21
Kasım
2024
Perşembe
İSTANBUL - İSTANBUL
Belediye Sayfaları
Nufus
12.573.836
Yüz Ölçümü
5.220
İlçe Sayısı
41
Vali
Nufus
0
Yüz Ölçümü
0
Belediye Sayısı
1
Köy Sayısı
0
Kaymakam

İstanbul'daki Bizans Kiliseleri

Grekçede toplantı anlamındaki "eclesia"sözcüğünden gelen kilise kavramı Hıristiyanlığın doğuşu ile başlamış, önce cemaatlerin toplandığı yerlerde sonra ise antik mabetlerde ibadet edilmeye başlanmıştır.

Hıristiyanlık, İsa'nın kutsal yaşamını ve tanrısal görevini esas alan bir din haline gelmeye başladığında Roma İmparatorluğunun bir devamı olan Bizans Pagan inancında idi. Hıristiyanlığı kabul eden Bizans İmparatoru I.Konstantinus (306-337) 324'de İstanbulu başkent yapıp adını da "Konstantinopolis" koyduğu bu şehirde büyük bir hızla inşaat faaliyetine girdi ve yapılan eserler arasında ilk kilise olan 12 Havari kilisesini inşa etti.

Hz.İsa'nın 12 havarisine ithaf edilen bu kilise bugünkü Fatih Camiinin olduğu yerde eski bir pagan mabedinin kalıntıları yıktırılıp yerine yapılmıştır. I. Konstantinus bu kilisenin yanında kendisi ve oniki havariye ithaf ettiği boş lahitlerin bulunduğu bir Mauseleum'un inşaatına başlattı ise de 337'de Nikomedia (İzmit)'da ölümüyle inşaatı tamamlayamadı. Cesedi kısa bir süre önce inşaatını tamamlattığı Aziz Akakios kilisesine götürüldü ve inşaat tamamlanınca da lahdi Havariyun kilisesine getirildi. 358 depreminde büyük zarar gören kiliseyi II. Konstantinus yeniden tamir ettirerek 370'de görkemli bir açılış yaptırdı.

Oldukça dindar olan II. Konstantinus havarilerden Timotheus, Andreas ve Lukas'ın röliklerini buraya getirerek boş duran 12 lahitten üçünü doldurdu. Bu kilisenin görünüm ve planı bakımından en güvenilir kaynak olan Eusebios'a göre oldukça devasa boyutta tabandan tavana kadar da mermer kaplı imiş. I.Konstantinus'un yaptırdığı ve kilise ile onunla bağlantılı olan Mauselumu Justinyanus (527-565) genişletti ve içerisini İsa ve Meryem'in hayatını anlatan, altın yaldızlı mozaiklerle kaplattı. 869'daki deprem de çöken kubbeyi I.Basileus'un (868-886) onarttığını biliyoruz. 1010 depreminde  kubbe tekrar çökmüş ve II. Basileus (976-1025) tarafından yenilenmiştir.  Bizans İmparatorlarının gömüldüğü bu mauselum'a en son, İmparator VIII. Konstantin 1028'de gömülmüş ve bundan sonra da kompleksin çöküşü başlamıştır.

Latin istilası sırasında tam bir soyguna uğrayan kilise, 1296 depreminden de büyük zarar görünce terkedilmiştir. Fetihden sonra çok harap durumda olan bu kilise Patrikhane'nin yönetimine verilir, 1456'da Patrikhane Pammakaristos Manastırına taşındığında çok harap durumdaki bu kiliseden arta kalanlar yıktırılarak yerine Fatih Camii'nin inşaatı başlatılmıştır.

