Marmara Denizi'nde Bostancı'dan Kartal'a kadar uzanan kıyının karşısında yer alan dokuz adaya, tarihi kaynaklarda Prens Adaları ismi verilmiştir. Marmara Denizi'nin kuzey-güney doğrultusunda bulunan bu adalar, Kınalıada, Burgazada, Heybeliada, Büyükada, Kaşıkadası, Tavşanadası ve Sedefadası'dır. Bu adaların dışında ayrı bir grup olarak Sivriada (Hayırsız) ile Yassıada da bulunmaktadır. Bu adalar tarih boyunca Papaz Adaları, Ruh Adaları, Bahtiyar Adaları ve Kızıl Adalar gibi isimlerle de tanınmışlardır. Kınalıada, Burgazada, Heybeliada, Büyükada ve Sedef Adası, üzerinde yerleşim olan, turizme açık adalardır.Kaşık Adası ve Pide Adası özel mülktür. Yassıada, Sivriadada yerleşim yoktur.
Kocaeli Yarımadası'nın batısındaki eski bir kitlenin parçalanması sonucu bu adalar, IV.Zamanın başlarında oluşmuştur.Adaların çeşitli yükseklikteki tepelerden oluşan doğal bir konumu vardır. Büyükada'daki Yüce Tepe (Aya Yorgi) (203 m.), İsa Tepesi (Hristos) (163 m.), Tepeköy (Nevruz) (150 m.), Avcı tepesi (145 m.); Heybeliada'daki Değirmen tepesi (136 m.), Köy Tepesi (128 m.), Ümit Tepesi (85 m.); Burgazadası'nda Bayrak Tepesi (Hristos) (170 m.); Kınalıada'da Çınar Tepesi (115 m.), Teşvikiye Tepesi (115 m.), Manastır Tepesi (93 m.) başlıca yükseltileridir. Ayrıca Sedefadası (55 m.), Yassıada (46 m.), Sivriada (90 m.), Kaşıkadası (13 m.), Tavşanadası (40 m.) yüksekliklerindedir. Bu adaların toprakları demir oksitli kırmızı topraktır. Ayrıca bol miktarda demir filizlerinin oluşu adaların kırmızımtrak renkte olmasının başlıca nedenidir.
İlçenin iklimi, Akdeniz ve Karadeniz İklimleri arasında bir geçiş niteliği gösterir. Adalarda İstanbul ikliminin hemen hemen aynı olmasına rağmen sıcaklık daha fazladır. Yağış ise İstanbul'a göre daha azdır. Yazları kurak, kışları ve baharları yağışlı geçer. Adalar'ın karşı kıyısında bulunan Aydos, Kayışdağı, Alemdağı, Küçük ve Büyük çamlıca tepeleriAdalar'ı poyraz rüzgarından korumaktadır. Sıcak mevsimlerde Adalar'ı yerel bir rüzgar olan Meltem serinletmektedir. Bu konumundan ötürü de Adalar yazlık ve dinlenme yeridir.
Adalar'ın bitki örtüsü zengin ve çeşitli olup, Akdeniz iklim kuşağının tipik bitki özelliğini gösterir. Makiler ve özellikle kızıl çamlar bitki örtüsünün esasını oluştururlar. Makilerin ve çamların hakim olduğu doğal örtüde İlkbaharda doğa renklenir ve çiçeklerle bezenir. Özellikle Sedefadası'ndaki terepintos olan maki türü olan bitkiler Adalar'a özel bir koku verir. Adalardaki belli başlı bitkiler; kocayemiş, katır tırnağı, bodur ardıç, laden, mersin, zeytin, kekik, adaçayı, lavanta ve zakkumdur. Çamlar, fıstık çamları, serviler, akasyalar, ıhlamurlar ise en yaygın bitki örtüsüdür. Osmanlı döneminde çiçekçilik önde gelen bir uğraştı. Adalar'da çiçekçilik alanında, özellikle mimoza, gül, petunya, iberi,şebboy, sardunya, yasemin ve karanfil en çok üretilen çeşitlerdir.
Adalar'ın toplam yüzölçümü 16 km2dir. Büyükada 5.4 km2, Heybeliada 2.3 km2, Burgazadası 1.5 km2, Kınalıada 1.3 km2, Sedefadası o.157 km2, Yassıada 0.052 km2, Sivriada, 00.45 km2, Tavşanadası 00.10 km2, Kaşıkadası 0.008 km2dir. 2000 Yılı genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 17.760tır. Bu nüfus, yaz aylarında daha da artmaktadır. Adaların İstanbul limanına uzaklığı yaklaşık 13.5 deniz mili (25 km)'dir.
