Marmara Bölgesi’nde, İstanbul İli’ne bağlı bir ilçe olan Sarıyer, kuzeyinde Karadeniz, doğusunda İstanbul Boğazı, güneyinde Beşiktaş, güneybatısında Şişli, batısında da Eyüp ilçeleri ile çevrilidir. Sarıyer Çatalca Yarımadası’nın İstanbul Boğazı’na kadar uzanan kuzeydoğu ucunda yer almaktadır. İlçe toprakları orta yükseklikte dalgalı düzlüklerden oluşmuştur. Bu tür düzlükleri coğrafyacılar Pera Penepleni olarak isimlendirmişlerdir. Bu alanın bir kısmı Karadeniz ile İstanbul Boğazı’na, bir kısmı da Kağıthane Deresine dökülen küçük derelerle bölünmüştür. İlçenin Karadeniz kıyılarının batı kesimi doğal kumsallardan, ilçenin batı kesimi de falezlerden oluşmaktadır.
İlçenin başlıca akarsuları İstinye ve Sarıyer dereleri ile Büyükdere’dir. Sarıyer’in iç kesimlerindeki Sarıyer deresi vadisinin batısında tarihi kaynaklar Kestane Suyu, Gümüş Suyu ve Fındıklı Suyu gibi derelerin olduğunu, bunların çevresinde de manastır ve ayazmaların yer aldığını yazmaktadır. Ayrıca Sarıyer’deki tepelerin eteklerinden kaynaklanan Çırçır Suyu, Hünkar Suyu, Şifa Suyu ilçenin memba sularıdır.
İlçenin yüzölçümü 146 km2 olup, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 242.543’tür.
İlçenin iklimi Karadeniz iklimi özelliğine sahiptir. Ilıman ve nemli bir iklim tipi bulunmaktadır. İlçe bitki örtüsü yönünden İstanbul’un en zengin ilçelerinden birisidir. Belgrat Ormanlarının doğu uzantıları ilçe sınırları içerisindedir. Ayrıca Rumeli kavağı, Rumeli Feneri ve Kilyos’u kapsayan alanlar ormanlarla kaplıdır. Bahçeköy’de orman ve fundalık alanlar stepler geniş yer kaplamaktadır. Türkiye’nin ilk, Dünyanın planlı ve ünlü Arberetumu olan Atatürk Arberetumu da Belgrat Ormanı içerisinde yer almaktadır. İlçedeki ormanlarda meşe türleri ve çam çınarlar çoğunluktadır. Yörenin havasının ve suyunun temiz olup önemli bir piknik alanı olması, yaz ve kış mevsiminde hafta içi ve hafta sonları dinlenme, eğlenme ve spor amaçlı kullanılmaktadır.
İlçenin ekonomisi ticaret ve turizme dayalıdır. Cumhuriyet döneminde ilçede imar hareketleri hızlanmış, yollar, fabrikalar, okullar yapılmıştır. Rumelihisarı’ndaki Boğaziçi Üniversitesi, Bahçeköy’deki Orman Fakültesi, Büyükdere’deki Fidanlık, Sarıyer’in gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Belgrat Ormanı içerisindeki Av-Koruma-Üretme Sahası ve Balık Üretme İstasyonu halkın eğlenme , spor dinlenme ihtiyaçlarını karşılamakta olup, ekonomisinde önemli yer tutmaktadır. Sarıyer 1960’lı yıllara kadar böreği, muhallebileri, balıkçı meyhaneleri, kahvehaneleri ve dondurması ile ünlü idi.
Sarıyer’in ismi ile ilgili bir takım iddialar bulunmaktadır. Bunlardan birine göre; Mesar veya Mezar Burnu sözcüğünden bozularak Sarıyer’e dönüşmüştür. Bir başka iddiaya göre de sarıyer koyundaki Skletrinas adını taşıyan iki dereden kaynaklanmaktadır. Çevredeki bakır madenlerinden ötürü Sarı-yar anlamına gelen sözcükten geldiği de bir başka iddiadır.
Sarıyer’in bulunduğu yerde ilk yerleşimin MÖ.5500-3500 yılları arasında Kalkolitik dönemde başladığı sanılmaktadır. MÖ.1200’lerde Yunanistan’dan Karadeniz’e yönelik koloni hareketleri sırasında buradan geçilmiştir. İstanbul’da kurulan Khalkedon’un uzantısı olarak Sarıyer’e de aynı topluluktan bir kavmin yerleştiği ileri sürülmüşse de bu iddia kesinlik kazanamamıştır. Kalıntı ve buluntulara dayanılarak yöredeki ilk yerleşimin Bizanslılar döneminde olduğu bilinmektedir. Bizanslılar döneminde yörede Sosthenion (Stenos) (İstinye), Therapeia (Tarabya) ve Kleithra tou Pontou (Kireçburnu) gibi yerleşim yerleri kurmuşlardır. Ayrıca Bizanslıların burada yaptırdığı Yoros Kalesi ile Boğazın kontrolü sağlanmıştır.
Osmanlı topraklarına ne zaman katıldığı kesinlik kazanamamakla birlikte, Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı egemenliğinde olduğu sanılmaktadır. Nitekim Sarıyer’deki Merkez Camisi’nin yanındaki hazirede o döneme ait iki mezar taşının bulunuşu buna işaret etmektedir. Osmanlılar ilk olarak Baltalimanı’na yerleşmeye başlamıştır. Buradaki bir dere ağzında Kaptan-ı Derya Baltaoğlu Süleyman Bey tekneler yaptırmıştır.
