16
Eylül
2024
Pazertesi
ÇANAKKALE

PETROL, HELYUM 3, NEPTÜNYUM

Bilinçli ve duyarlı bir Türk vatandaşı olmam dilekleriyle gönderilen bir ileti ile küresel imparator ABD’nin Irak’tan sonra nereyi hedef seçtiği hakkında bazı “ip uçlarına” ulaşmış bulunmaktayım. İçimizdeki paranoyanın ürünü komplo teorileri ile desteklenen değerlendirmeler sağlıklı bir süzgeçten geçirildiğinde gerçeklere de işaret ediyor.
Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği imzasıyla (bu derneği hiç duymadım, sağ eğilimli ama sol söylemli bir tat bırakıyor) kullanılan ifadelerde ABD’nin Irak’ın zengin petrol kaynaklarından sonra Türkiye’deki Neptünyum yataklarını ele geçirmeye hazırlandığını belirtiyorlar. Türkiye’nin 127.000 ton Neptünyum rezervini 2500 ton ile Bulgaristan izliyormuş. Sahip olduğumuz maddenin toplam değeri 9 TRİLYON USD’ imiş ve malum bu rakam iç ve dış borç toplamımızın 40 katına tekabül ediyor. Görünen o ki, Bor ve Toryum tartışmalarından sonra bir de Neptünyumu konuşmaya başlayacağız. Fakat ondan önce Karadeniz’de BP’nin şimdiye kadar 24 milyon doları bulan masrafla petrol arama çalışmalarının olumlu sonuçlar vermeye başladığını da hatırlatmakta yarar var. İngilizler Kasım ayında Doğu Karadeniz’de üretim platformlarını kurmaya başlayacaklar.
Küresel imparatorluğu yaşatmak ve hegemonyanın selameti için çok önemli olan  enerji kaynaklarının ele geçirilmesi projesi için sadece yeryüzü kaynakları yeterli görülmüyor. Amerika bu defa da Uydumuz Ay’daki çok zengin bir enerji kaynağını tekeline alarak dünya üzerindeki hakimiyetini pekiştirmeyi ve petrole olan bağımlılığı kırmayı amaçladığını uzay politikalarındaki  uzmanları vasıtasıyla kamuoyuna aktarıyor. Hesaplara göre sınırsız bir enerji kaynağına sahip Ay’daki Helyum 3 izotopundan sağlanacak enerji miktarı 4 milyar dolarlık petrolün sağlayacağı enerji miktarına denk gelecek. Böylece kendi ifadeleriyle “Suudilerle uğraşmak zorunda kalmayacaklar ve dünyadaki enerji birim fiyatlarını belirleyebilecekler” (John Pike, www.GlobalSecurity.org).
Bunun için şimdilik tek yapılması gereken Başkan Bush’a bir dönem daha görev vermek. Ama Amerikan halkı yerse ki ortalama zekalı her ABD’li buna çok müsaittir ! Seçim sürecine gireli beri Ay’a 2015’te üs kurma veya Mars’ın kolonizasyonu  gibi bilim-kurgu öğeleri sıkça kullanan başkan W.Bush bölgemizde içerisine düştüğü bataklığı unutturmaya çalışarak halkının dikkatini başka yerlere yönlendirdiği açık. Fakat ağır bunalımlarla karşılaşma ihtimali olan müttefikimizin fantazyalarının uzun sürmeyeceği de açık. Çünkü Dünya sistemi açısından sorunların odağında güç kaybı rol oynamaktadır.
