Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Atilla Eriş, Türkiye’de üniversitelerde Manga Karta ilkeleri kapsamındaki gibi bir özerklik olduğunu söylemenin mümkün olmadığını belirterek, “Gerek kurumsal, gerek akademik açıdan merkezi otoritelerin üniversitelere aşırı müdahaleci yetki ve yaklaşımları gerçek anlamdaki üniversite özerliğine meydan vermemektedir” dedi.
Avrupa Üniversiteler Birliği Kurumsal Değerlendirme Programı (EUA-IEP) tarafından hazırlanan ve TÜSİAD tarafından Ekim 2008 tarihinde yayınlanan "Türkiye'de Yükseköğretim: Eğilimler, Sorunlar ve Fırsatlar" raporunun Marmara bölgesindeki toplantısı Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nin (ÇOMÜ)ev sahipliğinde yapıldı.
ÇOMÜ Troia Kültür Merkezinde düzenlenen toplantı saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi dışında, Uludağ, İstanbul, Maltepe, Piri Reis, Mimar Sinan, Balıkesir, Namık Kemal, İstanbul Ticaret, İstanbul Aydın ve Kocaeli Üniversitelerinden 16 rektör ve dekanın katıldığı toplantıda bir konuşma yapan YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Atilla Eriş, üniversitelerin tarihi gelişimi hakkında bilgi vererek, “Bugün Türkiye’de üniversitelerde açıklıkla ve samimiyetlikle söylemek gerekirse Manga Karta ilkeleri kapsamındaki gibi bir özerklik olduğunu söylemek mümkün değildir. Gerek kurumsal, gerek akademik açıdan merkezi otoritelerin üniversitelere aşırı müdahaleci yetki ve yaklaşımları gerçek anlamdaki üniversite özerliğine meydan vermemektedir.
Maalesef bugün 2547 sayılı kanundaki yetkiler itibarıyla müdahaleleri sebebiyle ki, Yükseköğretim Kurulu’nda bu müdahalecilerin arasındadır ve ben de bunun bir üyesiyim. İşte bu durum aslında Türkiye’de birçok üniversitenin önünü tıkamaktadır. Buradaki sıkıntıyı aşmakta sadece ve sadece Yükseköğretim Kurulu’na bırakılmamalıdır. Bu konu ile ilgili bizimde tasvip etmediğimiz merkeziyetçilikle ilgili birkaç örnek vermek istiyorum. Anayasa’nın 42. maddesinde kimsenin eğitim hakkından yoksun bırakılamayacağı belirtiliyor. Bu temel yaklaşımın sonucu olarak yüksek öğretim de, orta öğretim gibi sunulması gereken bir kamusal hizmet olarak ortaya çıkar.
Öyleyse Yükseköğretime giriş konusundaki merkezi sınavla öğrencilerin yüksek öğretim kurumlarına yerleştirilmeleri yerine birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi zaman içerisinde üniversitelerin öğrencisini seçme, öğrencinin üniversitesine seçme sistemine hayata geçirecek uygulamaların planlanması ve üniversite özerkliğinin tam olarak yapılması ütopya değildir. Yükseköğretim kurumlarına öğrenci yerleştirme sistemini bugünkü şekliyle savunmakta doğru değildir. Türkiye dünyadaki gelişmelerin paralelinde merkeziyetçi bir Yükseköğretim yapısından hızla uzaklaşmak zorundadır” dedi.
Üniversitelerin bir başka konusuna da değinen Atilla Eriş, üniversitelerin topluma ait sorumluluklarını yerine getirirken seçkinci bir tavır içinde en iyiyi tercih etmek durumunda olduğunu da belirterek, “Tamamen ahbap çavuş ilişkisinin dışında, hoca öğrenci ilişkisinin dışında hangi kademede olursa olsun, üniversitelerdeki görev ve sorumluluklar liyakat esasına dayalı olarak gerçekleştirilmelidir. Üniversitelerde Rektörden araştırma görevlisine, genel sekreterden memura kadar dikkate alınması gereken konu o görevi en iyi şekilde yapacak olanın belirlenmesidir. Bu ise gelişmiş birçok ülkede olduğu gibi seçim yoluyla değil, seçme yoluyla yapılmalıdır” dedi.
Bugün Türkiye’de Yükseköğretimde bir değişim ihtiyacının olduğunu da belirten Eriş, "Bunun sadece yukarıdan yapılacak birtakım düzenlemelerle yapılmasını beklemek doğru değil. Bugüne kadar yukarıdan gelen birtakım kanunlarla, kapalı kapılan ardında yapılan düzenlemelerle YÖK şekillendirildi. Bizim burada bunu desteklemekteki asıl amacımız bir sivil toplum örgütünün bu konudaki yaklaşımının bizimde yaklaşımımızla paralel olduğunun, asgari müştereklerle birleştiğimizin ve elbirliği ile itiş kakış yapmadan bunu ele alarak YÖK’ü gelişmiş seviyelere ulaştırmaktır” dedi.
TÜSİAD Eğitim Çalışma Grubu Üyesi Müjde Gürlek ise konuşmasında üniversitelerin ulusal strateji ve vizyona uygun olarak kurum için konularda kendi kararlarını verebilmek için gerçek anlamda özerkliğe sahip olmalarının gerektiğini belirterek, “YÖK tarafından yayınlanan strateji belgesinde de belirtildiği gibi YÖK’ün temel tercihlerinden biri üniversitelerin özerkliğinin arttırmak, ve karar alanlarını genişletmek olmalıdır” dedi.
ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Ali Akdemir ise konuşmasında üniversite olarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi vererek, “Artık yükseköğretim sektörü de küresel hale geliyor. Hakikaten küresel hale gelirken, bir yandan da bloklaşması konusu tartışılıyor. Bu küresel atmosferde çok büyük bir rekabet ortamında güçlü bir şekilde ayakta kalabilmek için mutlaka bloklar ve konsorsiyumlar oluşturmak gerekiyor” dedi.