bereket yer alan “Çanakkale Destanı” bibliyografyasına  renk katan Hoca kitabını bana da hediye etme nezaketi göstermişti ama sevenleri aracılığıyla gönderdiği kitabının bir kopyasına biraz göz gezdirdikten sonra aynı nezaketle geri çevirmiştim. Çünkü içerisinde anlatılanlar her yıl 18 Mart’ta Gelibolu ve Şehitlikleri yerli turiste salya sümük gezdiren ehliyetsiz rehberlerin anlattığı metafizik masallardan farksızdı. Bu söylence tarihi üstüne vazife olmadan ve değerli bilim adamı, Gelibolu Savaş Alanları Uzmanı Prof. Dr. Mete Tunçoku’nu da çileden çıkaracak biçimde kaleme alan neo-entelektüel, eserinde tek satır Atatürk’ten söz etmeden Çanakkale Zaferini yazmayı başarmış.
 
Maalesef piyasada bu tür kitaplar iş yapıyor. Oysa bir süre önce İş Bankası yayınları arasında çıkan, Çanakkale’de ardından Doğu cephesinde çarpışan İsmail H. Sunata’nın anılarının derlendiği “Gelibolu’dan Kafkaslara” adlı eser günümüzün ilahiyatı, tarihi, edebiyatı talan eden kalpazanlarına en iyi cevabı verecek olayları birinci ağızdan ve cephenin içinden anlatıyor. Dönemin teslimiyetçi ve politika üretmekten bihaber devlet idaresinin genç insanları perişan bir biçimde ölüme sürmesinin mukaddes bir tarafı olmadığını vurgulayan Sunata’nın günlüğündeki yorumlar almasını bilenlere bugünün de değerlendirmelerini veriyor.
Dedelerinin izinde Çanakkale’yi ziyaret edenlerin ve tezgah kitaplarını satın alanların ya da TRT Müdürünün belgeselini izleyenlerin Çanakkale’nin tarihi alanlarını gezerken alacakları kayıtsız hizmetin karşılığında harcayacakları  paranın hangi amaçlar için kullanılacağı konusunda da bilgi sahibi olmalıdırlar.
 
Bir dönem üniversitemizin genel sekreterliğini yapmış olan, ilkokul diploması dahi olmayan ve Gelibolu’ya, Troya’ya ilişkin kendi imzasıyla bir düzine kitap bastırmış “araştırmacı yazar” zatın bana dediği gibi ‘Her şehit bir evliyadır’ anlayışıyla Şehitlikler birer türbe veya yatıra dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Bu durum karşısında Turizm ve Kültür Bakanlığımız, yerel turizm otoriteleri ve üniversitenin nitelikli tarihçi ve turizmci kadroları harekete geçerek bir dizi düzenlemeyi hayata geçirmelidir. Hem de bir an önce !
Çünkü amacı sadece insanların kutsal saydığı hisleri istismar ederek rant sağlamak olan sahte turist rehberlerinin serbestçe cirit attığı siperler çöplüğe, şehitlikler  de hızla tarlaya dönüşmektedir.
 
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün dikkat çektiği üzere, savaşlarda 250 bin Türk’ün şehit düştüğü alanlarda müze ve tanıtım merkezi gibi yerler yapılırken aslında yarımadanın savaşın ruhuna uygun olarak korunmasını sağlayacak önlemlerin alınması gerekiyor. (Milliyet, 11.01.04)
Yapılan tespitlerde yarımadada, Seddülbahir Kalesi yanındaki küçük kabristan dışındaki tüm şehitliklerin sembolik olduğu anlaşılmaktadır. Soğandere, Şahindere, Zığındere, Kocadere köyü cıvarı, Karahöyük, Çataldere, İsmailoğlutepe eteği, Hacı Emin dere, Bigalı Köyü Değirmen mevkii ve Kireçtepe’de bulunan orijinal şehitlikler kaderlerine terk edilmiş ve kısmen tarlalaştırılmıştır. Bu alanların korumaya alınması gerekmektedir.
 
Deniz muharebeleri sırasında kaderimizi tayin eden tabya ve bataryalar pislik yuvası haline gelmiştir. Conkbayırı, Ertuğrul Tabya gibi turistik noktalardaki siperler sonradan kazılan “turistik siperlerdir”. Muharebe arazileri içindeki gerçek siperler ise çöplük haline gelmiştir. Seddülbahir Kalesi, Çanakkale şehir merkezindeki tarihi dokunun son mimari kalıtlarının maruz kaldığı gibi yıkılmaya terkedilmiştir.
 
Milli Park alanı içinde kontrolsüz çöp boşaltma ve yakma olayları yaşanmaktadır. Alçıtepe Köyü batısındaki Sarıtepe civarındaki denize inen yamaçlar çöp vadisi halini almıştır.
Kaynağı belirsiz bilgiyle kitap yazan, belgesel çeken, tur rehberliği yapanların Atatürksüz Çanakkale’sinde hal böyleyken bilinçli, ulusal değerlere saygılı insanlarının gönlünün ve binlerce kefensiz yatanın ruhunun rahat olması beklenemez.
Şu anda ne hissettiğinizi bilmek isterim. Lütfen.
 
Deniz Dönertaş
Deniz Dönertaş
Yayın Tarihi : 12 Ocak 2004 Pazartesi 00:00:19
Güncelleme :19 Ocak 2004 Pazartesi 20:03:07


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?