Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası'nın (SATSO) 84. kuruluş yıldönümü töreni, Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Mustafa İsen'in katılımıyla gerçekleştirildi. SATSO Başkanı Erol Öztürk, krizi fırsat bilen bazı finans kuruluşlarının iş dünyasını zora soktuğu bir dönemden geçtiklerini söyledi.
SATSO'nun 84. kuruluş yıldönümü töreni, oda binasında bulunan Ali Coşkun Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi. Vergi ödemede ve ihracat yapmada Sakarya'da birinci olanlara ödüllerin de verildiği törene Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Mustafa İsen, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkan Vekili Halil Mete, Türk-İş Mali Sekreteri Ergun Atalay, MHP Sakarya Milletvekili Münir Kutluata, Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Durman, SATSO Başkanı Erol Öztürk, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, belediye başkanları, daire amirleri ve SATSO üyeleri katıldı.
84. kuruluş yıldönümünü kutlamanın sevincini yaşadıklarını ifade eden SATSO Başkanı Erol Öztürk, "2001 krizi sonrasında alınan tedbirler, makro ekonomide uygulanan mali disipline dayalı ekonomi politikaları ve bununla birlikte gerçekleştirilen kamu yönetimi reformu ile bankacılık reformu, piyasalarda istikrar ve güveni sağlamış idi. Bu düzenlemelerin sonucunda ülkemiz, tarihin en uzun ikinci büyüme sürecini yaşadı.
Bu büyüme sürecinde en büyük pay, Türk özel sektörüne aitti. Büyümenin tekrar eski temposunu kazanması için reel sektörün önünü açacak, yatırımları teşvik edecek, verimlilik ve istihdam artıracak makro ve mikro ekonomik reformlar, daha geciktirilmeden uygulamaya konulmalıdır. Reel sektörümüz 2008 yılında yüksek girdi maliyetlerinin, yüksek oranlı dolaylı vergilerin istihdam üzerindeki aşırı yüklerin, kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı istihdam dolayısıyla maruz kaldıkları haksız rekabetin ve yüksek düzeyde seyreden reel faizlerin beraberinde getirdiği sorunları çözmek için mücadele etmek zorunda kalmıştır" dedi.
Global krizin yıkıcı etkisine maruz kalmadan eski olan birçok alışkanlıklardan vazgeçilmesi gerektiğini ifade eden Öztürk, Alacak ve borç vadelerimizi birbirlerine uyumlu hale getirmeliyiz. Gelirimizden fazla harcama yapmamayı öğrenmeliyiz. Küçük olsun benim olsun anlayışı yerine kolektif iş yapma bilincine bırakıyor. Kriz tellallığı yapmak istemiyoruz. Ancak gerçekleri de görmezden gelemeyiz. Kriz ile
sarsılan gelişmiş ekonomilerde mali sistemler zora girdiğinde dış kaynaklı kredi bulmakta güçlükler çekiliyor. Tüm dünyanın ekonomik olarak büyük bir krizle çalkalanmakta olduğu bir yılda Türkiye'deki işletmelerin büyük bir kısmı krizden oldukça ciddi boyutlarda etkilenmiş durumda olmasına rağmen ciddi önlem paketi henüz netlik kazanmış değildir. Bu kriz ekonomide olumsuzlukları yaratmaya devam edecektir. Eski kadar krediye ulaşmak ve ucuz maliyetle borçlanmak mümkün olmayacaktır. Krizi fırsat bilen bazı finans kuruluşlarının iş dünyasını zora soktuğu bir dönemden geçiyoruz. Bu da bizleri ziyadesiyle ürütmektedir. Reel sektörün kısa sürede borçlarını kısa vadede riske dönüşme tehlikesi piyasaları olumsuz etkilemektedir. Finans sektörü ve özel sektör olan bizler aynı gemideyiz. Ülkemizin bu dalgalı denizden güvenli bir limana sığınması için çok dikkatli adımlar atılmalıdır. Bu bağlamda iç talebi canlandırıcı, üretimi teşvik edeci yeni bir ekonomik programa acilen ihtiyaç vardır" diye konuştu.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkan Vekili Halil Mete ise, "Krizden çıkmak için yapılması gereken iş ve yatırım ortamının yaratılması için bir dizi yapısal değişikliklerdir. Yani mikro ve makro adımlardır. Geçmişte başlanan reformlar, büyümenin zirveye çıktığı dönemde nasılsa iyi gidiyor denerek rehavete kapılınmış ve o reformlar bırakılmıştır. Türkiye'nin rota ve bir reforma listesine ihtiyacı vardı. Küresel krizin oluşturduğu sis bulutunu, belirsizliği ve yol kaybını giderecek yeni bir perspektif, yeni bir süreç ve yeni bir yol haritası belirlemek gerekiyor. Endişelerin giderileceği bir yol haritası ortaya konursa Türk özel sektörü 6 yılda olduğu gibi Türkiye ekonomisini büyütmeye devam edecektir. Ülkemize yeni istihdam alanları yaratmaya da devam edecektir. Bizim tek güvencemiz özel sektör, sanayimiz, ihracatçımız ve müteşebbisimizdir. Müteşebbislerimizin bugün ayakta durma sorunu vardır. Müteşebbislerimizin hepsi yaşama mücadelesi içinde. En büyük sorunu güven, devleti ve karar alıcıları arkalarında görmek istiyorlar ama henüz kesin bir strateji yok" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Mustafa İsen, yeni bir yerel yönetim anlayışının eşeğine gelindiğini belirterek, "Buna yeni ya da toplumsal sermaye merkezli belediyecilik diyebiliriz. Yaşadığımız bilgi çağında artık makine ve teçhizat belediyeciliği gerisinde kalan bir anlayışı temsil ediyor. Bilgiye intibak ederek iş yapabilen beşeri sermaye çok daha fazla anlam ifade edecek. Bunun enstrümanları ise kültür, eğitim ve turizmdir. Bu alanlardaki gelişmelere bağlıdır. Bu gelişmeler insan kalitesini yükselten anlayışı da ifade etmektedir. Ülkemizde nüfusun hızla şehirleşmesi iktisadi yapının liberalleşmesi, siyasi yapının demokratikleşmesi ve AB müzakere sürecinin ilerlemesiyle önümüzdeki dönemde belediyelerin önü daha da açılacaktır. Böylelikle belediyeler ve şehirler arasında ciddi bir rekabet yaşanacaktır. Bu rekabette beşeri sermayeye yatırım yapanlar kazanacaktır. Sakarya bu bakımdan birçok şehre göre büyük avantajları olan bir şehirdir ama bu yetmez. Yeni belediyle başkanlarımızın beşeri sermayeye daha çok yatırım yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Önümüzdeki seçimleri de bu açıdan büyük bir fırsat olarak görüyorum" şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından aralarında Sakarya genelinde vergi birincisi olan Toyota, Good-Year gibi kurumlara ve kişilere ödülleri verildi. SATSO Başkanı Erol Öztürk de ilin turizm kaynaklarını tanıtan Kent Par Projesi'ne desteklerinden dolayı Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen'e ödülünü verdi.