XVI. ve XVII.yüzyıllarda Sarıyer kıyılarında köşk ve yalılar yapılmıştır. XIX.yüzyılda ise Boğaziçi’nin bu kesimine yabancı elçiliklerin yazlık binaları inşaa edilmiştir.
Osmanlı döneminde bağlık, bahçelik ve ormanlık olan Sarıyer yöresi mesireleri ile ün yapmış olup, Osmanlı padişahlarının da zaman zaman buraya geldikleri kaynaklardan öğrenilmektedir. Kanuni Sultan Süleyman Belgrat Seferi sırasında getirdiği Sırp tutsakları Belgratköy çevresindeki bölgeye yerleştirmiş bu nedenle de buradaki ormana Belgrat Ormanları ismi verilmiştir. Daha sonraki yıllarda buradaki köyün, bent sularına zarar verdiği anlaşılınca bu köy 1894’te buradan Bahçeköy denilen köye taşınmıştır.
XVII.yüzyılda Evliya Çelebi, bin kadar bağlı, bahçeli mamur evleri olan bir semt olduğuna, iki mahallede Müslümanların, yedi mahallede Hıristiyanların yaşadıklarını yazmaktadır. Buraya yerleşen Anadolu halkı, o dönemde bahçıvanlık, balıkçılık ve gemicilik yapmışlardır. Solak Çelebi tarihinde Sultan IV.Murat’ın (1623-1640) burasını çok beğendiğini ve dağlar üzerinde bir bağın bulunduğundan söz etmektedir. Ayrıca P.G.İnciciyan buradaki bakır ve altın madenlerinden söz ederek Sarıyer’in havasının ve suyunun şifalı olduğunu belirtmiştir. Sultan II.Mahmut Topuzlu ve Valide Bentleri ile Bahçeköy su kemerlerini yaptırmış ve böylece İstanbul’un bu yakasına su sağlanmasına ön ayak olmuştur. XIX.yüzyılda A.Timoni Sarıyer’deki bakır madeninin işletildiğini belirtmektedir.
Sultan I.Abdülhamit döneminde Karadeniz’den İstanbul’a yönelik bir saldırının önlenmesi için Delice Tabyasını kurdurmuştur. Sarıyer XIX. ve XX. Yüzyılda eğlence ve sayfiye yeri olma özelliğini daima sürdürmüştür. Cumhuriyetin ilanından sonra, 1930’da ilçe konumuna getirilmiştir.
İlçede günümüze gelebilen tarihi eserler arasında;
Bizans dönemine ait Yoros Kalesi, Rumelihisarı (1452), Rumelikavagı Kalesi (XVI.yüzyıl), Ayias Paraskevi Rum Kilisesi (1868), Surp Asdvadzadzin Ermeni Kilisesi (1760), Surp Hovhannes Mıgırdıç Ermeni Kilisesi (1866), Supr Hripsimyantz Ewrmeni Kilisesi (1848), Surp Santukhd Kilisesi , Ali Kethüda Camisi (Sarıyer Camisi) (XVII.yüzyıl), Ali Paşa Camisi, Cerrah Mahmut Efendi Camisi (Çayırbaşı Camisi) (XVI.yüzyıl), Emirgan Camisi (1781), Emirgan Çeşmesi (XVIII.yüzyıl), Cerrah Mahmut Efendi Çeşmesi (1782), İshak Ağa Çeşmesi (1749), Hamam Camisi (Ali Pertev Camisi) (1620), İskele Camisi (Hacı Kemalettin Camisi) (XVI.yüzyıl), Kethüda Camisi (Büyükdere Camisi) (XVIII.yüzyıl), Baltalimanı Camisi (XVIII.yüzyıl), Kireçburnu Camisi (XVIII.yüzyıl), Osman Reis Camisi (1903), Reşit Paşa Camisi (1860), Sait Halim Paşa Yalısı, şerifler Yalısı, Uskumruköy Camisi (1885), Valide Camisi (Rumeli Kavağı Camisi-Yusuf Ağa Camisi) (1682-1688), Zekeriyaköy Camisi (XVI.yüzyıl), Kömürcü Su Bendi (1620), Büyük Bent (1724), Topuzlu Bent (Sultan Mahmut Bendi)(1750), Ayyat Bendi (1765), Valide Bendi (1796), Kirazlı Bent (1818) Sultan II.Mahmut Bendi (1839), Telli Baba Türbesi ve Sait Halim Paşa Yalısı (XIX.yüzyıl), Şerifler Yalısı, Azaryan Yalısı (Sadberk Hanım Müzesi), Yılanlı Yalı, Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa Yalısı (Mısır Başkonsolosluğu), Yeniköy’de Faik ve Bekir Bey Yalıları başta olmak üzere Türk sivil mimari örnekleri bulunmaktadır. Ayrıca ilçede Kalender Mesiresi, Büyükdere Çayırı, Emirgan Korusu ve Belgrad Ormanları gibi mesire yerleri vardır.
Kenthaber Kültür Kurulu
Fotoğraflar, www.kadirkir.com, www.sariyer-bel.gov.tr, www.isttanbul.gov.tr, ve www.biologydaily.com adreslerinden alınmıştır.