Antik Perinthos kentinin yakınlarında bulunan Heraion Teichos bir liman kenti olarak kurulmuş olup, yazılı kaynaklara göre Karaevli köyü altında Çitlenbik deresinin denizle birleştiği yerde olduğu ileri sürülmektedir.
Tekirdağ'a 18 kilometre mesafede bulunan Karaevlialtı mevkiindeki Harekkettepe Tümülüsünde Mimar Sinan Üniversitesi Arkeoloji Ana Bilim Dalı ve Tekirdağ Müzesi'nin birlikte yaptığı kazılar sonucu Heraion Teichos (Hera'nın Surları) adlı Trak şehrinin MÖ.V. yüzyıla ait surları açığa çıkarılmıştır.
Heraion Teichos'da 2000 yılından itibaren yapılan kurtarma neticesinde Akropol Surları'nın bir kısmı ve Kuzey Kapısı ortaya çıkarılmış böylelikle sit alanı genişletilmiştir. Kazı çalışmalarından önce yapılan yüzey araştırmaları sonucu, MÖ.IV. ve III. yüzyıllara ait çanak çömlek parçaları bulunmuştur. Toplam 218 sikkenin bulunduğu şehirde en ilginç tespit ise, Akropol'de yer alan, Traklar'ın son zamanlarına ait bir kült ve şifa merkezidir.
Ek Bilgi: (Kaynak: Alman Arkeoloji Enstitüsü’nde yapılan Uygarlığın Kökleri Trakya'da: Kral Kersopleptes ve Heraion Teichos konulu konferansta Şafak Şallı’nın sunduğu bildiri.)
Tümülüs mezar gelenekleri, ölü gömme adetleri, madencilik, aristokrat bir sınıfın varlığı, Bizans dönemine kadar gelen savaşçı ruhlarıyla, bu topraklarda yaşamış her halk kadar katkıları var uygarlık tarihine. Belki de en somut katkıları adlarını bırakmaları.
Trakya: Traklar'ın ülkesi...
1998 yılında Tekirdağ-İstanbul yolunun 12. kilometresinde yol kenarındaki Harekettepe Tümülüsü'nün bulunduğu Heraion Teichos liman kentinde 2000 yılında başlatılan kazı çalışmaları sürüyor. Mimar Sinan Üniversitesi Arkeoloji Ana Bilim Dalı ve Tekirdağ Müzesi'nin birlikte yaptığı kazılar sonucu, zamanının önemli bir liman şehri olan Heraion Teichos'un, bir bölümü ile kuzey kapısı bulundu. Ayrıca, o döneme ait nadide figürlü seramikler, bol miktarda tanrıça figürleri ile bronz Trakya sikkeleri de ele geçirildi.
Yarımadada 3000 yıl süren köy ekonomisi modeli Avrupa kıtasına yayıldı. Avrupa'yı bugüne taşıyan temellerin, binlerce yıl önce Trakya Yarımadası'nda atıldığı belirlendi. Trakya'da kısıtlı olanaklarla yürütülen ve bilim çevrelerince -geç kalmış- olarak nitelenen çalışmalar, uygarlık tarihi açısından çok önemli bulguları gün ışığına çıkarıyor.
Avrupa ile Asya arasında köprü olan Trakya Yarımadası'nda insan yerleşiminin başlangıcı MÖ 6200 yıllarına dayanıyor. Bölgede tarıma dayalı köy ekonomisiyle yaşayan toplulukların Anadolu'dan buraya geldikleri bilinmektedir. Trakya'da 3000 yıl süren tarıma dayalı köy ekonomisi modeli, tüm Avrupa kıtasının uygarlık temelini oluşturan sosyo-ekonomik modeldir. MÖ 5500'lü yıllardan itibaren söz konusu modelin Avrupa kıtasının bütününe yayılmaya başladığı, 1993 yılında tamamlanan Enez Hocaçeşme kazısı sonucunda bölgedeki ilk tarım toplumunun izi bulunduktan, MÖ 6200'lere ait bu topluluğun yerel koşullara uyum sağlamış ve tarımı sürdüren bir hali de, halen sürdürülen Kırklareli'nin Aşağıpınar bölgesindeki kazılarda ortaya çıkarılmıştır. İşte bu bölge Anadolu kültürünün, Avrupa uygarlığının temellerini attığı ve Avrupa kıtasına açıldığı yerdir.
Trakya'ya adını veren uygarlığı kuran Traklar'ın yarımada tarihinin en önemli uygarlıklarından biri olduğu, Heredotos, Strabon gibi antikçağ yazarlarının yapıtlarında beyaz tenli, sarışın olarak tanımlanan Traklar'ın, Balkan kökenli oldukları düşünülmektedir.
