Kocaeli Yeni Cuma Mahallesi’nde, eski İstanbul-Ankara Karayolunun yanında bulunan Pertev Mehmet Paşa Külliyesi, halk arasında Yeni Cuma Camisi olarak da tanınmaktadır. Külliye cami, imaret, hamam, kervansaray, sıbyan mektebi ve çeşmeden meydana gelmiştir. Hamam caminin kuzeybatısında, imaret batıda, kervansaray ise güneybatıda bulunuyordu. Kervansarayın güneydoğusunda ise dükkanlar sıralanmıştı.
XX.yüzyılın ikinci yarısında yapı topluluğunun ortasından bilinçsizce açılan Yeni Cuma Sokağı (Pertev Paşa Sokağı) yapı topluluğunun ikiye ayrılmasına neden olmuştur. Cumhuriyet döneminde Kocaeli’nin yeniden düzenlenmesi sırasında önce Hermann Yansen, sonra da Prof. Kemal Ahmet Aru’nun imar planları ile külliyenin etrafı açılmış ve yapı topluluğunun daha görkemli bir görünüm kazanmasına neden olunmuştur. Ne var ki, bu çalışmalar sırasında külliyenin hamamı ile kervansarayı tümüyle yıkılmış, sıbyan mektebi orijinalliğini yitirmiştir.
Pertev Mehmet Paşa Külliyesi, vasiyeti uyarınca Kethüdası Sinan Ağa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Paşa’nın ölümünden sonra 1572’de caminin temelleri atılmış, yapı topluluğu 1579’da tamamlanmıştır. Külliye moloz taştan üzeri harpuştalı ve pencereli bir avlu duvarı ile çevrelenmiştir. Üç ayrı girişi olan avlu kapılarından kervansarayın bulunduğu yöne “Cami-i Şerifi Pertev Paşa sene 987 (1579)” kitabesi yerleştirilmiştir. Külliyenin avlusu iki kısımdan meydana gelmiştir. Bunlardan bir tanesi son cemaat yerinin önünde, diğeri de mihrap yönündedir. Her iki avlu birbirlerinden bir duvar ile ayrılmıştır.
Cami:
Yapı topluluğunun merkezinde bulunan cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbeye geçisi sağlayan tromplar caminin dışında, üst örtüsünde kendini açıkça belli etmektedir. Merkezi kubbe yarım kubbelerle takviye edilmiştir. Kubbe kasnağını çepeçevre kuşatan 24 adet ve yan duvarlarda ise mihrap duvarında dörderden 12, ikisi son cemaat yerine bakan toplam 14 pencere ile ibadet mekanı son derece güzel biçimde aydınlatılmıştır. İbadet mekanında çiniye yer verilmeyişi, o dönem yapıları içerisinde karşılaşılmayan bir örnektir. Caminin pencere aralarında yazı frizleri ve kalem işleri bulunmaktadır. Bu kalem işlerinde hatayi ve rumilere geniş yer verilmiştir. Camideki mermer işlerinin yanı sıra ahşap işçiliği de ileri bir düzeydedir.
Mermer mihrap ve minberi geometrik bezemelerle kaplıdır. Bunların üzerindeki stalaktitler ve geometrik bezeme son derece güzel işlenmiş olup, diğer Osmanlı minberlerinde karşılaşılmayacak kadar farklı ve ince bir işçilik göstermektedir.
Caminin batı duvarında ana giriş kapısı bulunmaktadır. Giriş kapısının bulunduğu duvar diğer üç cephe duvarından daha önce yapılmış olduğundan caminin ibadet mekanına doğru iki dayanak ile takviye edilmiştir. Bunlar birbirleri ile ve duvarlara kemerlerle bağlanmış, üç küçük eyvan meydana getirilmiştir. Böylece kapının üzerinde ikinci bir kat, müezzin mahfili ile maksureler oluşturulmuştur. Caminin portali stalaktitli olup, çevresi mermer frizlerle kuşatılmıştır. Caminin son cemaat yeri stalaktit başlıklı dört mermer sütun ve iki müstakil ayaktan meydana gelmiş olup, üzeri üç kubbe ve iki beşik tonoz ile örtülüdür. Son cemaat yerinde ayrıca ahşap çatılı bir de galeri vardır.
Avlunun ortasında piramidal çatılı on iki köşeli bir şadırvan bulunmaktadır. Avlunun güneybatısına da iki bölümden oluşan bir çeşme yerleştirilmiştir.
Sıbyan Mektebi:
Cami avlusunun kuzeybatısında bulunan kare planlı tuğla derzli, köfeki taşından yapılmış olan sıbyan mektebi günümüzde çocuk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.
Sıbyan Mektebi basit bir salon ve giriş kapısı üzerinde fevkani bir muallim odası ile üzeri kapalı bir verandadan meydana geliyordu. Yakın tarihlere kadar buradaki muallim odasının ayak temellerine ait izler duruyordu. Yapının eski cephesinde iki kat halinde pencerelerin bulunduğu kaynaklardan öğrenilmektedir.
Hamam:
Külliyenin hamamı çifte hamam plan düzenine göre yapılmıştır. 1922 yılında harap olduğu görülen hamamın 1940’lı yıllara kadar temelleri ile sıcaklık kısmına ait kemerleri görülüyordu. O yıllarda dikdörtgen planlı soyunmalık kısmı tamamen yıkılmıştı. Bunun da nedeni duvarlarının ince ve çatısının ahşap oluşundan kaynaklanmaktadır. Hamamdan günümüze herhangi bir iz gelmemiştir.
İmaret:
Moloz taştan yapılmış olan imaretin üzeri ahşap bir çatı ile örtülü idi. Yalnızca yemek pişirilen yer ve bacaların üzeri tuğladan örtülmüştü. İmaretin duvarlarında küçük mazgal pencereler ile nişler bulunuyordu.
Kervansaray:
Yapı topluluğunun kervansarayının duvar kalıntıları 1940’lı yıllara kadar gelmiş, ondan sonra da yok olmuştur. Y.Mimar Ali Saim Ülgen’den öğrenildiğine göre; kervansarayın cümle kapısı çift şekilde idi. Yapı güneybatı-kuzeydoğu yönünde dikdörtgen planlı idi. Dış duvarlarında on kagir dükkandan meydana gelen bir çarşı bulunuyordu. Kervansaray 25 ocaklı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülü idi. Bu çatıyı üç sıra halinde altışardan on sekiz ahşap direk taşıyordu.
Kenthaber Kültür Kurulu