Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mahmut Küçük, afet olaylarını önlemede kaynak sorunu yaşadıklarını belirterek, toplum olarak yeterli derece güvenli ve gerçekçi çözümler üretemediklerini ve olayı rant, nasiplenme ve faydalanma olarak gördüklerini söyledi.
Sakarya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Doğal Afetler ve Yerbilimleri Kulübü tarafından düzenlenen '1.Ulusal Doğal Afetler ve Yerbilimleri Sempozyumu'nda 'Türkiye'de başta deprem olmak üzere doğal afet riskinin azaltılmasına yönelik yapılması gerekenler ve kökten çözüm önerileri' konulu panel düzenlendi.
Oturum başkanlığını İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Haluk Eyidoğan'ın yaptığı panele konuşmacı olarak katılan Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mahmut Küçük, Türkiye'nin birçok kez doğal afetle karşı karşıya kaldığını belirterek, "Deprem ve sel gibi doğal afetlerde büyük kayıpların olmaması için toplum bilinçlendirilmeli, afet riski azaltılmalı. Buna kamunun öncülük etmesi gerekiyor. Çarpık şehirleşme, kaçak yapılaşma önlenmedikçe afetlere karşı güvenli yapı yapılmasını bahsetmek mümkün değildir. Yıllar aradan geçmesine rağmen, her geçen gün depremde asıl sürenin kısalmasına rağmen toplum olarak yeterli derecede güvenli ve gerçekçi çözümler üretemedik. Deprem konusunda uzmanlaşmış yürekli araştırmacıları ve disiplinleri birlikte çalışmasını sağlayamadık. Hala daha istisnalar olmakla berber doğru yapıyı gerçekleştirecek denetimle ilgili düzenleyici tamamlayıcı işlemleri tamamlayamadık. Hep olayı rant, nasiplenme ve faydalanma olarak gördük. Meslek ve kurum taassubuyla olaylara yaklaştık. Hepsinden önemlisi, yapma iradesini gösteremedik. Afet riskinin azaltılması için doğru yerleşim alanları seçilmeli, yapı üretim ürünleri çok iyi denetlenmeli. Mevcut yapılar da depreme dayanıklı hale getirilmeli. Kaynak sorunları yaşıyoruz. Gerçekleri olduğu gibi kabul etmeliyiz" dedi.
Etkilenen toplumun üstesinden gelemediği şeyin afet olduğunu ifade eden İstanbul Üniversitesi Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, "17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinden sonra başarılı bir kriz yönetimi gösterdi Türkiye. 1,5 yıl içinde 47 bin konut yaptık. Bunu başaran başka bir ülke yok. Afetle en çok karşılaşan ülke Japonya değil Türkiye'dir. Onlar sadece 6 büyük deprem yaşadı. Bizim 160'ı geçti. Deprem yıkar biz yaparız anlayışından kurtulmalıyız. 17 Ağustos'tan sonra kentsel dönüşümü ve yerleşim alanları haritasını tam olarak yapamadık. Kentsel Dönüşüm Yasası çıkmadan inşaatlar başladı, bir de ortaya resitanslar çıkmaya başladı. Koy havuzu 100 bin YTL'lik evi 300'e sat. Hiç planı olmayan çarpık bir anlayış. Neredeyse E-5 Karayolu'nun ortasına resitans dikecekler. Kim buna izin vermiş. Bunlar olacak şeyler değil. 3 bin tane okulun sadece yüzde 20'si onarılmasına rağmen, 7 Tepe'yi tünelle bağlamak anlamsız. Plan yok heyet yok, bunu görüyoruz. İstanbul'un altyapısını yenilenmesi gerekiyor ama afet projesinin de hayata geçirilmesi gerekiyor. Sanayicilerin ve sermaye gruplarının deprem kaygısı yok. Düzenlediğimiz hiçbir toplantıya katılmıyorlar. Depremden asıl etkilenecek onlardır. İnsan unsuru dışlandığından dolayı Zeytinburnu'nda yapılması gereken kentsel dönüşüm gerçekleştirilemedi. Üniversiteler deprem konusunda en başarısız kurum, çünkü 3 günlük güçlendirme kursları düzenlediler. Medya deprem konusunda başarılı. Deprem konusunda ciddi çalışmalar yapılmadı, eziklik yaşıyoruz deprem
araştırmalarında bile kendi gemilerimizi kullanmadık" diye konuştu.
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe ise beklenen Marmara depremine rağmen önlem alınmadığını ifade ederken, Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyesi Sami Ercan ise hükümetin afet olaylarına tek çatı altında müdahale etmek için daire kurma çalışmalarına karşı olduklarını kaydetti.