İlçenin ekonomisi turizme ve balıkçılığa dayalıdır. Ayrıca küçük ölçüde sebzecilik ve çiçekçilik yapılmaktadır. Adaların toprakları bağ, bahçe ve zeytinlik için elverişlidir.
Tarih boyunca Adalar'a Papaz Adaları, Ruh Adaları, Bahtiyar Adaları, Kızıl Adalar, Cin Adaları, Evliya Adaları, Keşiş Adaları, Devler Adaları, Halka Adaları gibi isimler yakıştırılmıştır. Ancak bunlardan en yaygın olanı Prens Adaları ismidir. Ayrıca Büyükada (Prinkipo-Pityoussa), Heybeliada (Halki-Halkis-Khalkitis), Burgazada (Antigone-Antigoni-Panarmos), Kınalıada (Proto-Proti), Kaşıkadası (Pita), Sedefadası (Terevinthos), Tavşanadası (Neandros), Yassıada (Plati), Sivriada (Oksiya) isimleri ile tanınmaktadır.
Adalar'ın tarihteki ilk ismi Makedonya Kralı Büyük İskender'in komutanlarından Antigonos'un oğlu Dimitrios Poliorkides'in MÖ.298'de Burgazadası'nda yaptırmış olduğu bir kale ile geçmiştir. Bu yüzden de bu adaya Antigoni adı verilmiştir. Bunun dışında Adalar tarihte ismini ilk kez Bizans döneminde duyurmuştur. Roma İmparatoru Constantinius'un İstanbul'u 330'da başkent yapmasından sonra Adalar sürgün yeri ve manastır bölgesi olarak kullanılmıştır. Bizans tarihinde ilk kez imparator Iustinianus'un 567'de Büyükadada bir saray yaptırması ile yerleşim başlamıştır. O zamana kadar Adalarda küçük balıkçı köyleri bulunuyordu. Bundan sonra manastır ve kiliseler yapılmıştır. İstanbul'a ulaşım yönünden o zamanki şartlara göre uzak oluşundan ötürü de din ve taht kavgaları sırasında buraya sürgünler gönderilmiştir. Özellikle gözden düşen din adamları, saray mensupları, prensler, naipler, imparatoriçeler ve tahttan indirilen imparatorlar buraya sürgün edildikleri gibi, ağır işkencelere uğramışlar, bazılarının gözlerine mil çekilmiştir. Çoğu hayatları boyunca burada çile çekerek ölüme bırakılmışlardır. Bizans tarihindeki ünlü kişilerden VI.Constantinius'un annesi İmparatoriçe Eireni, oğlu VI.Constantinius'u tahttan indirerek, gözlerine mil çektirdikten sonra buradaki II.Iustinianus sarayının kalıntıları üzerine yaptırdığı manastıra kapatmıştır. Eireni torunu Efronis'i de buraya hapsetmiş, ardından 802'de bir ihtilal sonucu tahttan indirilerek, kendisi de buraya sürgün edilerek aynı manastıra kapatılmıştır.
Bizans tarihinin önemli olaylarından İkonaklazm (tasvir kırıcılar) döneminde bir çok din adamı buraya sürülmüştür. Adalar'a sürgün edilen ünlü kişiler arasında din büyüğü ve rahipler çoğunluktadır. İmparatoriçe Thedosia'nın oğlu Vasilios Aziz Thedoros, ünlü din adamı Metedios, patrik İgnatios, Gibon, Nikeforigis, İmparatoriçe Zoe, İmparatoriçe Anna, Komnenos, Sultan Alparslan'a Malazgirt'te yenilen Romanos Diogenes bulunmaktadır.
Adalar yalnızca manastır ve hapishanelerin olduğu sürgün yeri değildi. Adanın koyları içerisinde balıkçı köyleri, manastırların çevresinde tarlalar, üzüm bağları bulunuyordu. Bizans döneminde Adalar defalarca kuşatılmış ve yağma edilmiştir. IV.Haçlı Seferinde (1204) Venedik Doju Enrico Dandalo (mezarının Ayasofyada olduğu iddia edilmektedir) Adalar'ı yağmalattırmıştır. O dönemlerde Adalar'a yönelik korsanların yağmaları da sık sık olmuştur. Nitekim, 1302 yılında İstanbul önlerine gelen Giritli ve Eğribozlu korsanlar Adalar'daki manastırları yağmalamışlar, din adamlarını asmışlardır. Ardından İstanbul önlerine gelen bu korsanlar İmparator II.Andranikos Palaologos'tan yüklü bir haraç almışlardır. 1412'de Musa Çelebi ile İmparator Manuel Palaologos arasında Yassıada yakınlarında bir deniz savaşı yapılmıştır.
İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet tarafından kuşatılmasından (1453) bir gün sonra, kaptan-ı Derya Baltaoğlu Süleyman Bey Adalar önüne gelmiştir. Kınalıada, Burgazadası ve Heybeliada kendiliğinden teslim olmuş, kale ile çevrili Büyükada da Bizanslıların direnişine rağmen kısa sürede düşmüştür. İstanbul'un fethinden 42 gün önce Adalar, Osmanlıların eline geçmiştir. İstanbul'un fethinden sonra manastırlar boşaltılmış, halkın çoğu buradan göçmüş ve bölge önemini yitirmiştir. Fetihten bir süre sonra buradaki din adamları eski yerlerine dönmüşlerdir. Osmanlı döneminde buradaki patrikhaneye Adalar'daki toprakların kullanım ve mülkiyet hakları verilmiş ve Adalar Bizans döneminde olduğu gibi manastırların önem kazandığı bir yer konumuna gelmiştir.
XVII.yüzyıl ortalarında Evliya Çelebi Adalar'da 100-200 evlik bağlık ve bahçelik köyler olduğunu, zengin Rum balıkçı reislerinin bulunduğunu belirtmiştir. XVII.yüzyıl sonlarında Eremya Çelebi Kömürciyan, Adalar'dan söz ederken burasının güzel ve mamur yerler olduğunu, ziyaret yerlerini, kiliseleri ile manastırları bulunduğunu belirtmiştir. Karadeniz Bölgesi'nden İstanbul'a getirilen halkın bir kısmı buraya yerleştirilmiştir. Ayrıca zengin ve nüfus sahibi Osmanlılar burada hastane, okul ve köşk gibi yapılar yaptırmışlardır.
XIX.yüzyıla kadar Ege Adalarından İstanbul'a yapılan göçler sonucunda, özellikle balıkçılar buraya yerleştirilmişler, XIX.yüzyıla kadar nüfus çoğunluğunu Rumlar ve Ermeniler meydana getiriyordu. Yine bu yüzyılda Rum Ortodoks Patrikhanesinin ve manastırların özel imtiyazları ve mülkiyeti bulunduğundan Adalar'a zengin ve nüfuslu Rumlar, patrikler, bankerler, Fransız ve İngiliz tüccarları, elçiler yerleşmiştir. Bu arada İngiliz elçisi Sir Henry Bulwer Yassıada'yı satın almış, daha sonra da bu adayı Mısır Hıdivi İsmail Paşa'ya satmıştır. Tanzimat'ın ilanından sonra batılı yaşama ilgi duyan Osmanlı devlet ricali ve Osmanlı zenginleri Adalar'ı yazlık olarak benimsemişlerdir. 1850 yılında Bahriye Mektebi Heybeliadaya taşınmış, bunu askeri tesislerin, okulların yapımı izlemiştir.
XIX.yüzyılın başlarına kadar Adalar'a Pazar kayıkları ile ulaşım yapılırken, 1846 yılında küçük vapurlar işletilmeye başlamıştır. Bunu Şirket-i Hayriye vapurlarının işletilmesi izlemiştir. XIX.yüzyıl sonlarında Şemsettin Sami, Kamüsü'l Alam'ında Adalardan; "Şehremaneti'ne bağlı bir kazadır. Dokuz adadan oluşur. Büyükada (Bey Adası ), Heybeliada, Burgazada, Kınalıada ve Sedef adalarında yerleşim vardır. Sivriada ( Hayırsız ), Yassıada, Tavşanadası ve Kaşıkadası ( Pembeada ) oturulmayan, ıssız adalardır. Yalnızca birinde Mısır Hıdivi'nin köşkü, Heybeliada'da Bahriye Okulu ile Rum Ticaret Okulu ve Papaz okulu vardır"diye söz etmektedir.
XX.yüzyılın başlarında Adalar, Müslüman Türk nüfusunun da seçkin bir sayfiye yeri olma özelliğini kazanmıştır. I.Dünya Savaşı sırasında Hıristiyan ve Müslüman toplumlar birbirlerine karşı kışkırtılmış ve bir huzursuz dönem yaşanmıştır. Mütareke yıllarında İstanbul'u işgal eden kuvvetler Adalar'a gelmiş 1917'de Rus İhtilali'nden kaçan beyaz Ruslar bir süre için buradaki manastır ve evlere yerleştirilmişlerdir. İstanbul'un kurtuluşundan sonra burada yaşayan Rumların bir kısmı göç etmiş, onların işlettiği tesisler kapanmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk ve Cumhuriyet Hükümeti'nin gösterdiği ilgi sonucunda Adalar yeniden canlanmaya başlamıştır. Atatürk 1928 yazından itibaren her yıl Büyükada'daki Yat Kulübü'ne gelmiş, burada çağa uygun balolar ve toplantılar düzenlenmiştir. Büyükada Yat Kulübü'nün çağdaşlaşma süreci içerisindeki dönemde siyasi, sosyal ve kültürel yönden büyük önemi vardır.
