30
Nisan
2025
Çarşamba
ANASAYFA

Ermeni Açılımı Derken Küstürdüklerimiz!..

Gündem yine karmakarışık, bizler bile ne yazacağımızı şaşırıyor, işin başındakiler ne yapar ne eder diye düşünüyorum. Kürt açılımı veya sonra bu sözcüğü biraz gizleyerek demokratik açılım derken, DTP adres olarak İmralı ile Kandil’i gösteriyor(!). Böyle olunca da açılım maçılım derken o iş rafa kalkmış gibi görünüyor. Ardından o karmaşanın yerini Ermenistan ile yapılan protokol, Başbakandan CHP’ye yazılan mektup, İsrail ile yapılacak ortak hava tatbikatının engellenmesi aldı. Sonra da Ermenistan-Türkiye mili maçındaki bayrak krizi ortaya çıktı. Ermenistan ile yapılacak protokolden haklı olarak rahatsız olan Azerbaycan milletvekillerinin Ankara’ya çıkarma yapmalarının yanı sıra komşu hiç de yahşi olmadı dedi…

Şimdi sormak isterim, bunlardan hangisini yorumlayalım? Yoksa hepsini bir araya getirip aşure mi yapalım?

Bütün bu olaylar ile ilgili ayrı ayrı kitapçıklar yazılır… Oysa bizim sütunlarımız bunların hepsini yorumlamaya yeterli değil, o bakımdan elimizden geldiğince özetlemekte yarar var diye düşünüyorum.

Devlet işlerinin böylesine karmaşaya dönüşüp zikzaklar çizildiğinde, bir zamanların Portekiz diktatörü Salazar en güzelini söylemiş; “Ben bu memleketi üç F ile yönetiyorum; Fiesta, Futbol ve Fado!…

Fiesta İspanyolca eğlence anlamına gelen bir sözcük… Fiesta’da müzisyenler, dansçılar ve şarkıcılar günlerce birlikte gösteriler düzenlerler…

Futbol hepimizin malumu; futbolda başarı kazanan uluslar her türlü sorunun çözüldüğünü sanırlar, dertlerini sıkıntılarını unuturlar. Bizde de öyle değil mi, bir başarının ardından işsizliği, parasızlığı ekonomiye unutur birilerini imparator ilan eder, “Türkiye seninle gurur duyuyor”, “Benim senden başka neyim var” teraneleri ile yeri göğü inletiriz. Hızımızı alamazsak bayraklı otomobil konvoyları düzenler, kornaları çala çala sokaklarda dolaşırız.

Fado’ya gelince… Fado XIX. yüzyıldan günümüze uzanan bir Portekiz halk ezgisidir. Sözcük anlamı, tam olmamakla beraber alın yazgısı anlamına geldiği söylenir. Bununla daha çok balığa çıkmak üzere denize açılan balıkçılara eşlerin ve sevgililerin dönemedikleri hallerde denize karşı söyledikleri bir nevi ağıtlardır.

Kısacası Salazar işi biliyor ve yıllarca üç F ile devleti yönetmiş… Salazar’dan ne derece örnek alıyoruz bilemem ama yine de yorum sizlerin…

Türkiye’ye baktığımızda futbolla, dizilerle, yemek pişirme, dest-i izdivaç gibi sulu sepken programlarla ve hepsinden öte paparazzilerle işi idare ediyoruz… Bu arada ölçüyü de adamakıllı kaçırıp ne ekonomideki dar boğazları ne işsizliği ve ne de eğitim fiyaskolarını pek umursamıyor, ilgilenmiyoruz…

Son günlerde Türkiye’nin gündeminde beklenmedik şekilde Ermenistan ve Suriye yakınlaşmaları ön plana çıkarıldı. Bir devletin komşularıyla iyi ilişkiler içerisinde olması kadar doğal ve güzel bir şey olamaz. Gelin görün ki, Türkiye yakın tarihlere kadar komşuları olan Yunanistan, Bulgaristan, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye ile sürekli sorunlar yaşamıştı. Bu sorunların ortaya çıkmasında Türkiye’nin dış politikasını düzenleyenlerin yanlışları var mıydı? Tartışılır…