Trak uygarlığının Helenistik dönemin başlarında Yunan kültürü ile karıştığı ve MÖ 1. yüzyılda tarih sahnesinden çekildiği, tüm yarımadaya ad vermeyi başaran Traklar'ın kurdukları şehirlere verdikleri isimlerin bugün de yaşamayı sürdürdüğü bilinmektedir.
Tekirdağ'a 18 kilometre mesafede bulunan Karaevlialtı mevkiinde sürdürülen kazılarda -Heraion Teichos- (Hera'nın Surları) adlı Trak şehrinin MÖ 5. yüzyıla ait surları açığa çıkarılmıştır.
Türkiye'deki arkeoloji çalışmaları yakın zamana kadar Batı Anadolu, yani Hellen Kültürü merkezliydi. Trakya'ya yıllarca barbaristan gözüyle bakılmış, 1936'da Atatürk'ün yönlendirmeleriyle kazılar başlamış, ama o çabalar da İkinci Dünya Savaşı nedeniyle durmuştur. Savaş sonrasında askeri yasaklı bölge olarak sınırlandırılmış ve arkeoloji çalışmalarının yapılması bir şekilde engellenmiştir. Tabii bu aldırmazlıkta Anadolu'daki geç döneme ait büyük anıtsal mimarilerin Trakya'da olmaması, Efes, Bergama gibi görsel çekiciliği olan yapıların bulunmaması ve Türkiye'deki arkeologların sayısının sınırlılığı da etkili olmustur.
Traklar büyük yapılar yapmamışlar. Büyük Bergama Sunağı yok ortada. Ama, bu onların uygarlık tarihine bir şey katmadıkları anlamına gelmiyor. Gerek Anadolu'nun, gerekse Balkanlar'ın kültürel oluşumuna büyük katkıları var.
Traklar'ın MÖ 2. binlere inen tarihleri olduğu bilinmektedir. Ama Traklar üzerine Avrupa'daki çalışmalar da tam olarak sonuçlanmış değil. Anadolu'da ise hemen hemen hiç çalışma yok. Son yıllarda biraz da tesadüfen ele geçen buluntular yavaş yavaş Trak tarihi araştırmasına doğru yönlendiriyor. Türk arkeologlarınca Traklar'ın MÖ 2000'lerde var olduğu, 1200'lerde ise bir kolunun Anadolu'ya göç ettiği bilinmekte. Hatta Frigler de Balkanlar'dan Anadolu'ya gelen bir halk. Bu Frigler'in eski adı Brigler'dir. Ama bunların MÖ 1200'lerde Anadolu'ya, hatta Orta Anadolu'ya kadar geldikleri bilinmekte de nerelere kadar yayıldıkları ve yerleştikleri çok iyi bilinmemektedir.
Bu höyük şeklindeki yerleşim MÖ 3. binlere kadar inen buluntu parçası verdi şimdiye kadar, ama yerleşim tabakalarına inilmesi gerekiyor ki Balkan kökenli halkların Anadolu'da ne zaman yerleştikleri ortaya çıkarılabilsin.
Kral Kersepleptes'in mezarı 1998 yılında Tekirdağ-İstanbul yolunun 12. kilometresinde yol kenarındaki Harekettepe Tümülüsü'nde ortaya çıkarıldı. Mezar sayesinde Trakya Odyris Krallığı'na ait önemli bir liman sehri olan Heraion Teichos da gün yüzüne çıktı. Kral mezarında bulunan, kraliyet çelengi, rahiplik çelengi, elbiseleri ve diğer buluntular ile kafatası ve kemikler üzerindeki incelemeler, tıp tarihi yazarı ve etlendirme uzmanı Prof. Dr. Ilter Uzel ile Doç. Dr. Osman Bengi tarafından yapıldı.
İpsala'da yaşadığı belirlenen Kral Kersepleptes'in, Makedon baskısı ile Heraion Teichos şehrine yerleştiği ve MÖ 351 yılında Makedon Kralı 2. Philip'in şehri ele geçirmesiyle, bölgenin Makedon egemenliğine girdiği bilinmektedir. Kral Kersepleptes savaş sonrası 10 yıl daha yaşamış ve MÖ 341 yılında Harekettepe Tümülüsü'nde bulunulan yere gömülmüştür.
Heraion Teichos'da 2000 yılından itibaren yapılan kurtarma neticesinde Akropol Surları'nın bir kısmı ve Kuzey Kapısı ortaya çıkarılmış böylelikle sit alanı genişletilmiştir. Kazı çalışmalarından önce yapılan yüzey araştırmaları sonucu, MÖ 4. ve 3. yüzyıllara ait çanak çömlek parçaları bulunmuştur. Toplam 218 sikkenin bulunduğu şehirde en ilginç tespit ise, Akropol'de yer alan, Traklar'ın son zamanlarına ait bir kült ve şifa merkezidir.
Fotoğraf, avgg.sitemynet.com adresinden alınmıştır.