ABD, Yeni Muhafazakarlar grubunun uygulamaya koyduğu “21.Yüzyılın Amerika’sı” projesi doğrultusunda yürütülen politikalarla uluslar arası sistemin sürücü koltuğunda tek başına oturmak istediğini ortaya koymuş ve ülkemizin de içerisinde olduğu bir coğrafyada başlı başına  bir krizin temelleri atılmıştır. Krizin nasıl seyredeceği ve daha başımıza neler geleceğini kestirmek güç ama küresel bunalımı aşmaya çalışan hegemonyanın geçmişi bazı çıkarımlar yapmak için uygun.
Bilindiği gibi hegemonya anlayışı 500 yıldır kapitalizmin liderliğini sürdürmektedir ve oluşturduğu modeller sermaye birikim süreçlerine dayanır. Hegemon devlet sermaye birikiminin en yoğun olduğu siyasal birimi temsil eder ve kendi üretim biçimini dünyaya yayar. Sonra merkezde bunu taklit edenler çıkar ve bir kriz ve savaş sonucunda hegemon değişir. (İlhan Uzgel, Mülkiye 240/55 )
Geçmişe bakılacak olursa Roma İmparatorluğu, kısmen Venedik, ticareti ile Hollanda, sanayi devrimi ile İngiltere ve günümüzde iletişim devriminin sağladığı ileri teknolojiyi arkasına alarak Birleşik Amerika dünya tarihinde yeni bir ekonomik atılımı katarak hegemonyasını yerleştirmiştir.
   Aynı İngiltere’nin 19.yüzyıl boyunca kapalı bölgeleri siyasi ve ekonomik açıdan batı nüfusuna açarak sistemin istikrarlı işlemesini sağlaması ve gerektiğinde müdahalelerde bulunarak  yaptığı gibi ABD de “küresel jandarmalık” vazifesi karşılığında Orta Doğu petrolünün uluslar arası piyasalara kesintisiz ulaşmasını sağlayarak önemli bir kısmının üzerinde kontrol sahibi olmakta, İsrail’i her alanda desteklemekte, uluslar arası düzenden daha fazla yararlanmaktadır. Bizim gibi ülkeler ise bu politikaları sineye çekmekte ve kabullenmektedir. Bu açıdan bakıldığında 1 Mart 2003’te ABD’nin Irak’a müdahalesinde askere geçiş izni vermeyen, ekonomik krizin etkilerini tam olarak atlatamamış bir Türkiye’nin ABD’nin planlarını bozma pahasına zorluk çıkarması hegemon gücün zayıfladığının göstergesidir.
Bunlara ilaveten Almanya-Fransa ve Rusya’nın yakınlaşması, ABD karşıtlığının dünyada artması, ABD’de bütçe açıkları, AB’nin siyasi-ekonomik etkisinin artması, Dev şirket yolsuzlukları (ENRON), Çin-Hindistan-Rusya işbirliği, İkiz Kuleler saldırısı, ABD destekli darbelerin başarısızlıkla sonuçlanması, Euro’nun Doları tehdit etmesi v.b olay ve gelişmeler hegemonyanın sadece kaba güç ile korunamayacağını göstermektedir.  Bunun için ABD’nin, 1970’lerde girdiği durgunluğu aşmak için yaptığı gibi bir dizi ekonomik, siyasal ve stratejik girişimde bulunması zorunludur.
Girişimlerin uzayda şekilleneceği artık belli olmuştur. Ay Üssü, Mars’a Yolculuk gibi projeler bilgi-iletişim teknolojileri üzerinde kontrol sahibi olmak ve askeri, stratejik, ekonomik avantajlar getirmesi açısından hayati önemde.
Peki ABD başarısız olursa Dünya hegemonsuz mu kalacak? Hayır. Alternatif Hegemon uzun bir aradan sonra postallarını ayağına geçirip burnumuzun dibine kadar geldi. Zira bizi pek sever kendileri. Milletçe Barış Manço şarkıları dinleyip mest olurlar ama bakalım davul yaklaşınca sesi hoş gelecek mi?
 