AKP iktidarında ise bu sorunları kısmen de olsa düzenlenmeye çalışıldığı görülüyorsa da bu kez kardeş Azerbaycan ve siyasi, askeri ve ekonomik çıkarlarımız olan İsrail ile aranın gerginleştiği görülüyor. Bunda da her yıl Konya’da yapılan çok uluslu hava tatbikatlarına bu kez İsrail’in çağırılmayışının, hükümetin kontrolündeki TRT 1’de oynamaya başlayan “Ayrılık” dizisinin büyük payı oldu. Bu dizide İsrail askerini acımasız ve gaddar olarak gösterilmesi İsrail halkını rencide etmesinin yanı sıra iki ülke arasındaki diplomasiyi gerdi. Unutulmamalı ki, Türkiye’de yaşayan, tarih boyunca bizlere karşı hiçbir yanlışı olmayan Yahudi vatandaşlarımız yaşıyorlar. Bu film Başbakan’ın “Halkımızın vicdanını göz önüne aldık. Çünkü halkım İsrail’in katılmasını istemiyordu” sözlerine pek bir anlam veremedim. Çok uluslu hava tatbikatlara halk mı, yoksa Genelkurmay Başkanlığı mı karar verir? Kaldı ki, halkın böyle bir isteğinin olup olmadığı konusunda yeteri bilgileri nereden alıyoruz? Bu konuda bir referandum mu yapılmış?

Sürekli Arap’tan yana tutum sergileyenlere, Arap’tan çok Arap olmak isteyenlere bir kez daha anımsatmak isterim. TRT’nin yardım aldığı senaristlerine bir de I.Dünya Savaşında Osmanlı ordusunun arkasından vurulması, Kâbe’de Ecyad Kalesinin yıkılışını hazırlatsalar acaba nasıl olur?

İnsanın aklına çeşit çeşit sorular takılıyor; Suriye ile iyi ilişkiler kurmanın yolu İsrail ile zıtlaşmaktan veya onu kaybetmekten mi geçiyor? Yoksa Hamascı bir politika izlemek bize daha mı uygun düşüyor?

İsrail ile kavganın boyutları One munite’den biraz daha farklı, daha geniş kapsamlı oldu…. Bazı şeylere akıl sır ermiyor; kısa bir süre önce muhalefetin tepkisi olmasaydı Suriye sınırındaki mayınlı araziler İsrail firmasına verilmeyecek miydi? Suriye sınırı serbest, Konya hava sahası yasaklı mı olacaktı?..

Gerçekte diplomasimiz anlaşılır gibi değil…

Ermenistan işgalindeki Karabağ sorunu çözülmemesine rağmen Ermenistan ile yapılan anlaşmaya göre sınır kapısının açılma kararının Azerbaycanlıları gücendirmesi kaçınılmazdı. Nitekim de öyle oldu; milli maçta bayrağımıza yapılan saygısızlık utanç verici denildikten sonra verilen sözler tutulmazsa kardeşlik biter denildi. Bakû’deki Türk şehitliğinde bulunan bayraklarımız “Yabancı bayrak asılamaz” diye indirilirken, Aliyev, “Türkiye’ye artık ucuz doğal gaz yok” diyerek tepkisini ortaya koymuş… Öte yanda İsrail de Türk kahvesine yasak getirilmiş…

Ermenistan ile yapılan, futbol olarak hiçbir anlamı kalmayan milli maçta tribünlere FİFA’nın emri (!) ile Azerbaycan bayraklarının alınmaması iki ülke arasındaki gerginliği hiç uğruna gerginleştirdi. Bursa’da oynanan Türkiye-Ermenistan maçında komşumuz gücenmesin diye adeta sıkıyönetim kuralları uygulandı(!). Bursalıların büyük çoğunluğu bu maçı izlemekten mahrum edildi. “Sarı gelin haydi gelin” türküsüyle vaziyeti idare etmeye çalıştık. Öte yandan Ankara’ya gelen Azeri milletvekilleri bu protokolün onaylanmamasını istedilerse de onların küstürüldüğü basına yansıdı. Bunun yanı sıra Ermenistan Başbakanı Tigran Sarkisyan’ın “Türkiye’nin sınırlarını fiilen ve hukuken tanıyacağız” sözüne sen kimin sınırlarını tanıyorsun gibisinden bir yanıt verilmedi. Daha doğrusu bu söze sessiz kalındı.

