Anadolu Sağlık Merkezi Tıbbi Hizmetler Direktörü, Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Metin Çakmakçı, meme kanserinin kadınlardan en sok görülen kanser türlerinden biri olduğunu ifade ederek, emzirmenin meme kanseri riskini etkilemediğini söyledi.
Çakmakçı yaptığı açıklamada, meme kanseri ile mücadelede erken teşhis ve tedavinin büyük önem taşıdığını ifade ederek, 40 yaşından sonra her kadının düzenli olarak mamografi çektirmesi gerektiğini kaydetti.
Meme kanserinin deri kanserlerinden sonra kadınlarda en sık görülen kanser olduğunu ifade eden Çakmakçı, "Kansere bağlı ölüm nedenlerinde ilk sırada akciğer kanseri geliyor, ikinci sırada ise kadınlarda meme kanseri var. Yeni doğmuş bir kız çocuğunun ömrü boyunca meme kanserine yakalanma riski yaklaşık yüzde 13'tür. Bu yüksek bir oran. Kanserin birçok türünde, ama özellikle de meme kanserinde erken tanı ve tedavi hayat kurtarıyor. Meme kanserine erken tanı konabilmesi içinse 40 yaşından sonra her kadının düzenli olarak mamografi çektirmesi büyük önem taşıyor. Özel bir riski olan kadınların doktor kontrollerine daha sık gitmesi gerekiyor. Özellikle anne ya da teyze gibi yakınlarda meme kanserine rastlanmışsa, tarama testleri daha da ciddi alınmalı" dedi.
Çakmakçı, meme kanseri ile ilgili şu bilgileri verdi:
"Dokuları ve organlarımızı oluşturan hücrelerin genetik yapıları farklı nedenlerden dolayı bozulduğunda, bu hücreler amaç dışı ve kontrolsüz çoğalmaya başlayabiliyor ve sonuçta kitle ya da urlar oluşturabiliyorlar. Bu hücreler ve urlar 'kötü huylu' ise, yani tümör 'kanser' ise, hücreler ana tümörden kopup vücudun başka yerlerine de gidebiliyor ve metastaz denilen ikincil tümörleri oluşturabiliyorlar. Meme kanserinde de hücreler kontrolsüzce çoğalarak kitle oluşumuna ve belli bir aşamada vücudun başka yerlerinde de metastazlara yol açıyorlar."
Meme kanseri riskinin yaşla birlikte artığını belirten Çakmakçı, "Düzenli hekim kontrolleri için anlamlı yaş sınırı 40-45 arası. 40 yaşından sonra her yıl muayene, mamografi ve ultrasonografi çekilmesi, kişide özel bir risk varsa daha sık doktor kontrolüne gidilmesi gerekiyor. Memenin yapısı nedeniyle mamografi fazla bilgi veremediği durumlarda hastayı MR çekerek izlemek gerekebiliyor. Mamografi bugün için meme kanseri açısından en değerli tarama testi. Ne var ki, bütün tümörler mamografi de görülmeyebiliyor. Bazen memede tümör olmasına rağmen mamografi tamamen 'normal' çıkabiliyor. Mamografinin yanında olanak varsa bence ultrasonografi de çekilmeli. Mamografinin tümörleri görme oranı yaklaşık yüzde 85. Bazen mamografi teknik nedenlerle de verimli olmuyor, aradıklarımızı göremiyoruz, bu durumda MR gibi alternatif yöntemleri kullanıyoruz" diye konuştu.
Çakmakçı, 40 yaşından sonra bu hastalığa yakalanma riskinin artığını ve yaş ile birlikte bu oranın yükseldiğini belirterek, "Meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 10'u genetik. Hastalık özellikle anne, teyze ya da kız kardeşte varsa, bu konuda daha duyarlı olmak ve doktor kontrollerini ihmal etmemek gerekiyor. Kadınların kendilerini muayene etmeleri ve herhangi bir kitle hissettiklerinde doktora başvurmaları, meme kanserine karşı mücadelede çok önemli. Esas olarak memede, bazen de koltuk altında kitle fark edilebilir. Meme başından gelen kanlı akıntı, ileri evrelerde portakal kabuğu gibi deride ödem, meme derisinin içeri doğru çekilmesi gibi belirtiler görülebiliyor. Ancak önemli olan, hiçbir şikayet ve belirti olmadan tarama testlerinde kanseri daha çok küçükken yakalayabilmek. Mamografi gibi yöntemlerle kitle ortaya çıkmadan saptanabiliyor" dedi.
Emzirmenin meme kanseri riskini etkilemediğini, kitle hissedildiğinde jinekolog yerine genel cerraha gidilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Metin Çakmakçı, tedavi ve cerrahi müdahale ile ilgili şunları söyledi: "Bir kadın için emzirmesi ya da emzirmemesi, meme kanseri açısından özel bir risk faktörü oluşturmuyor. Kadının bilmesi gereken, gerçek riski artıran önemli bilgi, ailede, anne tarafında yoğunlaşmış meme kanseridir. Memede kitle fark edildiğinde jinekologa başvurulması çok doğru değil. Bir genel cerraha başvurulmalı. Jinekolog kontrol amaçlı meme muayenesi yapabilir kuşkusuz. Ancak bir hastalık belirtisi ya da bir şikayet olduğunda genel cerrahiye gidilmesi doğru olur. Tedavi aşamasında ise ameliyata karar verirken önce tanı koymak, sonra da - kanser ise - hastalığın yaygınlığını saptamak gerekiyor. Bunun için dokudan örnek almak şart. Kanserin tipi ve evresi belirlendikten sonra genellikle ilk aşama, tümörün cerrahi olarak çıkarılması gerekiyor. Bu aşamada ise tek bir cerrahi yöntem yok. Yöntem hastalığın evresine, yani tümörün büyüklüğüne ve yaygınlığına, hastanın tedavi süreçleriyle ilgili tercihlerine göre belirlenebiliyor. Biz genellikle memeyi almaktan değil, korumaktan yanayız. Hedefimiz, memenin bütününü çıkarmak değil, uygun kurallarla sadece tümörü çıkarmak. Ancak bazen bu mümkün olmayabiliyor."