16
Eylül
2024
Pazertesi
YAŞAM

Bir keşif dinlencesi: Uçmakdere

Korsanların saldırılarından korunmak için denizden görünmeyen bir yere kurulmuş Uçmakdere. 500 yıllık olduğu tahmin edilen tarihî çınarın altından giriyorsunuz köye. Önceden bir Rum köyüymüş şimdilerde 230 kişinin yaşadığı köy trekking parkurları için de en gözde mekanlardan.

Köylerin yüzleri yollarında gizlidir. Onlar anlatır geçmiş günleri, şimdiyi, hayalleri, beklentileri, ağırdır yükü yolların… Çoğu zaman tanırsınız onları, bazen de hiç ummadığınız bir şekilde şaşırtırlar bizi…

Birbirini izleyen koylar, dağlar oyularak açılmış, bir tarafı uçurum, geniş ama zemini kötü yollar ve vadinin bitiminde bir keşif yolculuğu Uçmakdere…

Eğer bir gün yolunuz anlatmaya çalıştığım yerlerden birine düşerse Uçmakdere bunların en başında gelmeli. Korsanların saldırısından korunmak için denizden görünmeyen bir vadinin içinde kurulmuş. Dağlar oyularak yollar açılmış, yollardan kıvrıla büküle ilerledikten sonra, vadinin bitiminde 500 yıllık olduğu tahmin edilen muazzam çınarla karşılaşıyorum. Önümde perde perde açılan 800 yıllık köye doğru ilerlerken buraya daha önce neden gelmediğime hayıflanıyorum... Bir köyü en iyi kahvesinden öğrenebilirsiniz. Kahveye girdiğimde beni muhtar Recep amca karşılıyor. Eski bir öğretmen olan Recep amcanın ısmarladığı çayların ardından başlıyoruz koyu bir sohbete. ‘İnsan burada havayla suyla yaşar’ diyor.

Eskiden buralar tamamen Rum köyüymüş, sonradan boşaltılmış. 230 kişinin yaşadığı köyde nüfusun azlığından yakınıyor. Köyde askerliğini bitiren genç burada kalırsa evlenemezmiş. Genç nüfusun neredeyse hiç olmadığını fark ediyorum… Yaş ortalaması oldukça yüksek. Köyü gezmeye devam ediyorum, evler, bütün bölgeden farklı bir mimari özelliğe sahip. Genellikle iki katlı olan yapıların ilk katı taştan, ikinci katı ise ahşaptan yapılmış. Köy genellikle trekking parkurları için gözde bir mekan. Dağlarda ıhlamur ağacı ve bolca kekik mevcut. Ayrıca narenciye hariç her türlü meyve yetişiyor. Köyde arıcılık da çok yaygın. O kadar sessiz bir köy ki belki emekliliğinizi bile burada geçirmek isteyebilirsiniz.

Uçmakdere, Marmara Denizi’ni o kadar yüksek ve o kadar güzel bir açıdan görüyor ki; durun ve bir dünyaya bakın! Yaşamak hep böyle olsa diyorum...

Bir coğrafyayı, bir mekanı anlamlı kılan orada kurulan insani ilişkiler. Kısacık bir zaman diliminde dahi Uçmakdere’de üzerine hikaye yazılacak kadar derin ilişkiler kurabiliyorsunuz. Yıllar sonra belki de buraya dair hatırımda kalacak en güzel şey insanları olacak. Seyahat kişisel ve özel bir köşesidir hayatın, önünüzde yollar bitmedikçe ya da önünüzde yollar uzandığı sürece hoşça kal demek zordur, hayatın kendisine. Hayattaki güzel şeylerin görülmek için var olduğunu ve hep çevremizde durduğunu hatırlayabiliyorsanız bir başka yolculuk ve bir başka hikayede buluşmak üzere...

NASIL GİDİLİR?

İstanbul’dan özel araçla çıkanlar; Trakya otoyolunu tercih ederseniz Kınalı sapağından Tekirdağ yoluna yönelerek şehir çıkışındaki ışıklardan sola, sahile doğru sapın, Barbaros ve Kumbağı’nı geçince asfalt yol bitiyor ve toprak yol başlıyor. Yeniköy’e, sonrasında da denize sıfır sahilden Uçmakdere’ye ulaşıyorsunuz. 

NEREDE KALINIR? 

Uçmakdere’de yazın motel ve kamp imkanı var. Fakat kışa doğru Şarköy ve Kumbağ gibi merkezlerde kalabilirsiniz. 

NE YENİR 

Meyve sebze konusunda çok zengin bir köy. Marmara’da mevsime göre bütün balıklar çıkıyor. Restoran ve lokanta türü yerler yok. Zaten ihtiyaç da yok, o kadar misafirperver insanlar ki hiç aç kalmıyorsunuz.



Zaman
Yayın Tarihi : 10 Aralık 2005 Cumartesi 16:00:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?