Geçtiğimiz hafta içerisinde dış politikada bu olaylar yaşanırken, Türkiye’nin asıl sorunu ekonomi, işsizlik ve ne olduğu belli olmayan açılımlar, Başbakan ile Deniz Baykal’ın ikili görüşmesinin kameralı mı, kamerasız mı olacağı tartışılıyor…

Uluslararası ilişkileri düzenleyen diplomasiyi yürütebilmek her babayiğidin harcı değildir. Diplomasi bir bakıma taviz vermek ve aynı zamanda taviz almayı da gerektirir. Sırası gelmişken hatırlatmak isterim ABD eski Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger’ın tartışmalar yaratan, Türkçeye de çevrilen “Diplomasi” isimli kitabını bu konularda benim diyenler mutlak okumalılar derim…


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 19 Ekim 2009 Pazartesi 11:41:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Cevdet Üstündağ IP: 85.101.218.xxx Tarih : 20.10.2009 11:56:16

Sevgili üstat, son dönemlerde ülkemizin dış politikalarında çok net kaymalar gözlemliyorum. Türkiye'nin Atatürk döneminden beri pek değişmeyen politikalarından birisi de dış politikadır. Ancak, Kıbrıs, Ermenistan ve AB politikalarının başarılı olduğu söylenemez. Buna son dönemde İsrail ile ilişkileri de ekleyebiliriz. Kısacası dış politikalarımız ekseninden sapmıştır. İşlerine gelirse Milli Görüşçü, gelmezse de açılımcı oluyorlar. Dış politika hepimizin ortak politikasıdır ve ciddi, akılcı, barışçıl, geniş görüşlü, ulusal çıkarlarımıza uygun olmak zorundadır. Dış politikada balans ayarını bir bozarsanız, bir daha o ayarı yakalamak için çok çaba harcamanız gerekir. Ulusal çıkarlarımıza hizmet etmeyen bir dış politikayı, Türk Ulusunun kabuşl etmesi mümkün değildir!..


mehmet ersindigil IP: 88.76.88.xxx Tarih : 19.10.2009 17:24:02

Selamlar Hocam"Ellerine saglik. Genede güzel yazilarindan biri olmus.Aslinda nereye gittigimizi bilmiyoruz,Veya kime hizmet ettigimizi,de bilmiyoruz..Politika  böyle olmamasi lazim.Her ülkenin kendisine haz bir Anayasasi vardir.Ve bu Anayasada Halkina hizmet edecek her türlü maddeler vardir.Sanki bizim Türk Politikacilarimiz Türkiye Cumhuriyetinin Anayasasi ile degil,Baska devletlerin anayasasini Türk Halkina uygulamak istiyorlar.

Yazili ve görsel basina baktigimiz zaman,bize ne oluyor dememek elde degildir.Geleceğimizin açisindan ve korkarak Hayretler icinde haberleri takip etmekteyiz..Ne oluyor ve neler yaptirilmak isteniliyor Türkiye Cumhuriyetine diye.En az 35 bin insanimizin ölümüne ve sakat kalmasina sebep olan Abdulah Öcala'nın talimati ile bugün Türkiyeye giris yapacak olan teröristler icin pazarlik,mi yapildi.

Eger  bu gelecek olanlar acaba ne gaye ile geliyorlar,Bunlar ciddi seylerdir.Uzun bir müddet hatta yillar sürecek takip edilmelidir diye düsünüyorum.Bir terörist basi talimatiyla geliyorlarsa bosa gelmiyorlardir.Bu konular cok ciddi seylerdir,Simdi ermenistan konusuna deginelim biraz..Baris iyi bir seydir yaliniz tek tarafli olmamasi lazim.

Ermenistan baristan yana ciddi ise kendiside bazi fedakarliklar yapmasi lazim.Ve isgal ettigi Azerbeycan topraklarindan yani Karabag'dan derhal çıkmasi lazim.Aksi takdirde Azerbeycanli soydaslarimizi kalbini kırmıs oluruz,ve hatta kaybederiz. Bazi seylerin ipucunu göstermeye basladilar bile örnegim bayrak davasi ve gaz fiyatinin artiracaklarini beyan etmeleri.Onlarada hak vermek lazim.İsrail davasi ayri bir muamma.Uzun lafin kisasi herkes bana bana diyor.O zaman biz neye demiyoruz bizde isteriz saygilarimla.