Deniz Dönertaş, d_donertas@hotmail.com
Yayın Tarihi : 22 Ocak 2004 Perşembe 00:00:22
Güncelleme :18 Şubat 2004 Çarşamba 11:54:31


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Nasuh metiN IP: 195.174.83.xxx Tarih : 30.04.2004 12:40:03
Aşağıdaki haber Operated by the University of California for the National Nuclear Security Administration of the US Department of Energy. california üniversitesine bağlı bir laboratuarın web sahifesinden alınmıştır (http://pearl1.lanl.gov/periodic/elements/93.html) Ekteki dosyada anlatılan; NEPTÜNYUM elementi radyoaktif bir element olup doğada saf olarak bulunmaz laboratuarlarda uranyum çekirdeğinin elektron bombardımanına tutulması sonucu sonsuz kere üretilebilir ve bu teknolojide zaten türkiyede mevcut değil.Yani türkiyede 127 bin ton neptünyum bulunsaydı biz 6 parmak 3 kulak filan doğardık heralde. Bu mesajlarin yalan cikmasiyla yazida adi gecen gazatecilerin ekmeyine yag suruluyor. isteyenler aşağıdaki yazıdan okuyabilirler (http://pearl1.lanl.gov/periodic/elements/93.html) sayfada var. lütfen yanlışlarımızı düzeltelim ve halkımızı yanlış bilgilendirip bazı kişilerin maşası olmayalım. (Planet Neptune) Neptunium was the first synthetic transuranium element of the actinide series discovered; the isotope 239Np was produced by McMillan and Abelson in 1940 at Berkeley, California, as the result of bombarding uranium with cyclotron-produced neutrons. The isotope 237Np (half-life of 2.14 x 106 years) is currently obtained in gram quantities as a by-product from nuclear reactors in the production of plutonium. Trace quantities of the element are actually found in nature due to transmutation reactions in uranium ores produced by the neutrons which are present. Neptunium is prepared by the reduction of NpF3 with barium or lithium vapor at about 1200oC. Neptunium metal has a silvery appearance, is chemically reactive, and exists in at least three structural modifications: alpha-neptunium, orthorhombic, density 20.25 g/cm3, beta-neptunium (above 280oC), tetragonal, density (313oC) 19.36 g/cm3, gamma-neptunium (above 577oC), cubic, density (600oC) 18.0 g/cm3. Neptunium has four ionic oxidation states in solution: Np+3 (pale purple), analogous to the rare earth ion Pm+3, Np+4 (yellow green); NpO2+ (green blue): and NpO2++ (pale pink). These latter oxygenated species are in contrast to the rare earths which exhibit only simple ions of the (II), (III), and (IV) oxidation states in aqueous solution. The element forms tri- and tetrahalides such as NpF3, NpF4, NpCl4, NpBr3, NpI3, and oxides of the various compositions such as are found in the uranium-oxygen system, including Np3O8 and NpO2. Seventeen isotopes of neptunium are now recognized. The Oak Ridge National Laboratory has 237Np available for sale to its licensees and for export. This isotope can be used as a component in neutron detection instrument Atomic Number: 93 Atomic Radius: 131 pm Atomic Symbol: Np Melting Point: 644 ºC Atomic Weight: 237.0482 Boiling Point: 3900 ºC Electron Configuration: [Rn]7s25f46d1 Oxidation States: 6, 5, 4, 3

Abdullah IP: 212.175.180.xxx Tarih : 15.07.2005 14:49:54
Kusra bakmayın ama ortaya konulan düşünceyi değerlendirmek gerekirken siz Türk Dünyası İnsan Hakları Derneğinin hiç adını duymamamınız bizim suçumuz. Ama istediğiniz gibi bir tata verebilmek için ne yapmamız gerekir. Önerinizi bekliyoruz.

bulent uslu IP: 88.233.112.xxx Tarih : 27.04.2007 13:46:50
pardonda neptunyumun saf olarka bulundugunu kim iddia ettiki. hiç bir radyo aktif element saf bulunmaz.Bileşikler halinde ve zararsız durumd abulunurlar. pek çok maden gibi. yazıya itiraz ederkenbirazda kimya bilmek lazım dimi nasuh metin kardesim.

Nasuh Metin IP: 88.245.65.xxx Tarih : 9.06.2007 12:35:41
kimya ve ingilizce bilmek demek daha doğru olur bülent uslu kardeşim. yazıdaki kaynak olarak vardiğim kaliforniya üniversitesinin yazısını okuyunuz. şu ana kadar doğada bulunabilecek tüm elementler bulunmuş olup yeni her element laboratuar ortamında üretilmektedirler. Gerçi bu yorumu yaptığım günden bu yana çok şey değişti artık dünya rezervinin %70 ülkemizde bulunan bor madenini ham olarak değil işlenerek 20 katı fiyatına satmaya hazırız. özellikle yeni yakıtlarda bor çokça kullanılacak.