Hıristiyanlık IV.Yüzyıldan itibaren Bizans'da yerleşmeye başlamış ve Havariyun Kilisesini yeni birçok kilise inşaatı takip etmişse de bu ilk yapılardan günümüze bazı temel kalıntıları kalmıştır. Bizans döneminde İstanbul'da çok sayıda manastır ve kilisenin yapıldığı eski kaynaklarda yazılıdır. Ancak bunların büyük bir kısmı kendi devrinde yıkılmış ve harap olmuştur. Bu konudaki büyük araştırmaları olan tarihi topoğrafya uzmanı ve aynı zamanda rahip olan Raymond Janin (1882-1887) "...mahallelere, manastırlara ait veya özel olmak üzere 485 kilisenin mevcut olduğunu tesbit edebildik ki bunların adları eski metinlerden çıkarılmaktadır. Bunların çoğu kaybolmuştu. Öyle ki,1453'de İmparatorluk çöktüğünde bunlardan henüz hizmette olarak kalabilenlerin sayısı elliyi aşmıyordu. En hayret verici husus şudur ki 1453'de bunlardan onsekizinin kesin olarak faal durumda oldukları anlaşılmaktadır."  fetih sırasındaki durumu bu sözleri ile ifade etmektedir.

Fetihten sonra sağlam olanların büyük bir kısmı camiye çevrilmiş olup bunlardan üçü Cumhuriyet döneminde Müze olarak (Ayasofya, Eirene, Kariye) kullanıma açılmış, bazıları Fatih'in fermanı ile Patrikhane'ye verilmiştir. Yakın zamanlarda ise İmrahor ve Fethiye'nin paraklesion'u Müzeler Genel Müdürlüğü'ne bağlanmış olup özel izinle gezilebilmektedir.

Bir kısım kilise arsası ve bakiyesi üzerine de sonradan Rum Kiliseleri inşa edilmiştir. Bizanslı tarihçi Dukas da 1390'da surların tamiri için gerekli taşın harap halde olan Azizler kilisesinden temin edildiğini yazar. İstanbul'daki yangın ve depremler neticesinde ayakta kalanlar da telafi edilemeyecek zararlara uğramışlardır. Bir kısım yıkık küçük kilise ve şapellerin üzerlerine bazı kalan parçaları kullanılarak yeni mescidler inşa edilmiştir.  Bunlara örnek olarak İsa Kapısı, Odalar, Buğdan şapeli, Kasım Ağa, Şüheda ve Hamza Paşa'yı gösterebiliriz.

İstanbul'un büyük yangınları olan 1908,1911,1918 ve 1919 yangınları, 1894 depremi ve İstanbul'un imarında açılan caddeler sonunda Odalar, Sekbanbaşı, Balaban Ağa, Şeyh Murad, Toklu İbrahim Dede, Hıramî Ahmed Paşa, Acem Ağa, Hamza Paşa gibi Bizans isimleri tesbit edilemeyen binalar tamamen yok olmuştur. Mescid ve camiye çevrilenler ise tamir görüp tekrar ibadete açılmışlardır.

Büyük Bizans kiliselerinin tamir edilip cami olarak ibadete açılması II. Bayezid (1481-1512) devrindedir. Bunların başlıcaları, Khora Manastırı (Kariye Camii), Konstantin Lips Kilisesi (Fenari İsa camii), Hosios Andreas Manastır kilisesi (Koca Mustafa Paşa Camii), Studios Bazilikası (İmrahor İlyas Bey Camii), Myrelaion Manastırı (Bodrum Camii), Sergios ve Bakhos Kilisesi (Küçük Ayasofya Camii) 'dir.

Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) zamanında anonim iki küçük şapel Sinan Paşa ve Ese Kapı mescidi adı ile  tamir edilip ibadete açılmıştır. II.Selim (1566-1574) zamanında da Cibali'deki Hagia Theodosia Kilisesi Gül Camii adı ile tamir edilip, birtakım ilavelerle cami haline getirilmiştir. III. Murad (1574-1595) de Fetihten sonra Patrikhane olarak kullanılan Pammakaristos Fethiye Camii adı ile ibadete açılır.

Eski Bizans kiliselerinden camiye çevrilmeyenler ise Hagios Georgios Kyparesso (Patrikhane), Fener'deki Panaghiotissa (Moukhliotissa) ve Heybeliada'daki Panaghia 'dır. Peribleptos manastırı ise Ermenilerin ibadetine verilmiş olup, Sulu Manastır veya Surp Kevork kilisesi olarak isimlendirilmiştir.

Kenthaber Kültür Kurulu

Yayın Tarihi : 6 Haziran 2009 Cumartesi 17:12:43

Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?