Cumhuriyetin ilanından sonra İstanbulun ilçesi konumunda olan Adalar'da ilçe merkezi Büyükada'dır. Adalar'ın Türk edebiyatında, Türk musikisinde, sosyal yaşamında büyük önemi olmuştur. Mehmed Celal, Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı), Yahya Kemal Beyatlı , Halit Fahri, Sait Faik Abasıyanık, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ahmet Rasim, Reşat Nuri Güntekin, Celal Sahir, Tevfik Fikret, Bedri Rahmi Eyuboğlu, Fazıl Ahmet Aykaç, Yaşar Nabi, Ali Nizami Bey, İbrahim Necmi Dilmen, Tahsin Nahit , Halit Ziya Uşaklıgil, Nurullah Ataç, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ruşen Eşref Ünaydın, Falih Rıfkı Atay, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Halit Fahri Ozansoy, Hüseyin Cahit Yalçın, Macit Gökberk, Doğan Avcıoğlu gibi devlet adamı, edebiyatçı, gazeteci, şair ve yazarlar burada yaşamışlar ve Adalar'ı konu alan şiirler, konuları Adalar'da geçen hikaye ve romanlar yazmışlardır. Adalar bir çok bestekâra ilham kaynağı olmuştur. Bunların başında Şükrü Tuna,Teoman Alpay, Osman Nihat, Mustafa Nafiz Irmak, Tamburi Mustafa Çavuş, Necmi Rıza Ahıskan,Yesâri Asım Arsoy, Kadri Şençalar, Münir Nurettin Selçuk gelmektedir. Ayrıca batı müziğinde eserler vermiş bir çok kompozitöre de esin kaynağı olmuştur. Dikran Çuhacıyan Efendinin Proti Polka (Kınalıada Polkası), Constantin Sarafopulo'un Büyükada için bestelediği Büyükada anısı isimli eseri, Prof. Edgar Manas'un Prens Adaları adlı piyano süiti buna örnektir. Müzisyen Horutyan Sironyon, caz kralı olarak bilinen Gregor, Türkiye'nin ilk dans profesörü Ardaş Panosyan'da batı müziği alanında eserler yaratırken Adalar'ı ön plana almışlardır. Ayrıca Rus devrim liderlerinden Troçki Heybeliada'da dört yıl sürgün edilmiştir.
II.Dünya Savaşı sonrasında Adalar'da yazlık köşkler, villalar yapılmış ve ahşap mimarinin yerini yavaş yavaş yeni yapılanmalar almıştır.
İstanbul tarihini en iyi biçimde dile getiren Reşat Ekrem Koçu'nun da Adalar ile ilgili ilginç bir yorumu bulunmaktadır: Adalar, pitoresk bir tabiat yapısı ile zengin tarih haralarına sahiptir. Her adımda yirmi asırlık bir tarihin izine rastlanır. Çam ormanlarıyla örtülmüş tepeleri, türlü kır çiçekleri bezenmiş vadileri, Marmara dalgalarının çırpındığı kıyıları, bir zamanlar buralarda taç ve tahtından mahrum edilmiş imparatorların işkenceler, mahrumiyetler altında ve korkunç bir sefalet içinde inleyip mahvolduklarına inandıramaz.
Adalar'da günümüze gelebilen tarihi eserler şunlardır: Büyükada'da; Aya Yorgi manastır ve Kilisesi, Hristos Manastır ve Kilisesi, Aya Nikola Kilisesi, Aya Dimitri Kilisesi, San Pasifiko Latin Katolik Kilisesi, Ermeni Katolik Kilisesi, Ayios Dimitros Kilisesi, Büyükada Camisi (Hamidiye Camisi (1892). Heybeliada'da; Eski Ruhban Okulu (Özel Rum Kilisesi), Deniz Lisesi, Sanatoryum Binası, Bahriye Mektebi Camisi (1828) (günümüze ulaşamamıştır), Heybeliada Camisi (1935-1936). Kınalıada'da; Hristos Manastırı, Aya Yani Kilisesi, Avusturya Saint Georges Hastanesi (Okul ve kilisesi), Ayios Yeoris Manastırı, Ayios Ionnis Ayazması. Burgazada'da; Burgazada Camisi (1953), Sait Faik Abasıyanık Müzesi, Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi, İnönü Müzesi'dir. Ayrıca Büyükada Yat Kulübü başta olmak üzere Sivil mimari örnekleri bulunmaktadır.
Kenthaber Kültür Kurulu
Fotoğraflar, www.adalar.bel.tr, www.kadirkir.com adreslerinden alınmıştır.